tag:blogger.com,1999:blog-83618556776067470972024-03-12T17:03:04.736-07:00OSMANLI MODELİÇeçenlerin direnişinden Küba’ya, Hicret’ten Saraybosna’ya, 68’in Parisli gençlerinden Martin Luther King’e, Endülüs’ten Ayasofya’ya küçük insanların, büyük entelektüellerin, âlimlerin, sanatçıların, işçi sınıfı ve ezilen insanların mücadelelerinin deneyimi bizim deneyimimizdir.OSMANLI MODELİhttp://www.blogger.com/profile/02603710569532595125noreply@blogger.comBlogger162125tag:blogger.com,1999:blog-8361855677606747097.post-90948951095934729412010-02-03T05:03:00.001-08:002010-02-03T05:03:33.214-08:00OSMANLI ARŞİV BELGELERİNİN BULGARİSTAN'A SATILMASI OLAYI<table class="contentpaneopen"><tbody><tr><td class="contentheading" width="100%">OSMANLI ARŞİV BELGELERİNİN BULGARİSTAN A SATILMASI OLAYI </td> <td class="buttonheading" align="right" width="100%"> <a href="http://cezmiyurtsever.com/index2.php?option=com_content&task=view&id=123&pop=1&page=0&Itemid=3" target="_blank" onclick="window.open('http://cezmiyurtsever.com/index2.php?option=com_content&task=view&id=123&pop=1&page=0&Itemid=3','win2','status=no,toolbar=no,scrollbars=yes,titlebar=no,menubar=no,resizable=yes,width=640,height=480,directories=no,location=no'); return false;" title="Yazdır"> <img src="http://cezmiyurtsever.com/images/M_images/printButton.png" alt="Yazdır" name="Yazdır" align="middle" border="0"></a> </td> <td class="buttonheading" align="right" width="100%"> <a href="http://cezmiyurtsever.com/index2.php?option=com_content&task=emailform&id=123&itemid=3" target="_blank" onclick="window.open('http://cezmiyurtsever.com/index2.php?option=com_content&task=emailform&id=123&itemid=3','win2','status=no,toolbar=no,scrollbars=yes,titlebar=no,menubar=no,resizable=yes,width=400,height=250,directories=no,location=no'); return false;" title="E-posta"> <img src="http://cezmiyurtsever.com/images/M_images/emailButton.png" alt="E-posta" name="E-posta" align="middle" border="0"></a> </td> </tr> </tbody></table> <table class="contentpaneopen"><tbody><tr> <td colspan="2" align="left" valign="top" width="70%"> <span class="small"> Yazar Cezmi YURTSEVER </span> </td> </tr> <tr> <td colspan="2" class="createdate" valign="top"> Çarşamba, 04 Haziran 2008 </td> </tr> <tr> <td colspan="2" valign="top"> <p> <b><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></b> </p> <p> <strong><span style="font-size: 12pt; font-family: Times New Roman;">"WHY OTTOMAN ARCHİEVES DOCUMENTS SOLD TO BULGARİA?</span></strong> </p> <p> <b><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></b> </p> <b><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);">-Mayıs 1931 tarihi içinde İstanbul Defterdarlığı,”Evrakı metrukeyi tasfiye etme” düşüncesi kapsamında Osmanlı döneminden kalan 1.5 milyon tarih belgesini okkası 3 kuruş 10 paraya kuru ot ve saman fiatına Bulgaristan’a sattı. </span></span></b><b><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);">-Türk Tarihi Arşiv belgelerini satma işini M.Tekfuryan adındaki bir Ermeni şirket sonuçlandırdı. </span></span></b><b><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);">-Türkiye’nin her yerinde (il, ilçe. Köy) Osmanlı’dan kalan arşiv belgeleri yakıldı veya yok edildi, elden çıkarıldı. Yakılanlar arasında Arap harfleri ile yazılmış el yazması Kuran'ı Kerimler bile vardı. </span></span></b><b><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);">-Arşiv belgelerini satma işinin sorumlusu 1920’li yılların başlarından 1946 yılına gelinceye kadar devlet yönetiminin tepesinde bulunan Mustafa Abdülhalik Renda ve arkadaşlarının onayı ile gerçekleştirilmişti. </span></span></b><b><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);">-Ve Abdülhalik Renda, “ünlü bir masondu”. Tarihin gündeminde gerçekleştirilenler “Türk milletinin tarihine ihanet idi” ama bu suçlamayı yakıştırmayı hiç kimse üzerine almadı.</span></span></b><b><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></b><b><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);">-Resmi tarih çelişkilerle dolu acı gerçekleri görmek istemedi. </span></span></b> <p> <span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><strong>-Türkiye’de resmi tarihin savunucusu “fırıldak tarihciler" gerçekleri açıklayabilir mi!</strong></span> </p> <p> <b><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"> <img src="http://cezmiyurtsever.com/images/stories/ar-1.gif" alt="ar-1.gif" style="margin: 5px; float: left; width: 119px; height: 144px;" title="ar-1.gif" width="119" height="144"></span></b> </p> <p> <b><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"></span></b> </p> <p> <b><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"></span></b> </p> <p> <b><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"></span></b> </p> <p> <span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><strong>Abdülhalik Renda, Osmanlı Arşivini Bulgaristan'a satışına onay veren ünlü mason</strong> </span> </p> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);">Mayıs ayı 1931 tarihi gelende İstanbul’un hali bir başkaydı.<span> </span>Kış aylarından yeni çıkılmış, parklarda lale çiçeklerinin<span> </span>kımızıdan sarıya her türlü rengi boy atıp serpilmişti. Karaköy’dan vapura binenlerin adalara doğru gidişi esnasında martıların süzülerek uçması, boğazın beyaz köpüklü dalgaları arasından yunusların birbiri ardı sıra fırlayarak atlamaları görenleri derin derin düşündürüyordu.<span> </span>Sirkeci sahillerinde ise insanlar bir koşturmaca ve telaş içindeydi. Köprü üzerinde oltalarını haliç’in sularına atarak kısmetlerine avlayacakları balıkların sayısı ile kendilerini avutanların durumu görülmeye değerdi. </span></span> </p> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><strong>Aşağıda Bulgaristan'daki Cyril ve Methodist Arşiv/kütüphane binası </strong></span></span> </p> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><img src="http://cezmiyurtsever.com/images/stories/ar-2.jpg" alt="ar-2.jpg" style="margin: 5px; float: left; width: 556px; height: 376px;" title="ar-2.jpg" width="556" height="376"></span></span> </p> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span> </p> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span> </p> <span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"> </span></span><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);">Sirkeci tren istasyonunda ise bir başka telaş vardı o günlerde…Cağaloğlu yokuşundan aşağı doğru inerek tren istasyonuz önünde duran kamyonların üzerindeki yüklerdi boşaltmaya çalışan hamalların alınlarındaki terlerden anlaşılıyordu ki çok zahmetli ve ve yorucu bir yük taşıdıkları…<span> </span>O sırada Babıali yokuşunda yürümekte olan genç gazeteci İbrahim Konya’nın gözleri faltaşı gibi açıldı. Az önce Sirkeci’ye doğru giden kamyonların üzerindeki balyalardan kopan kağıt parcaları etrafa saçılmıştı. Altın sarısı kağıtların bir kısmı yerlerde sürünüyordu. Parçalanan ve ezilenler de vrdı. Onca telaş ve koşturmaca arasında sadeve İbranhim Hakkı efendi’nin dikkatini çekmişti kağıtlar….</span></span><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);">…</span></span><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span> </span>4 Haziran günü sabahleyin Son Posta gazetesinin ilk sayfasında yer alan şu haber okuyucuların kaşlarını çatmasına neden oldu: </span><span style="font-size: 12pt;"><strong><span style="color: rgb(0, 0, 0); font-family: 'Calibri','sans-serif';">“…</span></strong><strong><span style="font-size: 12pt; color: rgb(0, 0, 0); line-height: 115%;"><span style="font-family: Calibri;">Mayısın on ikinci Salı günü Sultanahmetteki Maliye evrak hazinesinin önünde (20–30) kadar araba sıralanmış kapının önüne büyük bir baskül konmuş, bir takım çemberlenmiş kâğıtlar tartılıyor ve hamallarla bu arabalara konuluyor ve Sirkeci istasyonuna taşınıyordu. Bu ameliye esnasında bunlardan birçokları da sokaklara dökülüp saçılıyordu..."</span></span></strong></span></span><span style="font-family: Calibri;"><strong><span style="font-size: 12pt; color: rgb(0, 0, 0); line-height: 115%;">Aslında gazetenin yazdıkları bir konuya parmak basmaktı. </span></strong><strong><span style="font-weight: normal; font-size: 12pt; color: rgb(0, 0, 0); line-height: 115%;">Sirkeciye doğru giden<span> </span>kamyonlardan savrularak yere düşen kağıt parçaları Osmanlı Arşiv belgeleri idi.<span> </span>Haberin yayınlanması üzerine Hükümetin haberi olmuş sevkiyat durdurulmuştu.<span> </span>Muallim Cevdet’in zamanın başbakanı İsmat Paşa’ya yazdığı duygusal mektup ve konunun TBMM’de gündeme getirilmesi üzerine Arşiv belgelerinin taşınması ve satılması konusu tartışmalara neden oldu.<span> </span>İnsanları dehşete düşüren çelişkili gelişme ise Arşiv belgeleri <span> </span>M. Halim ve M. Tekfuryan adındaki bir Ermeni’nin sahibi olduğu şirket tarafından satıl alınmış ve Bulgaristan’a satılmıştı. Bu durumda şu soru akla geliyor:-Neden bir Ermeni şirket Arşiv belgelerini alıyor, ve neden Bulgaristan’a satılıyor!</span></strong></span><strong><span style="font-weight: normal; font-size: 12pt; color: rgb(0, 0, 0); line-height: 115%;"><span style="font-family: Calibri;"><span> </span>Aslında Arşiv belgelerinin satılması olayının aylar önce başlayan gelişmesi yaşanmıştı. İsmet İnönü Hükümeti’nin Maliye Bakanı Abdülhalik Renda’nın emirleri çerçevesinde “Evrakı Metruke’nin Tasfiyesi” (işe yaramaz evrakların/belgelerin elden çıkarılması) düşüncesi kapsamında İstanbul valiliğine bağlı Defterdarlık bünyesinde çalışma gösteren bir komisyon kurularak depolarda ve dolaplarda yer bulunamıyan ve artık “işe yaramaz” olan kağıt parçası evrakları ortadan kaldırmak gerekiyordu. <span> </span>Satış işi için 13 mayıs (1931) tarihinde gazeteleri ilan verilmiş, kısa bir zaman sonra 21 Mayıs (1931) tarihinde de sonuçlandırılmıştı. Satılan evrakların tutarının<span> </span>120 balya ve 400 sandık civarında olduğu anlaşıldı.<span> </span>Satış işi mayıs 1931 de gerçekleşmişti ama bu olaydan 9 ay önce Ankara’dan gelen bir yazı üzerine komisyon kurularak ve işe yaramaz belgeler ayıklanarak satılması istenmişti. İstenmişti ama kurulan komisyon bir türlü hangi evrakların elden çıkarılacağına karar verememişti. </span></span></strong><strong><span style="font-weight: normal; font-size: 12pt; color: rgb(0, 0, 0); line-height: 115%;"><span style="font-family: Calibri;">Gelişmeler sonrası TBMM’de Arşiv belgelerinin satılması konusundaki tartışmaya cevap veren Maliye Bakanı’nın şu sözleri sözleri tutanaklara yansımıştı: </span></span></strong><span style="font-family: Calibri;"><strong><span style="font-weight: normal; font-size: 12pt; color: rgb(0, 0, 0); line-height: 115%;">“</span></strong><strong><span style="font-size: 12pt; color: rgb(0, 0, 0); line-height: 115%;">Yeni harflerin kabulü münasebetiyle bu evrakın kıymeti tarihiyeye haiz olmayanlarını yakmak mevzubahis oldu. Vekalette düşünüldü ki bunlar imha edileceğine , memleket dahilinde şuraya buraya atılacağına kağıt fabrikalarına satalım dendi”. </span></strong></span> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <span style="font-family: Calibri;"><strong><span style="font-weight: normal; font-size: 12pt; color: rgb(0, 0, 0); line-height: 115%;">Güya burada Maliye Bakanı kendini savunuyor. İstenirse Bulgaristan evrakların hepsini olduğu gibi <span> </span>gönderebilirmiş. Ve satış işlemi sonrası anlaşıldı ki evraklar/belgeler Defterdarlık önünde kurulan baskül/kantar ile tartılmış ve okkasına<span> </span>3 kuruş 10 para değer biçilmişti. <span> </span>Ve de satılan evrakların miktarı ise 120 balya ve 400 sandık civarında idi. Ağırlığı kantar ölçümleri sonucu 40 ton civarında idi. Özetli Osmanlı döneminden kalan tarih evrakları “kuru ot ve saman fiatına” elden çıkarılmıştı. Bahanesi de hazırdı “</span></strong><strong><span style="font-size: 12pt; color: rgb(0, 0, 0); line-height: 115%;">Yeni harflerin kabulü münasebetiyle”. TBMM’deki tartışmalar sonrasında kendisini savunan Maliye Bakanı “ mevcut evrak tetkik edilmiş işe yarayanlar ayrılarak<span> </span>yukarı kata konulmuş ve mütebaki (geride kalan) işe yaramayanlar da satımlık için ayrılmıştır”… </span></strong></span> </p> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <span style="font-family: Calibri;"><strong><span style="font-size: 12pt; color: rgb(0, 0, 0); line-height: 115%;">İstanbul'da Osmanlı Hüküametinin çalıştığı Babıali binasının giriş kapısı </span></strong></span> </p> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <span style="font-family: Calibri;"><strong><span style="font-size: 12pt; color: rgb(0, 0, 0); line-height: 115%;"><img src="http://cezmiyurtsever.com/images/stories/ar-3.jpg" alt="ar-3.jpg" style="margin: 5px; float: left; width: 640px; height: 423px;" title="ar-3.jpg" width="640" height="423"></span></strong></span> </p> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <span style="font-family: Calibri;"><strong><span style="font-size: 12pt; color: rgb(0, 0, 0); line-height: 115%;"></span></strong></span> </p> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <span style="font-family: Calibri;"><strong><span style="font-size: 12pt; color: rgb(0, 0, 0); line-height: 115%;"></span></strong></span> </p> <span style="font-family: Calibri;"><strong><span style="font-size: 12pt; color: rgb(0, 0, 0); line-height: 115%;"> </span></strong></span> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <span style="color: rgb(0, 0, 0);"><b><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span> </span></span></b><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';">Sirkeci’den yola çıkan kara trenin “çuf çuf” sesleri istim üzerinde etrafına dağıttığı kara bulutlar bir bir savruldu. Güzergah belliydi, önce Edirne ve daha sonra da Bulgaristan sınırı…Daha da ilerde Bulgaristan’ın orta yerindeki Sofya. Türkiye’den gelen arşiv evrakları vagonlardan dikkatle indirildi. Bulgar yetkililer “Cyril ve Methodist” adı verilen tarihi binanın veya kütüphanenin deposuna taşıdılar Türkiye’den gelen evrakları. <span> </span>Balyaların çemberleri açıldı. Dosyaları tutan ipler çözüldü ve zarflar veya dosyalar içindeki evraklar bir bir çıkarılmaya başlandı.<span> </span>“Türkler kendi arşiv belgelerini kuru ot fiatına satarak elden çıkarmışlardı. Evrakların yeni sahibi tarih meraklısı Bulgarlardı şimdi”. Daha da acısı Türkiye’de kraldan kralcılar için saldırı ve suçlama kampanyaları da hazırdı. Birilerini bir yerden bir işaret veriliyor, gazeteler o yönde yayın yapıyordu. Türk milletini geri bırakanlar belliydi: “Osmanlı dönemi yüzyılları”. Ve hain padişah gafil yöneticiler. En son Padişah Vahdettin’de ülkesini İngilizlere satan en haindi! Osmanlı ülke insanlarını cahil ve geri bırakmıştı! Şimdi ise yeni döneme geçilmişti. Her şey güzeldi. </span></span> </p> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <span style="color: rgb(0, 0, 0);"><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"></span></span> </p> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <span style="color: rgb(0, 0, 0);"><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"></span></span> </p> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <span style="color: rgb(0, 0, 0);"><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"></span></span> </p> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <span style="color: rgb(0, 0, 0);"><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"></span></span> </p> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <span style="color: rgb(0, 0, 0);"><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"></span></span> </p> <span style="color: rgb(0, 0, 0);"><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><img src="http://cezmiyurtsever.com/images/stories/ar-4.jpg" alt="ar-4.jpg" style="margin: 5px; float: left; width: 640px; height: 434px;" title="ar-4.jpg" width="640" height="434"> </span></span><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);">…</span></span><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);">Sonradan anlaşıldı sadece satılan veya elden çıkarılan İstanbul defterdarlığına bağlı Osmanlı Arşiv belgeleri değildi. Cevdet Paşa kütüphanesinde bulunan 600 arabalık evrak da yok edilmişti. Milli eğitime ait belgeler, askerlik kayıtları ve diğer evraklar. Sadece nüfus ve tapu evraklarının korunmasına karar verilmişti. Bulgarlar, Türkiye’den gelen evrakların tasnifini yaptılar. Ve ortaya çıkan sonuçlar şöyle idi: </span></span><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><span> </span>-350 gömlek içinde 1 milyon belge</span></span><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><span> </span>-700 adet Maliye defteri</span></span><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><span> </span>-450 adet icmal mufassal tahrir defteri </span></span> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><span> </span>-200 adet Şeriyye sicil defteri…Özetle: 1.5 milyon Osmanlı Arşiv belgesi satılmıştı Bulgaristan’a… </span></span> </p> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span> </p> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span> </p> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><strong>BABIALİ BİNASI; 18.yüzyıl</strong></span></span> </p> <span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><img src="http://cezmiyurtsever.com/images/stories/ar-5.jpg" alt="ar-5.jpg" style="margin: 5px; float: left; width: 419px; height: 273px;" title="ar-5.jpg" width="419" height="273"> </span></span><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><span> </span>Bulgaristan’a satılan arşiv belgeleri Türk milletinin en uzun ömürlü ve cihan devleti sayılan ve 600 yıl ömür süren Osmanlı tarihine ait önemli belgelerdi. Arşiv belgeleri hatırlanacak olaylar bilgilerdi. Yani tarihin hafızası idi. Satılan evraklar içinde vakıf kayıtları da vardı. TBMM’deki tartışmalardan sonra güya Bulgaristan’a satılan evrakların geri getirileceği açıklamaları yapıldı. Ertesi 1932 yılı içinde birkaç balya evrak göstermelik olarak Türkiye’ye getirilmiş oldu. Olayı yakından izleyenler öğrendiler ki geri gelen evrak balyaları 1936 yılına kadar ipleri bile çözülmemiş, depolarda sararıp solmaya çürümeye bırakılmıştı. </span></span><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><span> </span>Arşiv belgelerinin elden çıkarılması olayının genişleyerek artması sonucu: </span></span><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><span> </span>- Sadece İstanbul’da doeğil, Türkiye’nin her yerinde il, ilçe köy Osmanlı dönemi arşiv belgeleri de elden çıkarılmaya yakılmaya ırmaklara atılmaya, mağaralara saklanmaya başlanmıştı. </span></span><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><span> </span>-üzerinde Arapça harfli Osmanlıca yazılar bulunan mezar taşları hükümet binalarının girişindeki mermer kitabeler de yerinden söküldü kazıldı. </span></span> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><span> </span>-“Tasfiye etme” düşüncesi çerçevesinde Türkiye’nin her yerinde vakıf taşınmaz malları, camiler ve mescitler bile satılmaya<span> </span>elden çıkmaya başlamıştı.</span></span> </p> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span> </p> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"> <img src="http://cezmiyurtsever.com/images/stories/ar-6.jpg" alt="ar-6.jpg" style="margin: 5px; float: left; width: 364px; height: 408px;" title="ar-6.jpg" width="364" height="408"><strong>Abdülhalik renda imzalı kağıt para </strong></span></span> </p> <span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"> </span></span> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);">Özetle:Türk milletinin tarihi hafızası yok edilerek tarihi araştırması, sorgulaması gerçekleri ortaya koyması savunması engellenmeye yok edilmeye çalışıldı. Dünya tarihinde böylesi bir uygulama hiç görülmemişti. Tarihiyle, kültürüyle, kökenleriyle bağları koparılan bir ülkenin insanları idi Türkiye’de yaşayanlar. Bu uygulamanın kısa adı “İhanet” idi ama hiç kimse bu sözü üzerine almak istemedi.<span> </span>Yıllar yıllar sonra öğrenildi ki bu Osmanlı dönemi tarihi arşiv belgelerini ortadan kaldırma projesinin başında bulunan kişi Abdülhalik Renda, Arnavutluk Yanya doğumlu, Osmanlı döneminde çeşitli memurluk idarecilik, hatta 1918 yılında Halep valiliği de yapmış, Milli Mücadele’den sonra özellikle İnönü hükümetlerinin değişmez Maliye Bakanı, ömrü hayatının son yıllarına kadar (1946) TBMM Başkanlığı yapmıştı. Ve o Türkiye’deki Masonların önde gelen lideri idi.<span> </span>Bir şekilde adı Türk olan ama yaptıkları uygulama ile Türk milletinden intikam alan en büyük darbeyi vuran hareketin de lideri idi. Bütün bu olanları kurgulanan resmi tarih hiç bir zaman görmek istemedi. Gündemine almadı, alamadı… </span></span> </p> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span> </p> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span> </p> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span> </p> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><strong>Osmanlı Veziri huzurunda yapılan bir toplantı ve alınan kararlar</strong></span></span> </p> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><img src="http://cezmiyurtsever.com/images/stories/ar-10.jpg" alt="ar-10.jpg" style="margin: 5px; float: left; width: 640px; height: 386px;" title="ar-10.jpg" width="640" height="386"></span> </p> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span> </p> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><strong>Osmanlı Defterdarlığında çalışma devame diyor, katipler evrakları kayda alıyor. </strong></span></span> </p> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><img src="http://cezmiyurtsever.com/images/stories/ar-9.jpg" alt="ar-9.jpg" style="margin: 5px; float: left; width: 640px; height: 415px;" title="ar-9.jpg" width="640" height="415"></span> </p> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span> </p> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span> </p> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span> </p> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span> </p> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span> </p> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><img src="http://cezmiyurtsever.com/images/stories/ar-8.jpg" alt="ar-8.jpg" style="margin: 5px; float: left; width: 384px; height: 448px;" title="ar-8.jpg" width="384" height="448"></span> </p> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);">Mustafa Abdülhalik renda onaylı "Bozkurt" resimli TC kağıt parası.</span></span> </p> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span> </p> <span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><img src="http://cezmiyurtsever.com/images/stories/ar-7.jpg" alt="ar-7.jpg" style="margin: 5px; float: left; width: 640px; height: 453px;" title="ar-7.jpg" width="640" height="453"><strong> Babıali yokuşu</strong></span></span><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"> </span></span> <br> Görüntüleme sayısı: 1572<br><br><table border="0" width="100%" cellpadding="0" cellspacing="0"><tbody><tr><td><div class="commenttop" align="left">Yorumlar (6)</div></td></tr></tbody></table></td></tr></tbody></table> <br clear="all"><br>-- <br>Arşiv: <br><a href="http://osmanlimodeli.blogspot.com">http://osmanlimodeli.blogspot.com</a><br> Anonymousnoreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-8361855677606747097.post-59985524413630192002010-02-03T04:59:00.001-08:002010-02-03T04:59:37.744-08:00CAMİLERİN SATILDIĞI BİR DÖNEM YAŞANDI TÜRKİYE'DE!<table class="contentpaneopen"><tbody><tr><td class="contentheading" width="100%">CAMİLERİN SATILDIĞI BİR DÖNEM YAŞANDI TÜRKİYE DE! </td> <td class="buttonheading" align="right" width="100%"> <a href="http://cezmiyurtsever.com/index2.php?option=com_content&task=view&id=143&pop=1&page=0&Itemid=3" target="_blank" onclick="window.open('http://cezmiyurtsever.com/index2.php?option=com_content&task=view&id=143&pop=1&page=0&Itemid=3','win2','status=no,toolbar=no,scrollbars=yes,titlebar=no,menubar=no,resizable=yes,width=640,height=480,directories=no,location=no'); return false;" title="Yazdır"> <img src="http://cezmiyurtsever.com/images/M_images/printButton.png" alt="Yazdır" name="Yazdır" align="middle" border="0"></a> </td> <td class="buttonheading" align="right" width="100%"> <a href="http://cezmiyurtsever.com/index2.php?option=com_content&task=emailform&id=143&itemid=3" target="_blank" onclick="window.open('http://cezmiyurtsever.com/index2.php?option=com_content&task=emailform&id=143&itemid=3','win2','status=no,toolbar=no,scrollbars=yes,titlebar=no,menubar=no,resizable=yes,width=400,height=250,directories=no,location=no'); return false;" title="E-posta"> <img src="http://cezmiyurtsever.com/images/M_images/emailButton.png" alt="E-posta" name="E-posta" align="middle" border="0"></a> </td> </tr> </tbody></table> <table class="contentpaneopen"><tbody><tr> <td colspan="2" align="left" valign="top" width="70%"> <span class="small"> Yazar Cezmi YURTSEVER </span> </td> </tr> <tr> <td colspan="2" class="createdate" valign="top"> Perşembe, 12 Haziran 2008 </td> </tr> <tr> <td colspan="2" valign="top"> <p> <b><span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></span></b> </p> <p> <b><span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></span></b> </p> <p> <strong><span style="font-size: 12pt; font-family: Times New Roman;"> "THOUSANDS MOSQUES SOLD İN TURKEY BETWEEN 1935-50"</span></strong> </p> <p> <strong><span style="font-size: 12pt; font-family: Times New Roman;"></span></strong> </p> <b><span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);">Türkiye’de 1924 yılında çıkarılan Tevhidi Tedrisat Yasası ve onu izleyen 1935 tarihli Vakıf taşınmazlarını elden çıkarma yasa uygulamaları çerçevesinde 3.000’i aşkın cami ve mescit satıldı, özelliğine son verildi. </span></span></span></b><b><span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><span> </span>-Cami ve mescit satma işlemi İstanbul, Bursa, Maraş, adana, Antep, Urfa ve Konya’da İslam/Osmanlı izlerini ortadan kaldırmak için yapıldı.</span></span></span></b><b><span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><span> </span>-İstanbul’daki Ayasofya camisinin de kapatılmasında aynı amaç vardır. </span></span></span></b><b><span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><span> </span>-Camilerin satılması olayının perde arkasında Türkiyeyi “Batılı-Laik devlet” olarak şekillendirmek isteyen Masonik zihniyet mensupları vardı. Çünkü o dönemde Türkiyenin yönetimi onların elinde idi.<span> </span></span></span></span></b> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <b><span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><span> </span>-Türkiye’nin yakın dönem tarihine 1935-50’li yıllar arası “camilerin satılması” konusu eklenebilir mi!</span></span></span></b> </p> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> </p> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> </p> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <b><span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><img src="http://cezmiyurtsever.com/images/stories/cami-8.jpg" alt="cami-8.jpg" style="margin: 5px; float: left; width: 450px; height: 342px;" title="cami-8.jpg" width="450" height="342"></span></span></span></b> </p> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <b><span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></span></b> </p> <p> <b><span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></span></b> </p> <p> <b><span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></span></b> </p> <p> <b><span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></span></b> </p> <p> <b><span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></span></b> </p> <p> <b><span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></span></b> </p> <p> <b><span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></span></b> </p> <p> <b><span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></span></b> </p> <p> <b><span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></span></b> </p> <p> <b><span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></span></b> </p> <p> <b><span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></span></b> </p> <p> <b><span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></span></b> </p> <p> <b><span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></span></b> </p> <p> <b><span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></span></b> </p> <p> <b><span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></span></b> </p> <b><span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);">Fatih'in Rumelihisarında yaptırdığı camiden kalan minare</span></span></span></b> <span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt; color: rgb(0, 0, 0);"> </span></span><span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><span> </span>Doğduğum yer olan Kadirli’de Muallimin bağı olarak isimlendirilen tepenin eteğinde tarihi bir yapı vardı, Alacami adı verilen. Görünüşüne göre bir zamanlar kilise olarak da kullanılmıştı. Ama Türkmenlerin Kadirli’yi gethi üzerine 140’li yıllarda duvarın üzerine küçük bir minare eklenerek camiye dönüştürülmüş. Salonun bir köşesine de mihrap yeri yapılmıştı. Çocuk aklımızla bakıp durduk Alacami’ye. Aynı mahalleden bir kadın korumasını üzerine almıştı, giriş çıkışlar da yasaktı. Etrafında demir bir çit vardı. Merak bu ya demir çiti aşarak tarihi yapının içinde dolaşmak heyecan verici olurdu. Bir gün Alacami’nin içine girdim. Salon bölümüne de dikkatlice baktım. Tıa andan aşağı doğru bir zincir sarkıyordu. Köşe bucakta da kutular içinde insan kemikleri vardı bol miktarda. </span></span></span><span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><span> </span>Geçen yıllar içinde tarihi bilgi sahibi olmaya başladık Alacami hakkında. Dulkadir beylerinde Alaüddevle Bozkurt Bey zamanında 1489/90 yılında camiye çevrilmişti. O tarihten sonra da uzunca bir süre cami olarak hizmet yapmış. Kadirli ilçesi ve çevresinde yaşanan aşiretler kavgası esnasında da Alacami kendi haline bırakılmıştı. Osmanlı ordusunun 2865 yılında kasabayı yeniden iskan etmek için gelmesi üzerine Alacami’nin etrafındaki su kuyuları açılmış, ibadet için de düzenleme yapılarak bir de sıbyan mektebi (İlkokul) ilave edilmişti.<span> </span>Ama 1924 yılı geldiğinde Alacami’nin cami ve okul özelliğine birden bire son verilmişti. Basit bir anlatım ile aynı yıl Tevhidi Tedrisat yasası çıkmış (dini okullar ile mektepleri birleştirme yasası) Alacami’de kapatılmıştı.<span> </span>Yasanın amir hükmü okular arasındaki farklılığı ortadan kaldırmayı amaçlamıştı ama peki halkın ibadet yaptığı Alacami neden kapatılmıştı? Bu soruya hiç kimse doğru dürüst cevap veremedi. “Vardır bir sebebi hikmeti” diyerek geçiştirdiler. 2000’li yılların başlarında Alacami onarıma alındı. Çatıyı duvarları yeniden düzenlendi, şimdi tarihi haline dönerek yeniden turizme ve hatta ibadete açılacağı günleri bekliyor. </span></span></span> <p> <span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></span> </p> <p> <span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></span> </p> <p> <span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></span> </p> <p> <span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><img src="http://cezmiyurtsever.com/images/stories/cami-15.jpg" alt="cami-15.jpg" style="margin: 5px; float: left; width: 640px; height: 435px;" title="cami-15.jpg" width="640" height="435"></span></span></span> </p> <p> <span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></span> </p> <p> <span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></span> </p> <p> <span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></span> </p> <p> <span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></span> </p> <p> <span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></span> </p> <p> <span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></span> </p> <p> <span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></span> </p> <span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></span><span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);">…<strong>Alacami'nin görünüşü 19.yy sonları </strong></span></span></span> <p> <span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></span> </p> <p> <span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></span> </p> <p> <span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><img src="http://cezmiyurtsever.com/images/stories/cami-16.jpg" alt="cami-16.jpg" style="margin: 5px; float: left; width: 640px; height: 430px;" title="cami-16.jpg" width="640" height="430"></span></span></span> </p> <p> <span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></span> </p> <p> <span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></span> </p> <p> <span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></span> </p> <p> <span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></span> </p> <span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></span><span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><span> </span></span></span></span> <p> <span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><span> <strong>Alacami onarıma alındıktan sonra</strong></span></span></span></span> </p> <p> <span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><strong></strong></span></span></span> </p> <p> <span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></span> </p> <span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"> “Resmi tarihe isyanları”esas alan tarihin gizemli şifrelerinin çözümlemeleri konularını içiren bir çalışma amacıyla 2007 yılı Haziran<span> </span>ayı sonlarında<span> </span>İstanbul’a gittim. Daha önceden bilgi sahibi olmuştum: 1935 yılında Büyük Ayasofya Camisi, ani bir karar üzerine camilik özelliği sona ererek müzeye dönüştürülmüşü. Benzer bir uygulama Kumkapı semtindeki Küçükayasofya camisi için de gündeme gelmiş, hatta bir gece yarısı aniden minaresi de yıkılmıştı.<span> </span>İddiaların doğruluğunu araştırmak üzere gitmiştim İstanbul’a…<span> </span>Zeytinburnun'dan trene binerek Cankurtaran istasyonunda indim. Sora soruştura Küçük Ayasofya Camisini buldum. Kapıdan içeri girdim. Bahçesinde Osmanlı mezarlığı vardı. Kubbesi ihtişamlı idi. Caminin içine girdim. Ve dikkatle baktım mimari yapısına. Kubbe altında tavan duvarını bir şerit gibi çevreleyen bölümde Latince yaçılar vardı. Belliydi ki burası Bizans imparatoru Jüstinyen zamanında yaptırılan dini bir mabed idi.<span> </span>Ama Osmanlı döneminde de camiye dönüştürülmüştü.<span> </span>Caminin tanıtımından görevli ak sakallı ihtiyar bir amca vardı. O anlatıyordu herkese caminin yapılış tarihini ve özelliklerini. Amacanın konuşmasını bir yerde kesip, bu cami bir zamanlar ibadete de kapatılmış hatta minaresi bile<span> </span>parçalanmış doğru mu?. –“Orasını bilemem!” diyerek cevap verdi. Ancak minarenin yıkıldığı ve sonra “Menderes zamanında da yeniden yapıldığı” doğru diye cevap verdi.<span> </span>Minarenin yanına kadar vardım. Yerden 5-6 metre yukarısına kadar biraz siyahlaşmış taş vardı. Ama onun üzerindeki taşlar bembeyaz renkte idi. Belliydi ki taş renklerinin ayrıştığı yer yıkılma ve yeniden yapılmanın delili idi. <span> </span>Peki İstanbul’da Ayasofya adını alan bir caminin minaresinin yıktırılmasının sebebi ne olabilirdi! Aynı yıl Büyük Ayasofya camisinin de tarihi özelliğine son verilmişti. Dünya efkarı umumiyesine yaranmak için Camilik özelliğine son verilmiş, ABD’den gelen Bizans araştırmaları uzmanı arkeologların çalışmaları sonucu<span> </span>Ayasofya, ibadete kapatılmıştı. Yıllar süren çalışmadan sonra Ayasofya “Müzeye” dönüştürülmüştü. Öğrencilik yıllarım İstanbul7da geçtiği için bilirim: Mayıs ayı içinde paskalya bayramı dolayısiyle Yunanistan plakalı çok sayıda otobüs gelirdi Sultanahmet’e, sadece Ayasofyayı görmek<span> </span>e orada İsa için dua ve ayin yapmak için! Ayasofya, hakkında kulaklarımı çınlatan şu bilgiler vardı: Fatih Sultan Mehmet, 1453 yılında İstanbul’u fethettiği için Bizans’ın enbüyük mabedini Camiyle dönüştürmüştü. Sonradan caminin güçlendirilmesi için de 4 adet minare eklenmişti. Ayasofya sadece cami değil. Etrafında Osmanlı padişahlarının türbeleri, ve Osmanlı ülkesinin en zengin kitaplarına<span> </span>sahip kütüphanesi de vardı. Ayasofya ibadete kapatılırken sayıları onbinler rakamını aşan Osmanlı harfli kitaplar etrafa saçılmış, yağmalanmış, veya yok edilmişti. Geride çıplak bir müze binası kalmıştı.<span> </span>Ve yıl 1935’i gösteriyordu. Oysa Fatih Sultan Mehmet Ayasofya için 360 civarında dükkanı bulunan çarşının gelirini, çok sayıda köy arazisinin gelirini Ayasofya vakfına bağışlamıştı ki kıyamete kadar yaşasın diye. Fatih, hazırlamış olduğu vakfiye de de “kim ki Ayasofyayı kapatmak ister kıyamete kadar Allahın gazabından kurtulmasın” diye de beddua sözlerini eklemişti.</span></span></span> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);">…</span></span></span> </p> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></span> </p> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><img src="http://cezmiyurtsever.com/images/stories/cami-4.jpg" alt="cami-4.jpg" style="margin: 5px; float: left; width: 336px; height: 448px;" title="cami-4.jpg" width="336" height="448"></span></span></span> </p> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt; color: rgb(0, 0, 0);"></span></span> </p> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt; color: rgb(0, 0, 0);"><strong>1930'lu yıllarda minaresi yıkılan Küçük Ayasofya camisi ...1955 yılında yeniden yapılmıştır. </strong></span></span> </p> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><strong></strong></span></span></span> </p> <span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><img src="http://cezmiyurtsever.com/images/stories/cami-3.jpg" alt="cami-3.jpg" style="margin: 5px; float: left; width: 640px; height: 480px;" title="cami-3.jpg" width="640" height="480"> </span></span></span><span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"> </span></span></span><span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"> </span></span></span><span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"> </span></span></span><span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><img src="http://cezmiyurtsever.com/images/stories/cami-6.jpg" alt="cami-6.jpg" style="margin: 5px; float: left; width: 640px; height: 480px;" title="cami-6.jpg" width="640" height="480"></span></span></span> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><span> <strong>Küçük Ayasofya Camisinden görüntüler </strong></span></span></span></span> </p> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><span><img src="http://cezmiyurtsever.com/images/stories/cami-1.jpg" alt="cami-1.jpg" style="margin: 5px; float: left; width: 640px; height: 480px;" title="cami-1.jpg" width="640" height="480"></span></span></span></span> </p> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><span></span></span></span></span> </p> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><span></span></span></span></span> </p> <span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><span></span>Üniversite öğrencilik yıllarımın vazgeçilmezi İstanbul Üniversitesi Merkez binası olarak kullanılan tarihi kapının içinden giderek Hukuk Fakültesinin tarihi yapılarının köşesinde bulunan yemekhanede sıraya girip fiş usulü ile yemek alıp yemek…Veya Beyazıt meydanında kurulan işportacılar çarşısından eski kitaplar almak…Veya öğrencilerin eylemler esnasında ellerini havaya kaldırarak yönetime isyan haykırışlarını dinlemek…Veya çok az da olsa gençlerin kurşun sesleri ile öteye beriye kaçışmalarını görmekti. Bu olaylar 1972/76 yıllarında sık sık belleğime kazınmıştı.<span> </span>O günlerde başımı kaldırıp merkez binasına baktığımda tarihi yapının ön cephesinde Osmanlıca olarak yazılı bulunan “İnna fetehna leke fethen mübiyna” yazısı ile “Dairei Umur-u Seraskeriye” yazılarını kolaylıkla okumuştum. Merak bu ya bu yazılar niçin yazılmış oraya…Sonra o yazıların bulunduğu yerdeki Osmanlı padişah mührü olan tuğra yerinde yoktu. Bu düşünceyi yansıtan sorulara aldığım cevaplar karşısında şaşırdım: “ Harf devriminden sonra<span> </span>Merkez binasının cephesinde Kuran ayeti yazan bölümün üzerine mermer levha ile örttüler. Sonra levha tekrar kaldırıldı. Şimdi gördüğün gibi” diyorlardı. Bir zamanlar Osmanlı Seraskerlik/Genelkurkmay Başkanlığı olarak daç kullanılan merkez binasının durumu şaşırtıcı idi. </span></span></span><span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);">…</span></span></span><span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><span> </span>Yine İstanbul’da iken otobüsle Boğaziçine doğru yol alır, Rumelihisarı –Bebek hattına gider. Ve Rumelihisarında dururdum. Rumelihisarının görünüşünü seyr etmek, içine girmek heyecan verici olurdu.<span> </span>Yine günlerden bir gün Rumelihisarına girdiğimde, orta yerdeki tiyatro yapısının yanında/bitişiğinde bir Osmanlı camisinin üzeri yıkılmış minaresini gördüm. Ve duygulandım. Bu camiye ne olmuştu? Caminin bulunduğu yerde şimdi açık hava tiyatrosu vardı. Ve orada her türlü sanat olayları düzenleniyordu.<span> </span>Rumlelihisarını Fatih Sultan Mehmet, 1452 yılında İstanbul fethinden önce Boğazın güvenliğini sağlamak üzere askeri kontrol merkezi olarak yaptırmıştı. Kendisi ve vezirleri paşaları temel atma törenine katılmış, Dua okuyarak ve omuzlarında taş taşıyarak inşaatını başlatmışlardı.<span> </span>Rumelihisarı’nın yapımı bittiğinde mimari şeklinin Arapça “m-h-m-d” harflerinin birleşimi yani “Muhammed” yazılı olduğu bilgisine ulaştım. <span> </span>Fatih, İstanbul’u fetih için Hz. Muhammed’in adını şekil olarak yapımına esas almıştı. Aradan geçen zaman içinde Rumelihisarı içine cami yapılmıştı. Ve bilinen oydu ki Rumelihisarında temizlik yapmak amacıyla evler ve diğer yapılarla birlikte cami de ortadan kaldırılmıştı. Ve bu uygulama muhtemelen 1930 ve 40’lı yıllarda gerçekleştirilmişti.<span> </span>Özetle: Fatih’in torunları, 20.yy başlarında Fatih’ten ve Osmanlı’dan kalan tarihi mirası ortadan kaldırmak için acımasızca yıkıyor yok ediyordu!</span></span></span><span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);">…</span></span></span><span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><span> </span>1988 yılında görev tayinim Adana Fen lisesi’ne çıktı. Adana’ya geldim. Şehre dikkatle baktım. Tarihini araştırmaya başladım. İlk öğrendiğim çelişkili gerçek ise Taşköprü’nün Abidinpaşa caddesine açılan köşesinde Osmanlı zamanından kalan yapım tarihi 1650’li yıllara kadar giden Cafer Paşa camisi yıkılmış, yerinde cereci çömlekci esnafının arsası vardı.<span> </span>Cafer Paşa camisi 1950’li yılların başlarında cadde genişletme bahanesiyle yıkılmış, yeri de<span> </span>çömlekçilere arsa olmuştu. <span> </span>Sonra Adana şehir merkezinde bulunan Halep çarşısı içindeki yorgan satıcıları sokağının köşesindeki tarihi duvarın penceresinden içeri baktığımda mihraba benzer şekiller gördüm. Ve Müze Müdürü İsmet İpek’ten bilgi aldım: “Siyavuş Mesciti satıldı.Gördüğün gibi durum rezillik” diye cevap verdi. Siyavuş Mesciti 1940’lı yıllarda 1000 Tl karşılığında polis emeklisi bir kişiye satılmıştı. Mesciti alan şahıs iç kısmı bölmelere ayırarak dükkana dönüştürmüş ve kiraya vererek gelir elde etmeye başlamıştı. <span> </span>Çok değil birkaç yıl önce Adana düşman işgali altında idi. “Ezan sesi” ve “Bayrak uğruna” şanlı bir mücadele verilmişti. 5 Ocak Adana’nın düşman işgalinden kurtuluşu anısına büyük bir bayrak halkın elleri üzerinde dolaştırılmış, Ulucami ile Büyüksaaat arasına bağlanan bir halat üzerinde rüzgarla dalgalanan Türk bayrağı gurur sembolü olmuştu.<span> </span>Ama devir değişmiş camilerin satıldığı yıkıldığı bir dönem yaşanmıştı Türkiye’nin her yerinde.<span> </span>Bunlar benim gördüklerim ve bildiklerimdi. </span></span></span><span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);">…</span></span></span><span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);">Sonra 2007 yılı Haziran Temmuz ayı içinde sıcak bir günde adının Ülkü Akgündüz olduğunu öğrendiğim<span> </span>İstanbul’dan araştırmacı bir gazeteci telefonla beni aradı ve Öğretmenevinde buluştuk. “-Hocam ben Cumhuriyet döneminde satılan camiler hakkında araştırmalar yapıyorum. Sizin Adana’da neler var” dedi.<span> </span>Ben de ona Cafer Paşa camisi ile Siyavuş Mesciti’ni örnek gösterdim. Sayın gazeteci sabırla yazın sıcağına aldırmadan araştırmasını yaptı. Halk ile görüştü ve not defterine bir hayli bilgi yazdı. Ve gitti. </span></span></span> <p> <span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></span> </p> <p> <span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></span> </p> <p> <span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><img src="http://cezmiyurtsever.com/images/stories/cami-13.jpg" alt="cami-13.jpg" style="margin: 5px; float: left; width: 640px; height: 430px;" title="cami-13.jpg" width="640" height="430"></span></span></span> </p> <p> <span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></span> </p> <p> <span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></span> </p> <p> <span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></span> </p> <p> <span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></span> </p> <p> <span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></span> </p> <p> <span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></span> </p> <span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></span><span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><span> </span><span> <strong>Taşköprü'den yürüyüş , arkada solda Cafed Paşa Camisi görülüyor</strong></span></span></span></span> <p> <span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><span><strong></strong></span></span></span></span> </p> <p> <span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></span> </p> <p> <span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></span> </p> <p> <span style="font-size: 12pt; color: rgb(0, 0, 0); font-family: Times New Roman;"></span> </p> <p> <span style="font-size: 12pt; color: rgb(0, 0, 0); font-family: Times New Roman;"></span> </p> <p> <span style="font-size: 12pt; color: rgb(0, 0, 0); font-family: Times New Roman;"></span> </p> <p> <span style="font-size: 12pt; color: rgb(0, 0, 0); font-family: Times New Roman;"></span> </p> <p> <span style="font-size: 12pt; color: rgb(0, 0, 0); font-family: Times New Roman;"></span> </p> <p> <img src="http://cezmiyurtsever.com/images/stories/cami-12.jpg" alt="cami-12.jpg" style="margin: 5px; float: left; width: 640px; height: 397px;" title="cami-12.jpg" width="640" height="397"> </p> <p> <span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"> <strong>Cafer Paşa camisinin minaresi yıkılarak yok etme çalışması başlatılıyor,1950'lerin başı </strong></span></span></span> </p> <p> <span style="font-size: 12pt; color: rgb(0, 0, 0); font-family: Times New Roman;"></span> </p> <p> <span style="font-size: 12pt; color: rgb(0, 0, 0); font-family: Times New Roman;"></span> </p> <span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt;"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"> Sonra öğrendim. Sayın Ülkü Akgündüz Şubat 2008 içinde Aksiyon dergisinde Satılan Camilerin hikayesini yayınlamış. Yazısını dikkatle okudum. Hayran kaldım. Türkiye’de resmi tarihin üzerini özenle örtmeye çalıştığı bir konunun aydınlığa kavuşması için başarılı bir araştırmaya imza atmış kamuoyuna da mal etmişti. Sayın Akgündüz’ün araştırma sonuçlarına göre Vakıflar yasasının çıktığı 1935 yılından sonra İstanbul başta olmak üzere özellikle Bursa, Konya, Gaziantep, Urfa vilayetleri başta olmak üzere 3.000’in üzerinde cami ve mescit satılmıştı. İsterseniz sayın Akgündüz’ün araştırmasından bazı bölümleri birlikte okuyalım: </span></span></span><b><span style="line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="font-size: 12pt; color: rgb(0, 0, 0);">“</span></span></b><b><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);">Dr. Nazif Öztürk, 1926-1972 yılları arasında üç bin civarında cami, mescit ve bunların arsasına karşılık, üçü arsa olmak üzere toplam altı kilise ve manastırın satıldığını tespit etmiş. <br> <br> Camilerin tasnifiyle ilgili kanun, beş vakit ibadete açık olmayan, cemaatsiz, görüş zaviyesi kapalı, hasarlı camilerin satılacağını bildiriyordu. Bir de ‘500 metre’ maddesi vardı ki sanat tarihçisi Prof. Dr.Semavi Eyice’ye göre camilerin mahvına sebep olan işte bu maddedir. Birbirine beş yüz metre mesafede olan iki cami ya da mescitten birinin yıkılmasını gerektiren bu karar, en çok da sevimli mahalle mescitlerini vurdu. Değeri ne olursa olsun ikinci ibadethanenin feda edildiğini söyleyen Prof. Eyice, İstanbul’dan bir örnek veriyor: “ Şehzade Camii ile Burmalı Mescit yan yanadır. İkisinin de cemaati vardı; ama ne yaptılar? Beş yüz metre şartına göre, Şehzade Camii’ne dokunamayacakları için mescidin çatısını kaldırdılar, dört duvar hâlinde bıraktılar…</span></span></b><b><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"> </span></span></b><b><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></b> <b><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);">Bir örnek de Gaziantep’ten verelim. Alâüddevle Camii ile Boyacı Camii arasını ‘Evliya Çelebi usulü’ adımlayan Necmettin Şahiner, 470 adımda altı mescidin yok olduğunu tespit etmiş; Kara Yusuf Mescidi, Fırfır Mescidi, Kazancı Mescidi... İçlerinden sadece Çırçır Mescidi, Abdülkadir Aksu’nun Antep’te vali olduğu dönemde ihya edilmiş. “Küçükken mescide yakın otururduk.” diyor Şahiner Hoca, “Kanunî devrinden kalma bu mescitte buğday değirmeninin makineleri çalışırdı.” Mescitlerin birbirine yakın oluşundaki hikmet neydi? Bir görüşe göre; bastonuyla ağır aksak yürüyen ihtiyarların cemaate yetişmesini kolaylaştırmaktı. Diğeri ise Edirneli şehir tarihçisi Oral Onur’dan geliyor: “Edirne ufak şehir, dört beş kilometre içinde bin yedi yüz caminin çok olduğunu söyleyenler yanılıyor. Onların çoğu mescitti. Mescitler yalnızca ibadet yeri değil, bugünün kültür merkezleri, sosyal yardım kurumlarıydı. Cemaat kendi mahallesinde namazını kılar, fakirler, derdi olanlar soruşturulur, çeşmelerin onarılması konuşulurdu…</span></span></b><b><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span></span> </span></b><b><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <br> <span style="color: rgb(0, 0, 0);">1935 yılından sonra satılacak cami ve mescitlerde Millî Eğitim Bakanlığı mensuplarından rapor alındığını; ancak 1945’lere kadar bu raporları düzenleyenlerin memur ve ilkokul öğretmenleri olduğunu gösteriyor. Antalya’nın Elmalı ilçesinde 4 cami ile 8 mescidin ‘tarihî ve mimarî değeri olmadığına’ mahallî maarif memurlukları karar vermiş. Harput Ahi Musa Mescidi’nin satışıyla ise, Harput İlkokulu Başöğretmeni ilgilenmiş. Kararın her zaman tek kişinin inisiyatifine kaldığı o günlerde yürekleri sızlatan bir başka gerçek ise, Eski Eserler ve Anıtlar Kurulu kararıyla eski eser olduğu tescil edilen birçok cami ve mescidin, gerçeğe aykırı olarak arsa şeklinde tanımlanması… Halkın tepkisinden çekinildiği için olsa gerek, satış ilanlarında, cami ve mescit yerine ‘harap vakıf bina’ ifadesinin kullanılması tavsiye edilmiş ve yine bu yüzden sapasağlam camiler arsa diye satışa çıkarılmış. Tire’de satılan 44 parça cami ve mescit arsa gibi gösterildiği hâlde satış kararında kullanılan şu ifadeyi neyle açıklamak gerekir: “İbkasında bir fayda görülmediği, tarihî ve mimarî kıymeti haiz olmayan…” Zamanın Varidat Müdürü Kemal Güç’ün şu sözleri de Dr. Öztürk’ün arşivlerden bulup çıkardığı belgeler arasında: “… Camiler cami hâlinde satılığa çıkarıldığı takdirde isteklilerin çok az olacağı anlaşılıyor. Rağbeti artırmak için, enkazını ayrı, arsalarını ayrı satmak muvakıf olur.” Peki, bu şekilde satılan ibadethanelerden bazı parçaların müzeye kaldırılmasına ne demeli!? Belgeler, Çorum’da 9 adet cami ve mescidin ahşap tavan göbeği ve alçı pencerelerinden birer örneğin Çorum Müzesi’ne nakledilerek satıldığını, Balıkesir- Edremit’teki Yıldırım Camii’nin de kapı ve pencerelerindeki işlemeli mermer taşların müzeye konulması kaydıyla ‘halk evi’…</span> </p> <span style="color: rgb(0, 0, 0);"> </span><span style="color: rgb(0, 0, 0);"> </span><span style="color: rgb(0, 0, 0);"> </span><span style="color: rgb(0, 0, 0);"> </span><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><img src="http://cezmiyurtsever.com/images/stories/cami-11.jpg" alt="cami-11.jpg" style="margin: 5px; float: left; width: 640px; height: 431px;" title="cami-11.jpg" width="640" height="431"></span></span></b><b><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"> Fatih Sultan Mehmet'in "Muhammed" fdmunda yaptırodığı Rumelihisarının uydudan görünüşü </span></span></b><b><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></b> <b><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><img src="http://cezmiyurtsever.com/images/stories/cami-10.jpg" alt="cami-10.jpg" style="margin: 5px; float: left; width: 640px; height: 419px;" title="cami-10.jpg" width="640" height="419"></span></b> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <b><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"> İstanbul Üniversitesi merkez binasının görünüşü, 20.yy başları </span></span></b> </p> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <strong><span style="font-size: 12pt; color: rgb(0, 0, 0); font-family: Times New Roman;"></span></strong> </p> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <strong><span style="font-size: 12pt; color: rgb(0, 0, 0); font-family: Times New Roman;"></span></strong> </p> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <strong><span style="font-size: 12pt; color: rgb(0, 0, 0); font-family: Times New Roman;"></span></strong> </p> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <strong><span style="font-size: 12pt; color: rgb(0, 0, 0); font-family: Times New Roman;"></span></strong> </p> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <strong><span style="font-size: 12pt; color: rgb(0, 0, 0); font-family: Times New Roman;"></span></strong> </p> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <strong><span style="font-size: 12pt; color: rgb(0, 0, 0); font-family: Times New Roman;"> Merkez binasının günümüzdeki durumu altta </span></strong> </p> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <img src="http://cezmiyurtsever.com/images/stories/cami-14.jpg" alt="cami-14.jpg" style="margin: 5px; float: left; width: 535px; height: 422px;" title="cami-14.jpg" width="535" height="422"> </p> <p style="margin: 0cm 0cm 10pt;" class="MsoNormal"> <b><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></b> </p> <p> <b><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></b> </p> <p> <b><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></b> </p> <p> <b><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></b> </p> <p> <b><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></b> </p> <p> <b><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></b> </p> <p> <b><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></b> </p> <p> <b><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></b> </p> <p> <b><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></b> </p> <p> <b><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></b> </p> <b><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);">Bursa’da kaybolan mescitler hızlı bir şehir turuyla görülemeyecek kadar fazla. İhya </span></span></b><b><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);">edilenler bir yana, hâlâ amacı dışında kullanılanlar bile uzun bir liste oluşturuyor. İlginç olan şu ki, yarım asırdan fazla zaman geçtiği halde halkın hafızası meskene, depoya ya da iş yerine çevrilen mescitleri unutmuyor. Dışarıdan fark edilmemesi için etrafı duvar ya da barakalarla kapatılsa ya da mimari özelliğini tamamen yitirmiş olsa bile tapuda hâlâ mescit olarak görünüyorlar; minare yerleri belli, bir kısmının kitabesi ve mihrabı olduğu gibi duruyor. Bursa mescitleri üzerine bir araştırma yapan şehir tarihçisi Raif Kaplanoğlu mescitlerin satışlardan önce nasıl âtıl kaldığını izah ediyor: “Bir kentte ne kadar mescit, cami varsa o kadar mahalle var demektir. Bursa’daki mahalleler, mescide açılan çıkmaz sokaklar şeklinde oluşur. Mahallenin bir kapısı vardır, kapısında bekçi durur, bir haneye girer gibi girersiniz. Bu mahalle dokusu 1855 depreminden sonra, modernleşme yanlısı Ahmet Vefik Paşa’nın da yardımıyla kaybolunca mahalleler birleşti. Böylece cemaatsiz kalan bazı mescitlerin satılması kolaylaştı.” Satılıp da amacı dışında kullanılan mescitlerden çok azı Nilüferhatun Mescidi kadar şanslı olabilmiş ki o da bir Kur’an kursuna dönüşebilmek için 1950’lerde parti binası olmaya tahammül etmek zorunda kalmış. İkinci Murat devrinde yaptırılan ve 1960’lara kadar ev olarak kullanılan Hocailyas Mescidi kimliğini kaybetmiş görünüyor. Reyhan Mahallesi’ndeki Zağferanlık mescidini görmek isteyenler ise 18 numaralı evle karşılaşacak bugün… Nitekim, evin yanındaki Bekir Dede Türbesi’ni soruşturmak bahanesiyle kapıyı tıklattığımızda ev sahibesinin bir 15. yüzyıl mescidini mesken tuttuğundan haberdar olduğunu anladık. Bursa’nın fethinde şehre ilk girip ezan okuyan Ahi Hasan’ın yaptırdığı Sürmeli Mescidi bile satılıp eve çevrildiyse kime ne diyebiliriz? Bursa’da mesken olan diğer mescitler şöyle; Hocayunus, Hocamenteş, Hocaturgut, Simitçi, Âşık Yunus, Karamanlı, Mizanoğlu, Oruçbey Mescitleri… Elden ele dolaşan sevimli mahalle mescitlerine cüz’i bir kirayla yerleşenlerin, apartman dairesine güç yetiremeyen yoksul aileler olduğunu anlamak zor değil…</span></span></b><b><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);">35 camisini ve 42 mescidini kaybetmiş bir Antep’ten söz ediyorsak, adını bir sokağa veren ‘Harap Mescit’, mânidar bir örnek olarak anılabilir yalnızca. Mihmandarımız Necmettin Şahiner ve Bilal Zengin’le pek kederli biçimde yanına vardığımız fırının aslında Ahi Baba Camii olduğunu bilmek neye yarar? Tabakhane Mescidi yerine işaret edilen boş arsaya bakmak… Aynı ümitsiz yürüyüş Sivas’ta da devam ediyor. Kaleardı Mahallesi’ndeyiz. Bir dönem askerlerin koğuş olarak kullandığı mahalle mescidinin yerinde çocuklar kızakla kayıyor şimdi. Şehir tarihçisi Kadir Üredi ya da Sivaslıların ‘Kadir Amca’sı eliyle yolu gösteriyor: “Şuradan daracık bir yol giderdi, mescit tam buradaydı, Kur’an kursu da hemen yanındaydı. Annem Kur’an’ı burada öğrenmiş.” Kadir Amca’nın hafızasında mescidin hem mescit olduğu hem de koğuş olarak kullanıldığı günlere ait çocukluk hatıraları var: “Bir Ramazan gecesinde cemaatin ayakkabılarını tabuta koyarak mahallede gezdirmiştik. Gürültümüzü duyup peşimize düştüklerinde tabutu bırakıp kaçmıştık. Sonradan oraya askerler yerleşince, annelerimizin elimize tutuşturduğu ayran bakraçlarını mescide taşırdık. ‘Sakın para almayın’ diye sıkı sıkı tembihlerlerdi bizi.” …</span></span></b><b><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><br> <br> <span style="color: rgb(0, 0, 0);"><span> </span>Urfa’daki 45 camiden 38’i, 1934 yılında açık artırmayla satışa çıkarıldıktan sonra neler yaşandığını, babası Hacı Rafii’nin yanından hiç ayrılmayan Dr. Münib Görgün anlatıyor: “O günlerde, dinî hassasiyeti olan büyük çoğunluk açık artırmaya katılmadı. Ancak bazı talihsiz insanlar bu ibadethaneleri yok pahasına satın alarak mülkiyetlerine geçirdi. Camiler birer birer ambara ya da eve dönüştü. Biz çocukken, o evleri bilirdik ve akşama kadar kapılarına taş atardık. İnönü devri kapanınca babam bir cami yaptırma ve yaşatma derneği kurdu ve kolları sıvadı. Camileri sahiplerinden satın alıp ibadete açabilmek için Harran ovasında çalmadığı kapı kalmadı.”…</span></span></b> <p> <b><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></b> </p> <b><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"></span></span></b><b><span style="font-size: 12pt; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);">CAMİLERİN YARISI SATILDI <br> <br> Dr. Nazif Öztürk, Evkaf Umum Müdürü’nün Başvekalete yazdığı 28.1.1937 tarih ve 201537/10 sayılı yazıya dayanarak, ülke genelinde mevcut camilerin yüzde ellisinin tasnife tabi tutulduğunu yani ibadethanelerin yüzde elli oranında azaltıldığını söylüyor. Hayrat Kütük Defteri incelendiğinde 1926 ile 1972 arasında 494 cami arsası, 722 mescit arsası, 598 cami ve 995 mescit satıldığı görülüyor. Hayrat satışının en az olduğu şehir bir mescit ile Yozgat, en fazla olduğu şehir ise 386 eserle İstanbul. Ülke genelinde kadro haricine çıkartılan 914 camiden 81’inin satıldığı İstanbul’u 209 satışla Bursa ve 208 satışla Aydın izliyor. İlk satılan mescitler Sivas ve İzmir’de ve ilk satılan camilerden biri yine Sivas’ta. Ağrı, Artvin, Batman, Bilecik, Bingöl, Hakkari, Kırıkkale, Şırnak, Uşak ve Van’da ise hayrat satışına rastlanmamış”…</span></span></b><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><b><span style="font-size: 12pt; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span> </span></span></b><span style="font-size: 12pt; font-family: 'Times New Roman','serif';">Sayın Ülkü Akgündüz’ün araştırma sonuçları böyle…</span></span><span style="font-size: 12pt; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"> </span></span><span style="font-size: 12pt; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><span> </span></span></span><span style="font-size: 12pt; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><span> </span><strong>KULAKLARIM ÇIĞLIYOR VE AĞLIYORUM</strong></span></span><span style="font-size: 12pt; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><span><strong> </strong></span></span></span> <p> <span style="font-size: 12pt; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><span></span></span></span> </p> <p> <span style="font-size: 12pt; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><span></span></span></span> </p> <span style="font-size: 12pt; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"><span> </span>Yakın dönem Türkiye tarihinde yıllar süren “Cami satma”, “Osmanlı’dan kalan arşivleri yakma ve yok etme” devri ve olayları yaşanmıştı. Bunu kimler niçin yapmışlardı?<span> </span>“Türk milletinin tarihinden kültüründen inancından koparılmasını isteyenler” olarak cevap verebiliriz. Osmanlı bu coğrafyada 600 yıla yakın süre hükmünü/varlığını sürdürdü. Ama Osmanlı en zayıf zamanında bile kendi temel inanç değeri olan camilerini satmamıştı. Ama Türkiye Devletini şekillendirenler bir şekilde Türk insanının kulaklarını çınlatan ezan seslerinin susması için camileri satmaya ve yıkmaya başladıkları bir dönemi yaşatmışlardı. Osmanlı çöktüğünde Türkiye devletine 5000 civarında cami ve mescit bırakmıştı, ama 1935 yılında başlayan “camilerin satışı, vakıf taşınmaz mallarını tasfiye etme, hazineye gelir sağlama” çalışmaları sonucu 3.000’i aşkın dini eser yok edilmişti! Resmi tarihin fırıldakları bu gerçekleri hiç açıklayabilirler mi!</span></span><b><span style="font-size: 12pt; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"> </span></span></b><b><span style="font-size: 12pt; line-height: 115%; font-family: 'Times New Roman','serif';"><span style="color: rgb(0, 0, 0);"> </span></span></b> <p> </p> <p> </p> <p> </p> <p> </p> <p> </p> <p> </p> <p> <strong>Masonların Kardaköy'deki dul kadın heykeli Topkapı Sarayına bakıyor. </strong> </p> <p> <img src="http://cezmiyurtsever.com/images/stories/cami-9.jpg" alt="cami-9.jpg" style="margin: 5px; float: left; width: 640px; height: 480px;" title="cami-9.jpg" width="640" height="480"> </p> <br> Görüntüleme sayısı: 1671</td></tr></tbody></table><br clear="all"><br>-- <br>Arşiv: <br><a href="http://osmanlimodeli.blogspot.com">http://osmanlimodeli.blogspot.com</a><br> Anonymousnoreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-8361855677606747097.post-69676637608520468402010-01-02T04:17:00.001-08:002010-01-02T04:17:10.019-08:00Cumhuriyeti Teskilat-i Mahsusa kurdu<p align="center"><big><font color="#800000" face="Garamond"><strong><big><big><big>Cumhuriyeti Teskilat-i Mahsusa kurdu</big></big></big></strong></font></big></p> <font size="4"> </font><p><font size="3"><strong><font face="Bookman Old Style">M. ALI EREN</font></strong></font></p> <p align="JUSTIFY"><font size="3"><font face="Bookman Old Style">50'li yillar... Türkiye'nin genel görüntüsü, Tek Parti Dönemi'ne nazaran daha bir güllük gülistanlik. Demokrat Parti'nin ülkeye getirdigi demokrasi ve özgürlük havasi, devlet ile halk arasindaki gerilimi oldukça azaltmis. CHP döneminin Disisleri Bakani Hasan Saka'nin öncülügünde baslayan Türk-Amerikan iliskileri, "Marshall Yardimi" ile biraz daha rayina oturmus gözüküyor. Gelisen iliskilerin aslinda, Amerika'nin isine yaradigi da su götürmez bir gerçek. Yüklü bir Osmanli mirasina sahip Türkiye'de, Amerika'nin yararlanabilecegi çok sey var.</font></font></p> <p align="JUSTIFY"><font size="3"><font face="Bookman Old Style">Türkiye'nin yeniden yapilandigi bu yillarda esrarengiz bir Amerikali, Ford Foundation'in da destegiyle Washington-Ankara-Istanbul ve Washington-Misir arasinda mekik dokuyor. Türkiye ve Misir'da eski bir gizli örgütün üyeleri ile sik sik görüsmeler yapiyordu. Yerli arastirmacilara kapali tutulan bazi gizli kapilar, Türk-Amerikan iliskilerinin yüzü suyu hürmetine, bu kisiye ardina kadar açiliyordu. Philip H. Stoddard adli bu esrarengiz Amerikali, bunca zahmete Osmanli'nin istihbarat örgütü teligindeki Teskilat-i Mahsusa hakkinda aynntili bilgi edinebilmek amaciyla katlaniyordu.</font></font></p> <p><font size="3"><font face="Bookman Old Style">Trablusgarp Savasi sonunda kurulan Teskilat-i Mahsusa'nin birçok görevlisi hayattaydi o yillarda. Bunlardan en önemlisi hiç kuskusuz Esref Kusçubasi idi. Aziz el-Misri, Zübeyde Sapli, Ahmet Salih Harb, Hilmi Musallimi, Satvet Lütfi Tozan ve Hamza Osman Erkan gibi, her biri adeta "yasayan tarih" niteligindeki Teskilat-i Mahsusa üyeleriyle Türkiye ve Misir'da defalarca biraraya gelen "Esrarengiz Amerikali" Stoddard, hayatinin hazinesini bulmustu. Elde ettigi çok önemli bilgileri, 11 Mayis 1963 tarihinde Princeton Üniversitesi'nde doktora tezi olarak sundu. Çalismada 1911-1918 yillari arasinda Osmanli hükümetleri ile Araplar'in münasebetleri inceleniyor, Teskilat-i Mahsusa'nin Ortadogu ve Kuzey Afrika'daki faaliyetleri arastiriliyordu. Stoddard'in bu kapsamli çalismasi sonunda, örgüt ve faaliyetleri hakkindaki bütün bilgiler Amerika'nin eline geçmis oldu.</font></font></p> <table border="0" width="100%"> <tbody><tr> <td width="50%"><p align="center"><font face="Bookman Old Style"><img src="http://www.enfal.de/tarih371.jpg" alt="1.jpg (52482 Byte)" height="229" width="187"></font></p> <p align="center"><font size="2"><font face="Bookman Old Style"><strong>Teskilat-i Mahsusa'nin Süleyman Askerîden sonra reisi olan Esref Sencer Kusçubasi, büyük yararliliklar gösterdigi Hicaz'da Arap kiyafetiyle gorülüyor. </strong></font></font></p></td> <td width="50%"><p align="center"><font face="Bookman Old Style"><img src="http://www.enfal.de/tarih372.jpg" alt="2.jpg (42826 Byte)" height="225" width="181"></font></p> <p align="center"><font size="2"><font face="Bookman Old Style"><strong>Kahraman-i hürriyet Enver Pasa, kendisine bagli olarak Osmanli Devleti'nin ilk gizli istihbarat örgütünü kurdu, ancak teskilatin asil ürününü Mustafa Kemal Pasa aldi. </strong></font></font></p></td> </tr> </tbody></table> <b><font size="1" face="Arial Narrow"> </font></b><p><b><font size="3"><font face="Bookman Old Style">CIA IÇlN BlR KAYNAK: TESKlLATl MAHSUSA</font></font></b></p> <p><font size="3"><font face="Bookman Old Style">Teskilat-i Mahsusa gibi bir gizli örgüt, genis ufuklu ve büyük devlet felsefesi ile düsünen Osmanli devlet adamlari için ne kadar önem tasiyorsa, tipki Osmanli gibi "büyük oynayan" Amerika için de o denli önem tasiyordu. En azindan, dünya hakimiyetinin pekistirilmesi bakimindan bir gizli örgütün dünya ölçeginde nasil çalismasi gerektigine dair önemli dersler veriyordu Teskilat-i Mahsusa.</font></font></p> <p><font size="3"><font face="Bookman Old Style">Stoddard'in Teskilat-i Mahsusa hakkinda elde ettigi bilgiler CIA'nin ufkunu bir hayli genisletmis ve isine oldukça yaramis olmali. Isin ilginç yani, Teskilat-i Mahsusa'nin birikiminden Türkiye'nin bir türlü yararlanamamasi. Çünkü Misaki Milli sinirlari içerisine sikisip kalmis "dar ufuklu" bir Türkiye, o begenmedigi Osmanli kadar bile büyük düsünemiyor. </font></font></p> <p><font size="3"><font face="Bookman Old Style">Stoddard'in Teskilat-i Mahsusa hakkindaki çalismalari 1963'te tamamlandi. Ama Türk kamuoyuna Teskilat-i Mahsusa'yi tanimak Amerika'dan tam 30 yil sonra, yani 1993 yilinda nasib oldu. Çalisma 1993 yilinda ARBA Yayinlari'nin girisimleri sonucu Türkçe'ye çevrildi ve ayni adla yayinlandi: "Teskilat-i Mahsusa: Istanbul'un Dogusunda Bitmeyen Oyun". Kitabin bu tarihte piyasaya çikmasinin özel bir anlami var Mahir Kaynak'a göre. "Bu kitabin yayinlanmasi" diyor Kaynak, "AmerikaAvrupa güç dengesi arasinda bir tercih yapmak noktasina gelmis olan Türkiye'deki Alman lobisinin zayiflatilmasi amacina yönelik."</font></font></p> <p><font size="3"><font face="Bookman Old Style">Bu arada Stoddard'in sözkonusu çalismasini yayinlayan ARBA Yayinlari, önümüzdeki birkaç ay içinde, Teskilat-i Mahsusa'nin en önde gelen ismi Esref Kusçubasi'nin bugüne kadar hiçbir yerde yayinlanmamis hatiralarini Türkçe ve Ingilizce olarak yayinlamayi düsünüyor. ARBA yetkilileri bu hatirati, "dostumuz" Philip H. Stoddard'dan almis.</font></font></p> <p><font size="3"><font face="Bookman Old Style">Teskilat-i Mahsusa, kimi çevrelerce "Kizil Sultan" diye adlandinlan Sultan II. Abdülhamid'in Islamcilik düsüncesini bütün dünyaya yayma isteginin bir ürünü olarak tezahür etmis kabul ediliyor. Yeri gelmisken söylemekte yarar var; bu gizli örgüt, Abdülhamid'i tahtindan eden Ittihat Terakki Partisi mensuplarinca kurulmus.</font></font></p> <p><font size="3"><font face="Bookman Old Style">Iktidara gelinceye kadar oldukça liberal ve özgürlükçü bir siyasal tavir sergiliyor gözüken Ittihat Terakki'nin ayaklari, iktidari zorla ele geçirdikten sonra suya degdi. Ülkenin içinde bulundugu durumu ve dünya konjonktürünü daha yakindan görme firsati bulan Ittihatçilar, devletin kurtulusunun Abdülhamid'in politikalarina dönmekle mümkün olacagini anladilar. Ama artik olan olmus, ati alan Üsküdar'i çoktan geçmisti.</font></font></p> <p><font size="3"><font face="Bookman Old Style">Ittihat Terakki'nin Islamci ve Türkçü bir politika belirlemesi, Talat Pasa'nin 1910 yilinda Selanik'te yapilan gizli bir toplantida Müslümanlar'la gayri müslimlerin esit olmadigini söylemesi ve Balkan Harbi sonunda gayri müslimlerin Osmanli'dan ayrilmasiyla baslar. Ittihatçilar, Abdülhamid'in ektigi Islamcilik tohumlarinin biçilme vaktinin geldigine inaniyorlardi artik. Abdülhamid, Islam dünyasini halifelik etrafinda birlestirmek, ümmet suuru ve Islam kardesliginin olusmasini saglamak amacindaydi. Ancak Ittihat Terakki'nin darbesi sonucu iktidari elinden alinan Abdülhamid'in bu düsüncesi, bir "ütopya"dan öteye geçmedi. Son yillarda yayinladigi önemli arastirma kitaplari ile dikkat çeken Orhan Kologlu, bu faaliyetleri Panislamizm olarak degerlendirmenin yanlis olacagini belirtiyor. Çünkü Abdülhamid döneminde Ittihad-i Islam hareketi, fikri ve sahsi gayretlerin ötesine geçebilmis degildi. Oysa bir hareketin "Pan" niteligini kazanabilmesi için bir örgütünün ve siyasi hedefinin olmasi gerekiyor. Nitekim, Abdülhamid'in dünyanin dört bir yanina gönderdigi "misyoner" ruhlu kisilerin Osmanli Devleti içinde öyle söylenildigi gibi bir teskilatlari yoktu. Bu kisiler padisaha bagli olarak görev yapan gönüllü kimselerdi. Ittihatçilara göre ise, emperyalistlere karsi ciddi bir mücadele verebilmek, bütün Islam dünyasini harekete geçirmekle mümkündü. Bunu gerçeklestirmek için de bir örgüte ihtiyaçlari vardi Ittihatçilarin. Ayrica politikacilari güvenilir bulmayan Ittihatçi kurmaylara göre bu örgüt, gizli bir örgüt olmaliydi.</font></font></p> <table border="0" width="100%"> <tbody><tr> <td width="50%"><font size="3"><b><font face="Bookman Old Style">TESKlLAT-I MAHSUSA: Ilk GlZLl ÖRGÜT</font></b></font><p><font size="3"><font face="Bookman Old Style">Harbiye Naziri Enver Pasa'ya bagli olarak 1913 yilinda kurulan Teskilat-i Mahsusa'nin daire baskani, Süleyman Askeri Bey idi. Dr. Philip H. Stoddard'a göre 1916 yilinda personel sayisi 30 bin kisiye ulasan örgüt ajanlarinin büyük bir kismi, uzmanlardan olusmaktaydi. Örgütte doktorlar, mühendisler, gazeteciler, politikacilar ve subaylarin yanisira, geçmisi oldukça karanlik ama sadakatlerinden kusku duyulmayan gerilla savasi uzmanlari da yer aliyordu. Böylesine zengin bir "ajan kadrosu" na sahip olmasina ragmen Türkçe ve yabanci dillerde yayinlanan kitaplarda Teskilat-i Mahsusa'dan pek sözedilmemesi, sözedenlerin de yeterince bilgi vermemesi, Stoddard'a göre teskilatin faaliyet alani ve personel sayisini gizli tutmakla yükümlü olan Osmanli devlet adamlarinin bir taktik basarisiydi. Bu asrin ilk çeyreginde faaliyet gösteren Teskilat-i Mahsusa, o yillarda dünyanin en güçlü ve en etkin örgütlerinden biriydi. Ortadogu ve Kuzey Afrika basta olmak üzere üç kitada örgütlenen Teskilat-i Mahsusa ajanlarmm pek azi örgüt mensubu olarak taniniyordu. Resmi üyelik listeleri bulunmamakla birlikte Kusçubasi Esrefe göre böyle bir listenin yayinlanmasi, Ortadogu'daki birçok devlet adamini rahatsiz edecekti.</font></font></p></td> <td width="50%"><table bgcolor="#c0c0c0" border="5" width="100%"> <tbody><tr> <td width="100%"><i><font size="5" face="Arial">Dr. Orhan Kologlu:</font></i><p><font size="6" face="Arial">Ilk örgütlü gizli hareket</font><font size="3" face="Arial"> </font></p> <font size="3"> </font><p><font size="3"><font face="Arial">Abdülhamit dönemi sanildiginm aksine sadece romantik Islamcilik dönemidir. Panislamcilik yapacak ne örgüt ne kadro vardir. Abdülhamit Bati'ya karsi yalniz Islamcilik alternatifi kullanabilecegini vurgulamistir. Abdülhamit yillari hem Osmanli, hem Islam ve hem de dünya kamuoyunda Islamcilik fikri olustu. Bu fikri pratige döken Ittihat Terakki oldu. Bu fikir Trablusgarb Savasi'nda Enver Pasa'nin kafasinda dogdu. tstanbul'a dönünce hükümet darbesi yaptilar. Enver Pasa'nin sahsina bagli kurulan Teskilat-i Mahsusa devleti kurtarma gayesi ile ilkeleri ve hedefleri olan bir örgüttü. </font></font></p> <font size="3"> </font><p><font size="3"><font face="Arial">Teskilat genelde Ittihat ve Terakki'nin askeri kanadina hizmet etti. Dünya Savasi sirasinda cihat ilanini duyurmak için faaliyet gösterdi. Ama devletin içinde bulundugu sosyoekonomik durumun yetersizligi örgütü iflas ettirdi. Ittihatçilari takdir etmek lazimdir ki, bütün Islam dünyasina emperyalistlere karsi mücadele dinamizmini bu teskilat ile vermislerdir. Teskilat-i Mahsusa'dan asil Mustafa Kemal, îstiklal Harbi'nde ürün alir, maceracilari tasfiye eder. Teskilat-i Mahsusa üyeleri diger gizli örgütlerin yaninda Anadolu Ajansi (AA) muhabiri olarak da kurulus yillarinda hizmet ettiler.</font></font></p></td> </tr> </tbody></table> </td> </tr> </tbody></table> <p><font size="3" face="Bookman Old Style">Casusluk ve karsi casusluk faaliyetleri tarih boyunca olagelmisti ama, dogrusu bunun Batili anlamda müesseselesmesi ilk olarak Teskilat-i Mahsusa ile gerçeklesti. Abdülhamid dönemi de dahil, bundan önceki dönemlerdeki casusluk faaliyetleri padisahin sahsina bagli olarak yapildigi için, saglikli bir örgüt yapisi olusturmak da pek mümkün degildi.</font></p> <table border="1" width="100%"> <tbody><tr> <td width="100%"><p align="center"><img src="http://www.enfal.de/tarih373.jpg" alt="tarih363.jpg (69463 Byte)" height="217" width="349"></p> <p align="center"><b><font size="2" face="Bookman Old Style">Bati Trakya'da Teskilat-i Mahsusa'nin kurdugu bagimsiz devlette bayrak çekme merasimi yapilirken</font></b></p></td> </tr> </tbody></table> <p><strong><big><font face="Bookman Old Style">Eylem stratejisi</font></big></strong></p> <p><font size="3"><font face="Bookman Old Style">Ittihatçilarin ittifaklari dogrultusunda Teskilat-i Mahsusa, Almanya ile hem finans, hem de teoripratik eylem birligi içindeydi. Kafkasya, îran, Ortadogu, Hindistan ve Afganistan bölgelerinde önceleri Almanlar'la birliktelik saglanmis, ancak daha sonralari basgösteren bazi sorunlar nedeniyle bu dayanisma çözülmeye baslamisti. Almanlar maddi gücü, Teskilat-i Mahsusa ise milis ajanlari sayesinde bölge halkinin destegini saglamislardi. Genel planlama Enver Pasa'nin Alman Genelkurmayi ile koordinasyonu sonucu gerçeklestirilmisti. Uygulama alaninda ise Esref Sencer'in baskanliginda Zübeyde Sapli, Ahmet Salih Harb, Hilmi Musallimi, ve Hamza Osman Erkan gibi serdengeçtiler yer aliyordu.</font></font></p> <table border="1" width="100%"> <tbody><tr> <td width="100%"><p align="center"><img src="http://www.enfal.de/tarih374.jpg" alt="tarih364.jpg (40389 Byte)" height="167" width="278"></p> <p align="center"><font size="2"><strong><font face="Bookman Old Style">Teskilat-i Mahsusa'nin "Ittihadi Islam" hareketinin temin ettigi Güney Afrika merkezi Yuhanisburg sehri Müslümanlari'ndan bir grup.<i> </i></font></strong></font></p></td> </tr> </tbody></table> <font size="1" face="Times New Roman"> </font><p><font size="3" face="Bookman Old Style">Teskilat'in gayesi özetle, Islam dünyasini ve Müslüman Türkler'i bir bayrak altinda toplamak, yani genis imparatorluk cografyasinda yerine göre Panislamizm, yerine göre de Pantürkizm yapmakti. Ancak Ittihatçi kurmaylarin sanildigi kadar ütopist olmadiklarini da söylemek gerek. Bu ideolojilere sahip olmalarina ragmen gerçeklesmeyecek bir rüyanin pesinde olduklarinin da farkindaydilar. Herseyden önce, genel konjonktür tümüyle aleyhteydi. Buna karsi onlarin Teskilat-i Mahsusa'dan bekledikleri sey, Islam ülkelerine saldiran Ruslar'a ve îngilizler'e karsi besinci kol faaliyetlerini sürdürebilmekti.</font></p> <table bgcolor="#000080" border="5" width="100%"> <tbody><tr> <td width="100%"><font size="5" color="#ffffff" face="Arial"><em>Ergün Hiçyilmaz</em></font><p><font size="6" color="#ffffff" face="Arial">Islam dünyasinin destekledigi bir örgüttü</font></p> <font size="3"> </font><p><font size="3" color="#ffffff" face="Arial">Teskilati Mahsusa Islam inanci ile Hiristiyanlar'a karsi kurulmus hemen bütün Müslüman dünyasinin destegini almis gizli, militer ve ayni zamanda sivil bir örgüttü. Faaliyetleri Osmanli cografyasindan baska Hindistan, Java, Ortaasya'ya kadar uzaniyordu. Teskilat-in kurucusu Süleyman Askeri. Mensuplarinin hepsi gerilla ruhuna sahip kisilerdi. Örgüt vatanseverlik temeline dayaniyordu.</font></p> <font size="3"> </font><p><font size="3" color="#ffffff" face="Arial">Teskilat, sabotaj, mühimmat nakliyati gibi sahalarda basarili olurken karsi casuslukta o kadar muvaffak olamadi. Ama kendi istihbaratini devlet disinda kurmus olabilir, bunu bilmiyoruz. Teskilat bütünüyle devlet disinda kurulsa idi daha basarili olurdu. Özerk degildi, Enver Pasa'dan ve onun adami diger Ittihatçi subaylardan emir aliyorlardi. tttihat Terakki'nin yanlislari Teskilat-i Mahsusa'ya da yansidi.</font></p> <font size="3"> </font><p><font size="3" color="#ffffff" face="Arial">Ittihatçilar sunu göremediler, 1914'te Avrupa karsi cephelere ayrilmis olsa da mücadele Osmanli topragi içindi. Savasi kazansaydik ne olacakti; Almanlar kazanmis olacakti. Hicaz Demiryolu'nun sabote edilmesiyle Istanbul'un Mekke ve Medine ile iliskisini kesmek ve Halifeligi Osmanli disina çikarmayi planliyorlardi.</font></p> <font size="3"> </font><p><font size="3" color="#ffffff" face="Arial">Bu konudaki arastirmalar Teskilat-i Mahsusa'nin 15 kisisi etrafinda döndürülüyor. Halbuki hiçbir seyden habersiz, sayisi belirsiz ve sadece hizmet gayesi ile çalisan 'nefer' kadrosu vardi. Esref Sencer'i de bazi kimseler tek adam gibi gösteriyor. Süleyman Askeri silinmek isteniyor. Bu tavir Osmanli Türk askerine takinilan tavirdir.</font></p> <font size="3"> </font><p><font size="3" color="#ffffff" face="Arial">Teskilat-i Mahsusa elemanlarinin ellerinden büyük paralar geçmistir. Ama, para yediklerine dair bir belge görmedim.</font></p> <font size="3"> </font><p><font size="3" color="#ffffff" face="Arial">MÎT konusunda da biz sadece onun içe dönük yönüyle ugrasiyoruz, diça dönük faaliyetlerini bilmiyoruz. Bizim gizli örgütümüz neden CIA, Intellegent Servis gibi onurlu olmasin. Tabii bu yapilanlan duyurmakla ilgilidir. Yapilanlarin karanlikta birakilmasi, karanlik islere de zemin hazirliyor.</font></p></td> </tr> </tbody></table> <font size="1" face="Times New Roman"> <table border="0" width="100%"> <tbody><tr> <td width="50%"><table bgcolor="#008080" border="5" width="100%"> <tbody><tr> <td width="100%"><b><font size="6" color="#ffff00" face="Arial"><em>Teskilattaki ünlüler</em></font></b><p><font size="3" color="#ffff00" face="Arial">Enver Pasa, Binbasi Süleyman Askeri, Esref Kusçubasi, Rauf Orbay, Çerkes Ethem, Abdulaziz El-Sinusi, Dr. Esat Isik Pasa, Hüsamettin Ertürk, Mehmet Akif Ersoy, Cezayirli Emir Ali, Afyonlu Ali Çetinkaya, Ali Fethi Okyar, Binbasi Misirli Aziz Ali Bey (sonradan Misir ordusunda general), Nuri Killigil (Enver'in kardesi sonradan önemli sanayici), Binbasi Fuat Bulca (sonradan THK Baskani), Tegmen Islam Bey (Fuat Pasa'nin oglu), Binbasi Mustafa Kemal Bey, Yüzbasi Manastirli Nuri Conker (Osm. Meclisi Mebusan azasi), Dr. Refik Saydam (sonradan bakan ve basbakan), Piyade Yüzbasi Çerkes Resit (Çerkes Ethem'in agabeyi), Tegmen Yakup Cemil (1916'da vatana ihanetten asildi), Dr. Bahattin Sakir, Mithat Sükrü Bleda, Ohrili Eyüb Sabri, Fuat Balkan, Teymen Hilmi Musallimi (1915 Süveys Kanali Harekati'nda Kürt mücahitlerin komutani, Said Halim Pasa'nin katibi), Ismail Canbulat (1926 îstiklal Mahkemesi'nde asildi), piyade subayi Rasuhi (sonradan Mustafa Kemal'in yaveri), Filibeli Hilmi Bey (Ittihat Terakki Müfettisi, 1926'da asildi), Serif Burgiba (Habib Burgiba'nin babasi), Arabistan'da îbn-ür Resid.</font></p> <i><font size="3"> </font></i><p><i><font size="3" color="#ffff00" face="Arial">(P.H.Stoddard'in Esref Kusçubasi'ndan dinleyip hazirladigi listeden derlenmistir.)</font></i></p></td> </tr> </tbody></table> </td> <td width="50%"><font size="3"><font face="Bookman Old Style">Teskilat-i Mahsusa'nin faaliyetleri Birinci Dünya Savasi'nda yogunluk kazandi. Teskilat, savas boyunca savas ilanini duyurmanin yaninda; karsi casusluk, Ingiliz istihbarat ve kesif kollarina karsi istihbarata karsi koyma harekati da gerçeklestirdi. Bu arada teskilatin askeri operasyonlar yaptigi da bilinen bir gerçek.</font></font><p><font size="3"><font face="Bookman Old Style">Örgütün ilk çalisma alani Bati Trakya oldu. îlk baskan Süleyman Askeri'nin basinda bulundugu Teskilat-i Mahsusa, özel bir tim ile, 1913 Istanbul Anlasmasi sonucu Bulgarlar'a terk edilen Bati Trakya'da, Osmanli Devleti'nden ayri bagimsiz bir Bati Trakya Türk Devleti de kurdu.</font></font></p> <font size="3"> </font><p><font size="3"><font face="Bookman Old Style">1914 yilinin sicak bir agustos gününde, daha harp baslamadan Enver Pasa Rauf Orbay'i îran, Afganistan, Hindistan sahasinda ajitasyon ve anti îngiliz eylemler yapmakla görevlendirmisti. Istanbul Harbiye Nezareti Sark Subesi Baskani Ömer Fevzi Bey araciligi ile yürütülen hazirliklar sonucunda 20 kisilik asker kökenli özel tim, göreve baslamisti. Ekipte bir ara Çerkes Ethem de görev almis, ancak bölge halkinin kayitsizligi ve Almanlar'in ikilik çikarmasi sebebiyle eylem takriben bir yil sonra, Eylül 1915'te sona ermis ve tim dagilmisti.</font></font></p></td> </tr> </tbody></table> </font><p><font size="1" face="Times New Roman"><font size="3" face="Bookman Old Style">Afrika'da Trablusgarb, Misir, Çad, Habesistan ve Sudan'a kadar ajanlar gönderilmisti. Meshur Seyh Ahmed El Sunusi'nin Trablusgarp'tan bir denizalti ile Istanbul'a kaçirilmasi, teskilatin bölgedeki en basarili eylemi. Ayrica Enver Pasa'nin Türkistan seferi ve Cemal Pasa'nin Afganistan'a geçirilmesi, en kötü zamaninda bile örgütün hareket kabiliyetini göstermesi bakimindan önem tasiyor. Bu arada Dünya Savasi sirasinda Nil Nehri üzerindeki su depolarini ve barajlari havaya uçurmak, hatta nehrin Sudan ve Habesistan'daki yataklarini degistirmek gibi görevler üstlenen Teskilat-i Mahsusa'nin bu faaliyetlerine dair belgeler, yillardir arastirmacilara kapali tutulan Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüd Baskanligi Arsivi'nde saklaniyor. Bu arsivde arastirmacilardan sürekli gizlenen belge sayisinin, gayri resmi rakamlara göre 30 bini buldugunu yeri gelmisken hatirlatmakta fayda var.</font></font></p> <font size="1" face="Times New Roman"><font size="3"><b> </b></font></font><p><font size="1" face="Times New Roman"><font size="3"><b><font face="Bookman Old Style">ENTELEKTÜEL ENFORMATlK FAALIYETLER</font></b></font></font></p> <p><font size="1" face="Times New Roman"><font size="3"><font face="Bookman Old Style">Anadolu-Iran-Hindistan çizgisinde mezhep ayriliklarina karsi politika olusturmak üzere özel bir çalisma baslatan Teskilat-i Mahsusa, bir taraftan da emekli yüzbasi Baha Said Bey'in idaresinde sosyolojik arastirmalar yapiyordu. Ayrica Hindistan'a Sürini imamlar gönderilmek suretiyle, Kara Vasifin baskanliginda Islam Ihtilal Komitesi olusturulmustu. Baha Said, Rusça dahil bes yabanci dil bilen ve birikimi hayli fazla bir entelektüel olarak önemli görevler üstlenen bir Teskilat-i Mahsusa mensubu olarak bilinir.</font></font></font></p> <p><font size="1" face="Times New Roman"><font size="3"><font face="Bookman Old Style">Hicaz seyhlerinin çocuklarinin özel olarak egitilmek üzere Galatasaray Lisesi'ne getirilmesi ve bunun yanisira Misir'dan bir grup din adaminin Mugla'da bir çiftlikte misafir edilmeleri de teskilatm faaliyetleri arasinda yer aliyordu.</font></font></font></p> <p><font size="1" face="Times New Roman"><font size="3"><font face="Bookman Old Style">Ittihat Terakki bir yandan Teskilat-i Mahsusa gibi faaliyet alani alabildigine genis bir istihbarat örgütü kurarken, öte yandan Islam dünyasinda Ittihati Islam fikrinin olusmasi için egitim ve yayin faaliyetleri de yapmaktan geri kalmiyordu. Bugüne kadar yapilan arastirmalarda belge bulmak mümkün olmadigindan, bu konudaki çalismalar tarihçiler tarafmdan atlanmisti. Doç.Dr. Zekeriya Kursun'un arsivde buldugu el degmemis belgeler sayesinde Ittihatçilar'in, Teskilat-i Mahsusa'ya paralel bir sivil örgüt kurdugu beliriendi. Cemiyeti Hayriyei Islamiye adiyla olusturulan bu sivil cemiyet Medine'de bir Islam Üniversitesi kurmayi bile basarmisti. Teskilatin en önemli prensiplerinden biri de, sivil ve askeri örgütlerin birbiri ile koordineli bir sekilde çalismalarmi saglamakti.</font></font></font></p> <table border="0" width="100%"> <tbody><tr> <td width="50%"><font size="3"><b><font face="Bookman Old Style">FAALIYETLERlN SONUÇLARI</font></b></font><p><font size="3"><font face="Bookman Old Style">1911-1918 yillari arasinda Orta Dogu-Orta Asya, Güney Asya, Kuzey ve Orta Afrika'da casusluk, karsi casusluk, propaganda ve çesitli operasyonlar yapan Teskilat-i Mahsusa'nin faaliyetleri, Osmanli Devleti'nin yenilmesiyle resmen sona erdi. Teskilat için çalisan pek çok Arap Osmanli vatandasi isgal altindaki kendi ülkelerine dagildilar.</font></font></p> <font size="3"> </font><p><font size="3"><font face="Bookman Old Style">Bütün bu gelismelerden sonra faaliyetler, örgüte bagli kalmaksizin, bir sekilde devam etti.</font></font></p></td> <td width="50%"><table bgcolor="#800000" border="5" width="100%"> <tbody><tr> <td width="100%"><b><font size="5" color="#ffffff" face="Arial">Teskilat-i Mahsusa'nin vazife telakkisi</font></b><p><font size="3" color="#ffffff" face="Arial">Esref Kusçubasi anlatiyor, "îçimizde kimsenin kaybedecek birseyi yok. Davamizin hakli olduguna ve çalismalarimizin mühim olduguna inanmistik. Sonunda kazanamayacak olusumuzu gözardi etmeye meyyaldik. Hiç degilse, harbin sonunda etrafimizdaki dünya çökmeden, ufak tefek bir kaç zafer kazanabilirdik. Durmadan çahstim... Bu ise gönül vermistim, mantik ne derse desin.. hiçbir zaman filozofyahut siyasetçi olmadim ve bu isten iyi dostlar, yara izleri ve kalça çikigi, birkaç madalya ve memleketim için çok iyi dögüçtügümü bilmenin verdigi tatmin disinda hiçbir sey elde etmedim."</font></p></td> </tr> </tbody></table> </td> </tr> </tbody></table> <p><font size="1" face="Times New Roman"><font size="3" face="Bookman Old Style">Türk-Arap iliskileri üzerine önemli çalismalar yapan Doç. Dr. Zekeriya Kursun'un arastirmalari sonucunda vardigi neticeye göre, Kuzey Afrika'daki bagimsizlik mücadelelerinde Teskilat-i Mahsusa'nin bir hayli etkili oldugu görülüyor. Mesela Sekip Arslan Kuzey Afrika'da milli mücadele fikrini yayarken Sadik El-Husri, Arap Birligi'nin fikir babaligini yapiyordu ve bu kimselerin teskilat ile iliskileri vardi.</font></font></p> <p><font size="1" face="Times New Roman"><font size="3" face="Bookman Old Style">Teskilat-i Mahsusa batmakta olan bir devletin askeri istihbarat örgütü niteligini tasiyordu. Bu niteliginden dolayi da parlak basarilar elde etmesi nerdeyse imkansizdi. Orhan Kologlu devletin içinde bulundugu sosyo ekonomik durumun örgütü iflasa sürükledigini söylerken, Dr. Haluk Dursun bu çöküsü teskilatin rakiplerinin gücüne ve dünyanin en iyileri olmasina bagliyor. Dursun "Teskilat-i Mahsusa amatör bir ruhla ve çok genis bir cografyada yüksek performansi ile faaliyet göstermistir. Devlet tecrübesi ve felsefesinden dogmus bir strateji yerine pratik eylem ve militanlik ruhundan kaynaklanan bir hareketti Teskilat-i Mahsusa. En büyük handikap ve dezavantajlari ise karsilarinda rakip olarak bu konuda dünyanin en iyisi îngiliz Entelijans servisi ve E.T. Lawrence'in bulunmasiydi" diyor. Ancak Zekeriya Kursun, teskilatin karsi casusluk faaliyetlerinde küçümsenmeyecek basarilar elde ettigini, Serif Hüseyin isyaninin diger Arap bölgelerine yayilmasinin, teskilatin çalismalari sayesinde önlendigini ve Arabistan'da îbn Resid, Yemen'de ise îmam Yahya'nin savasin sonuna kadar Osmanli Devleti'ne bagli kaldigini hatirlatiyor.</font></font></p> <font size="1" face="Times New Roman"><b><font size="1"> </font></b></font><p><font size="1" face="Times New Roman"><b><font size="3" face="Bookman Old Style">MlLLl MÜCADELE VE TESKlLAT-I MAHSUSA</font></b></font></p> <font size="1" face="Times New Roman"><font size="1" face="Arial Narrow"> </font></font><p><font size="1" face="Times New Roman"><font size="3"><font face="Bookman Old Style">Bütün olumsuzluklara ragmen Mütareke Devri Istanbul'unda ve Anadolu'sunda Teskilat-i Mahsusa'nin faaliyetleri durmak bilmedi. Zamana ve zemine çok çabuk adapte olup faaliyete geçebilen bu örgüt mensuplari Istanbul'da Milli Kongre olarak bilinen cemiyeti de olusturdular. Tarihçi Dr. Haluk Dursun "Mütareke Devri Istanbul'unda Milli Kongre çatisi altinda birlesen ve milli direnisi destekleyen eski Teskilat-i Mahsusaci; bilim, fikir adamlari, sanatçilar, doktorlar, gazeteciler yani imparatorluk entelektüelleri özellikle yabanci dilde gazete, kitap çikararak milli tezleri dünya kamuoyunda savunmuslardir. Ayrica o sartlarda Cenevre, Paris, Budapeste, Londra gibi merkezlerde kitap, gazete yayinlamak imparatorluk kadrosunun vizyon ve misyon bakimindan seviyesini gösterir" diyor.</font></font></font></p> <p><font size="1" face="Times New Roman"><font size="3"><font face="Bookman Old Style">1918'de resmen sona eren Teskilat-i Mahsusa faaliyetleri devam eder. Kara Kemal, Kara Vasif, Baha Said öncülügünde Karakol Cemiyeti kurulmus ve Milli Mücadele'nin temeli atilmisti. Bunlar hem Anadolu'ya silah ve asker geçirilmesini saglamislar hem de Mustafa Kemal'in faaliyet ve kongresinde bunlar olusturdu. Adeta Enver Pasa'nin kurup harekete geçirdigi Teskilat-i Mahsusa'dan asil Mustafa Kemal ürün aldi. Yrd. Doç. Dr. Süleyman Beyoglu, Milli Mücadele'yi Teskilat-i Mahsusa'nin teskilatlandirdigini bütün gizli örgütlerin bu teskilatta çalisarak tecrübe kazanmis kisilerce kuruldugunu belirterek "însan ve silah kaçirmaktan propaganda ve casusluk hizmetlerine kadar ciddi hizmetler yaptilar. Mustafa Kemal bu örgütlerin farkindaydi" diyor. Mustafa Kemal bir süre beraber çalismayi uygun gördügü bu etkin gizli teskilatlarla daha sonra hesaplasma yoluna gitti. Bu çatisma tarihçilere göre kaçinilmazdi.</font></font></font></p> <p><font size="1" face="Times New Roman"><font size="3"><font face="Bookman Old Style">Philip H. Stoddard'in Esref Kusçubasi'ndan aldigi teskilat listesinde de görüldügü gibi Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal'in de teskalatla iliskisi olmustu. Mustafa Kemal teskilatla iliskisi Trablusgarp Savasi'nda mahalli milisleri örgütlemekle baslamisti. Mustafa Kemal daha sonra Enver Pasa ile olan ihtilafi nedeniyle teskilata biraz mesafeli durmayi tercih ediyor. Orhan Kologlu'nun belirttigine göre de Enver Pasa Trablusgarp'ta Bedevi Araplar'la bir Islam imparatorlugu kurabilecegini raporlarina yazarken Mustafa Kemal dönemin genelkurmayina bedevilerle hiç bir is yapilamayacagina dair bir rapor gönderiyordu. O dönemde teskilat henüz kurulmamasina ragmen fiili olarak görev yapiyordu.</font></font></font></p> <p><font size="1" face="Times New Roman"><font size="3" face="Bookman Old Style">Gerek Istiklal Savasi'nda gerekse cumhuriyet sonrasinda önemli roller oynayan Rauf Orbay, îstiklal Mahkemeleri'ne baskanlik eden Ali Çetinkaya, Cumhuriyet döneminin önemli isimlerinden Ali Fethi Okyar, T.C'ye bakanlik ve basbakanlik yapan Dr. Refik Saydam, Atatürk'ün yaveri piyade subayi Rasuhi, THK Baskanligi yapan Fuat Bulca, îstiklal Marsi'nin yazari ve Kurtulus Savasi'nin manevi dinamiklerinden Mehmet Akif Ersoy da teskilatta çalismisti.</font></font><br style="color: rgb(51, 0, 51);"></p><p style="color: rgb(51, 0, 51);">Doç. Dr. Zekenya KURSUN:</p><i style="color: rgb(51, 0, 51);"><font size="4" face="Arial"></font></i><p style="color: rgb(51, 0, 51);"> <b><font size="6" face="Arial">Teskilat-i Mahsusa K.Afrika'da istiklal fikrini yaydi</font></b></p> <font style="color: rgb(51, 0, 51);" size="3" face="Arial"> </font><p style="color: rgb(51, 0, 51);"><font size="3" face="Arial">Ittihat Terakki 2. Mesrutiyeti ilan ettirdikten sonra imparatorlukta <i>sahte kaynasma </i>yasandi. Ama hemen ardindan 1909'da imparatorlukta yasayan muhtelif unsurlarda 'milli hedefler' ortaya çikti. Balkan Harbi sonrasinda artik Ittihatçilarin politikasi Osmanliciliktan Islamciliga kaydi. Tenkit ettikleri Abdülhamit politikalarini ülke ve dünya sartlari onlara adeta dikte ettirdi. Emperyalistlere karsi bülün Müslümanlari harekete geçirmek için <i>sivil örgütler</i> kuruluyor. Bunlardan birisi <i>Cemiyeti Hayriye-i Islamiye</i> kuruluyor amaci da egitimi yayginlastirarak Müslümanlar arasindaki dayanismayi artirmak olarak tesbit ediliyor. Bu gaye ile Medine'de bir Islam Üniversitesi kuruluyor. Bununla Abdülhamit'in Hicaz Demiryolu Projesi ile olusturmak istedigi Ittihat-i Islam fikrini, Islami dayanismayi tesis etmeye çalisiyorlardi. Fikri altyapi olusturulurken ittihatçilar istihbarat ihtiyaci için Emniyet-i Umumiye içinde Heyeti Istihbariye teskil ediliyor. Devlet bünyesindeki subelerle bilgi toplaniyor. Trablusgarp Savasi'ndan sonra Teskilat-i Mahsusa kuruluyor ve hem bilgiyi degerlendirme hem de gerektiginde askeri operasyon yapiyor.</font></p> <font style="color: rgb(51, 0, 51);" size="3" face="Arial"> </font><p style="color: rgb(51, 0, 51);"><font size="3" face="Arial">Arsivde buldugum bir belge teskilatin çalismasi hakkinda fikir vermektedir; Osmanli askeri Katar'dan çekilirken Teskilat-i Mahsusa görevlisi Ömer Fevzi Bey, Enver Pasa'ya yazdigi mektupta <i>"Anlasma üzerine askerlerimizi çekiyoruz; ama halkin durumu müsait. Libya'daki gibi milisleri organize ederek mi çikalim?"</i> diye soruyordu.</font></p> <font style="color: rgb(51, 0, 51);" size="3" face="Arial"> </font><p style="color: rgb(51, 0, 51);"><font size="3" face="Arial">Osmanli sonrasinda Kuzey Afrika'da verilen bagimsizlik mücadelesinde Teskilat-i Mahsusa'nin etkisi vardir. Mesela Sekip Arslan Kuzey Afrika'da milli mücadele fikrini yaymistir, Sati' El Husri Arap Birligi fikrinin babasidir ve teskilattandi. Gerek manda yönetimi altinda gerekse bagimsizligini kazandiktan sonra Arap devletlerinin yöneticileri Osmanli okullarindan mezun idiler ve Teskilat-i Mahsusa ile alakalari olabilir. Bunlari mahalli arsivlerin tetkiki ile anlayabilecegiz.</font></p> <font style="color: rgb(51, 0, 51);" size="3" face="Arial"> </font><p style="color: rgb(51, 0, 51);"><font size="3" face="Arial">Dogu ve Kuzey Afrika Bedeviler arasinda yapilan sözlü tarih arastirmalarinda hala, îngiliz istihbarat örgütleri ve kesif kollarina karsi, istihbarata karsi koyma harekati gerçeklestiren basta Esref Kuççubasi ve Teskilat-i Mahsusa örgütünün kahramanliklarinin anlatildigi tesbit edilmistir."</font></p><br style="color: rgb(51, 0, 51);" clear="all"><br style="color: rgb(51, 0, 51);"><span style="color: rgb(51, 0, 51);">-- </span><br style="color: rgb(51, 0, 51);"><span style="color: rgb(51, 0, 51);">Arşiv: </span><br style="color: rgb(51, 0, 51);"> <span style="color: rgb(51, 0, 51);"><a href="http://osmanlimodeli.blogspot.com">http://osmanlimodeli.blogspot.com</a></span><br> Anonymousnoreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-8361855677606747097.post-70566771307648739442010-01-02T04:15:00.001-08:002010-01-02T04:15:53.942-08:00Kemalizmin anti-tezi Abdülhamitçilik mi?<div style="text-align: center; font-size: 1.1em; color: Navy;" align="center">Peren Birsaygılı</div> <div class="ArticleHeader">Kemalizmin anti-tezi Abdülhamitçilik mi?</div> <p>Epey uzun zamandır 2.Abdülhamit üzerine süregelen tartışmalar var.</p> <p>Ve bu tartışmalardan yola çıkarak, Türkiye sağında çok güçlü bir Abdülhamit saplantısı olduğunu söylemek abartılı olmasa gerek.</p> <p>Zira <b><b><b>“</b></b>Cennet mekan Abdülhamit Han”</b> figürü sağın zihin dünyasında epey yüksek bir popülariteye sahip. Başka bir deyişle, Abdülhamit Türkiye sağı için raytingi bir hayli fazla bir hükümdar ve tahtta kaldığı 33 senelik zaman dilimi (1876-1909) üzerine de bolca yazılıyor çiziliyor.</p> <p>Üstelik süregelen bu tartışmaların sonucunda <b>“Abdülhamitçilik”</b> olarak adlandırılan, yanlışlarla dolu, neresinden tutsanız elinizde kalacak bir tarih yazımı meydana geldi. Hatta bunu geçim kapısı yapan bazı insanlar ortaya çıktı. Yani iş düpedüz ticarete dökülmüş vaziyette. Ve bu Abdülhamit tüccarları tüm mesailerini, hükümdarlığı döneminde Osmanlı’nın hiç toprak kaybetmediği yönündeki gerçek dışı iddialarla desteklenerek yaratılmış olan Abdülhamit efsanesini daha da güçlendirebilmek için harcıyorlar adeta.</p> <p>Kalemler bunun için oynatılıyor, yazılan çizilen her ne varsa bu sonuca bağlanıyor…</p> <p>Peki neden?</p> <p>Bu cansiparane gayretin temelinde ne var, hiç düşündünüz mü?</p> <p>Yani neye, kime karşı yaratıldı bu Abdülhamit efsanesi?</p> <p> ***</p> <p>2.Abdülhamit 40’lı yıllarla beraber Türkiye İslamcılığının zihin dünyasında yükselen bir kavram haline gelmeye başlıyor.</p> <p>Bunun bir nedeni de, söz konusu dönemde yükselmeye başlayan Filistin sorunu ve Müslüman dünyasının uğradığı büyük manipülasyona şahitlik eden kesimlerde nükseden mazi özlemi. Günden düne sekülerleşmekte olan sosyal hayat içerisinde tutunacak bir dala, yenilmişliğin verdiği can havliyle ipine sarılınacak bir figüre duyulan ihtiyaç.</p> <p>İşte bu yüzden, Necip Fazıl’ın, <b>“Abdülhamit’i anlamak herşeyi anlamaktır”</b> sözü çok manidar geliyor insana.</p> <p>Zira bu sözler; Türkiye sağı üzerinde inkar edilemez bir tesiri olan şairin, sistem karşıtı kesimlere işaret ettiği figürünün Abdülhamit olduğunu gösteriyor bize.</p> <p>Kendilerine bir kimlik edinmeye çalışan grupların, Kemalizmin anti-tezi olarak yakın tarihten çekip çıkardıkları bir model olarak çıkıyor Abdülhamit karşımıza. Ve özellikle Milli Şef dönemindeki basit bazı muhalefet hareketlerinin doğurduğu ağır sonuçları hazmedemeyen sağ düşünce açısından bir direnç mekanizması haline geliyor.</p> <p>İşte bu yüzden, Necip Fazıl <b>“Ulu Hakan İkinci Abdülhamit Han”</b> adlı eserinde Abdülhamit’e yönelik eleştirilere cevap verirken, kendine bir türlü yer edinemediği cumhuriyet rejimiyle olan münakaşasını yansıtıyor aslında sayfalara. Ve <b>“Başımıza kulak istiyoruz”</b> diyerek, Büyük Doğu dergisine büyük bir kulak fotoğrafı çeken şairin İnönü’ye duyduğu öfkenin yansımalarını bu eserde kolayca görmek mümkün.</p> <p>Cemaatlar, öğrenci grupları ya da edebiyat çevreleri…</p> <p>Sağ muhalefet, uğradığını düşündüğü haksızlıkların hesabını Abdülhamit üzerinden görmeye çalışmak için deyim yerindeyse bütünüyle teyakkuza geçiyor artık.</p> <p> ***</p> <p>Ancak burada gerçekten bir tuhaflık var…</p> <p>Zira Abdülhamit’in 1930’lu yıllara kadar İslam aleminde istibdatçı bir hükümdar olarak bilindiği gerçeği bir anda göz ardı ediliyor.</p> <p>Oysa Mehmet Akif, şöyle seslenmiyor muydu Safahat’ta;</p> <p><i>Çoktan beridir vardı benim bir derdim</i></p> <p><i>Gideyim zalimi ikaz edeyim isterdim</i></p> <p><i>Kafes ardında hanımlar gibi Saikliydi Hamid</i></p> <p><i>Al-i Osman’dan bu korkaklık edilmezdi ümid [s. 415]</i></p> <p>Türkiye İslamcılığı için büyük önemi haiz olan Akif’in bu mısraları da çok manidar değil mi;</p> <p><i>Düşürdün milletin en kahraman evladını yeise</i></p> <p><i>Ne melunsun ki rahmetler okuttun ruh-u iblise [s.320]</i></p> <p>Peki ya Abdülhamit döneminde yaşamış meşhur Şair Eşref’in bu mısraları;</p> <p>Ey padisah-i alem, düsman mısın zekaya?</p> <p>Erbab-i iktidarı gördün mü saldırırsın;</p> <p>Asrında kaldı millet üstadsız, kitabsız,</p> <p>Havf eylerim yakında Kuran‘i kaldırırsın.</p> <p>121. ölüm yıldönümü vesilesiyle geçtiğimiz günlerde kabri başında anılan büyük şair Namık Kemal’in “<b>Ne efsunkâr imişsin ah ey didâr-ı hürriyet…</b> <b>Esîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esâretten”</b> dizelerini bilmeyen pek az insan vardır herhalde.</p> <p>Peki ya Namık Kemal’in Abdülhamit’e olan muhalefetinin Batıcı değil aksine İslami gerekçelerle olduğunu bilen kaç kişi vardır acaba?</p> <p>Osmanlı rejimine karşı ilk İslami muhalefet <b>“Yeni Osmanlılar”</b> yani Namık Kemal’ler, Ziya Paşa’lar döneminde başlar. Oysa bugün pek çok insan onları <b>“Batıcı, modernist”</b> kanat içerisinde sayıyor. Ne kadar garip öyle değil mi?</p> <p>İslami muhalefetin bir diğer çok önemli siması ise Sait Halim Paşa’dır. <b>“İslamlaşmak”</b> adını verdiği kurtuluş reçetesi ile yakın tarihimizin en önemli <b>“düşünen zihin”</b> lerinden olan Sait Halim Paşa, İslam’ın sosyal ve siyasal karakterinin “<b>Hürriyet, eşitlik ve dayanışma”</b> olduğuna vurgu yapar. Mutlakiyetin İslam’ın ruhuna ters olduğunu savunur.</p> <p>Bu örnekleri çoğaltmak mümkün ancak son olarak Said-i Nursi’den kısa bir alıntı yapmakta fayda var.</p> <p>"Sultan Hamid’in emriyle tımarhaneye kadar sürüklendim. Hürriyet ilânıyla ve 31 Mart Vak’asındaki hizmetlerimle İttihad ve Terakki hükûmetinin nazar–ı dikkatini celb ettim… Buraya kadar geçen hayatım bir vatanperverlik hali idi. Siyaset yoluyla dine hizmet hissini taşıyordum. Fakat bu andan itibaren dünyadan tamamen yüz çevirdim ve kendi ıstılahıma göre "Eski Said’i gömdüm. Büsbütün âhiret ehli "Yeni Said" olarak dünyadan elimi çektim. Tam bir inziva ile bir zaman İstanbul’un Yûşâ Tepesine çekildim. Daha sonra doğduğum yer olan Bitlis ve Van tarafına giderek mağaralara kapandım… "Şeytandan ve siyasetten Allah’a sığınırım" düsturuyla kendi ruhî âlemime daldım" [Mevkuf Said Nursî, Şuâlar / On Dördüncü Şuâ – s.1080–1081]</p> <p>Peki ya Abdülhamitçi Türkiye sağı, özellikle de elinden Risale-i Nur’u düşürmeyen Abdülhamitçi cemaat yapılanmaları, Meşrutiyet hareketi içerisinde yer aldığı dönemlerde Said-i Nursi’nin <i>"Ömrünün zekâtını Ömer bin Abdülaziz gibi sarf et. Ta ki, bi'atın manası gerçekleşsin. Meşrutiyeti kansız kabul ettiğin gibi, Yıldız'ı da mahbûb-ı kulûb eyle. Zebaniler gibi hafiyeler yerine rahmet melekleri olan âlimlerle doludur; Yıldız'ı Dârül-Fünûn gibi yap."</i> şeklinde Abdülhamit’e nasihat ettiğini bilmiyorlar mı?</p> <p>Biliyorlar veyahut bilmiyorlar…</p> <p>Ancak nasıl oluyorsa oluyor ve Abdülhamit henüz düne kadar yoğun muhalefeti ile karşılaştığı İslamcı kesimlerin bir anda adeta Tanrılaştırdığı bir figür olarak çıkıyor karşımıza.</p> <p> ***</p> <p>Bu da sistem tarafından zihinlerine bazı bilgiler kodlandığını, başka bir deyişle Türkiye sağının zihin dünyasına ’40 lı senelerde bir ayar verilmiş olabileceğini getiriyor akla.</p> <p>Neden mi?</p> <p>Çünkü “baş düşman” olarak gördükleri Cumhuriyet modernizminin karşısına Abdülhamit’i koyarken, tüm eleştirilerini de 2.Meşrutiyeti gerçekleştiren kadrolar üzerine yoğunlaştırıyorlar.</p> <p>Burada büyük bir paradoks gizli.</p> <p>Ve bu gerçekten de çok tuhaf, öyle değil mi?</p> <p>Zira İttihatçılığı mutlak kötü ile eşdeğer hale getirmiş olan sisteme yönelik eleştirilerini, Abdülhamit’in karşısına koydukları İttihatçılar üzerinden yaparak büyük bir tarihsel hataya düşüyorlar.</p> <p>Ve bugün kalkıp, 1920’de tasfiye edilmiş olan Karakol cemiyeti, 1921’de tasfiye edilmiş olan Enver Paşa taraftarları ve son olarak 1923’te tasfiye edilmiş olan diğer İttihatçı liderler üzerinden cumhuriyet eleştirisi yaparken nasıl bir sarmal içine düştüklerini göremiyorlar.</p> <p>Yani at izini it izine karıştırdıklarının farkında değiller.</p> <p>Ve bu paradoks ya da zihin bulanıklığı, Türkiye sağının kendisine biçilen rolü eşsiz biçimde yerine getirmiş olduğunu düşündürüyor zaman zaman.</p> <p><a href="mailto:perenbirsaygili@gmail.com">perenbirsaygili@gmail.com</a></p><br clear="all"><br>-- <br>Arşiv: <br><a href="http://osmanlimodeli.blogspot.com">http://osmanlimodeli.blogspot.com</a><br> Anonymousnoreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-8361855677606747097.post-70530101840308567542009-12-19T01:35:00.001-08:002009-12-19T01:35:44.577-08:00Türkler Totemci Değildir.<p class="mobile-photo"><a href="http://2.bp.blogspot.com/_DMNJFuoPtIA/SyyecNCHo4I/AAAAAAAABd4/oSxDY9RDq1w/s1600-h/osmanli-744578.gif"><img src="http://2.bp.blogspot.com/_DMNJFuoPtIA/SyyecNCHo4I/AAAAAAAABd4/oSxDY9RDq1w/s320/osmanli-744578.gif" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5416878659191939970" /></a></p><div class="PostMetadataHeader"> <h2 class="PostHeaderIcon-wrapper"> <a href="http://tarihimiz.net/v3/Haberler/Editorden/Turkler-Totemci-Degildir.html" class="PostHeader"> Türkler Totemci Değildir.</a> </h2> </div> <div class="PostHeaderIcons metadata-icons"> <span class="metadata-icons"></span> </div> <img src="http://imgesel.files.wordpress.com/2007/08/kurt_hilal.jpg" align="left" border="0" height="150" width="150"><span style="font-size: 8pt;">Bazı Tarih bilmezler Türklerin Totemist<span> </span>ve putperest olduklarını, kurt’a taptıklarını söylerler.</span> <p style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;" class="MsoNormal"> Bazı Tarih bilmezler Türklerin Totemist<span> </span>ve putperest olduklarını, kurt’a taptıklarını söylerler.Buna da delil olarak Türklerin kurt’tan türediklerini iddia etmeleri gösterilir.Bu yanlış ve menfi bir düşüncedir.Türkler tarihin hiçbir döneminde kurt’a veya herhangi bir put’a tapmamışlardır. </p> Türklerin Kurt’a özel bir önem verdikleri ise bir gerçektir.Bu durum Kurt’un diğer hayvanlar içerisinde çok özel ve asil özellikler taşımasından ileri gelen bir sempatinin sonucudur.Kurt vahşi bir hayvandır.Son derece yırtıcı,zeki,hareketli ve acımasızdır. <p style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;" class="MsoNormal">Hepsinden önemlisi gerçek<span> </span>kurt evcilleşmez.Özgürlüğüne çok düşkündür.Bu özellikler Türklerin özelliklerine benzemektedir.Bozkır Türk’ü her ne kadar hayvanlarına saldırmak suretiyle kendisine zarar versede kurt’un bu özelliklerine hayran kalmış ve onun özgür doğasıyla kendini birleştirmiş onu bayraklarında ,tuğlarında,koyduğu isimlerle ,destan ve efsanelerinde yüceltmiştir.Türk kurt ta kendi karakterini görmüştür. </p> <p style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;" class="MsoNormal"> Devletlerin ve milletlerin tarihte kendilerini çeşitli hayvanlarla sembolize ettikleri görülmemiş şey değildir.Bizans Kartal ,yine Selçuklular kartal,Çin ise ejderha ile kendini ifade etmiştir.(Tavus kuşu?) </p> <p style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;" class="MsoNormal"> Bu açıklamalarımızdan sonra şimdi Türklerin Totemci olmadığı yönündeki karşılaştırmaları inceleyebiliriz. </p> <p style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;" class="MsoNormal"> Bir defa totem inancı bir hayvanı ata tanımaktan çok daha karmaşık bir inanç sistemidir.Totemist toplumlar ‘’anaerkil’’ yapıdadırlar.Türklerde ise ‘’babaerkil’’(pederi-pederşahi) aile tipi görülür.Totemci toplumlar ortak mülkiyetçidirler.Türklerde ise özel mülkiyet anlayışı geçerlidir.Totemci toplumlar avcılık ve toplayıcılık safhasında iken Türkler tarım ve hayvancılıkla geçiniyorlardı.Totem toplumlarında her klan ayrı bir ta belirlerken Türk toplumları çok uzak ve farklı alanlarda yaşamalarına rağmen sadece kurt kutlu sayılırdı.Totemcilikte sadece hayvan totemi görülmez.Taş,ağaç,yağmur,yıldırım vb şeylerde totem olabilir.Türklerde bunlarda görülmez.Klanların fertleri totemlerinin adı ile anılırken ,Türklerde her boyun ayrı ve kendine özgü bir adı vardır.Totemcilikte her dokunduğunu kutsallaştıran bir mana telakkisi bulunurken Türklerde buda görülmez.Totemcilikte ruhun ölümsüzlüğü yoktur.Fakat Türklerde kainat ruhlar diyarı olarak kabul edilir. </p> <p style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;" class="MsoNormal"> </p><div style="margin: 8px; float: right;"> <ins style="border: medium none ; margin: 0pt; padding: 0pt; display: inline-table; height: 250px; position: relative; visibility: visible; width: 250px;"><ins style="border: medium none ; margin: 0pt; padding: 0pt; display: block; height: 250px; position: relative; visibility: visible; width: 250px;"></ins></ins> </div><p style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;" class="MsoNormal">Yine kartal simgeside Türkler tarafından yırtıcılığı ve avcılığı nedeniyle önemli bir yer teşkil eder.Ancak onunda durumu kurt gibidir. </p> <p style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;" class="MsoNormal"> Görüldüğü üzere Türklerde kurt düşüncesi totem inancına uygun düşmemektedir. </p> <p style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;" class="MsoNormal"> </p> <p style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;" class="MsoNormal"> Derleyen:Tarkan SUÇIKAR </p> <p style="text-align: justify; text-indent: 35.4pt;" class="MsoNormal"> Kaynak :Türk Milli Kültürü-İbrahim Kafesoğlu </p> <br clear="all"><br>-- <br>Arşiv: <br><a href="http://osmanlimodeli.blogspot.com">http://osmanlimodeli.blogspot.com</a><br> Anonymousnoreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-8361855677606747097.post-18481959258797719952009-12-19T01:33:00.001-08:002009-12-19T01:33:56.945-08:00Osmanlı'nın yıkılışı en çok Araplara zarar verdi<p class="mobile-photo"><a href="http://1.bp.blogspot.com/_DMNJFuoPtIA/SyyeBLiCqpI/AAAAAAAABdw/RfIDgQwAF6w/s1600-h/osmanli-736946.gif"><img src="http://1.bp.blogspot.com/_DMNJFuoPtIA/SyyeBLiCqpI/AAAAAAAABdw/RfIDgQwAF6w/s320/osmanli-736946.gif" border="0" alt="" id="BLOGGER_PHOTO_ID_5416878194932492946" /></a></p><meta http-equiv="Content-Type" content="text/html; charset=utf-8"><meta name="ProgId" content="Word.Document"><meta name="Generator" content="Microsoft Word 12"><meta name="Originator" content="Microsoft Word 12"><link rel="File-List" href="file:///C:%5CUsers%5CBaba%5CAppData%5CLocal%5CTemp%5Cmsohtmlclip1%5C01%5Cclip_filelist.xml"><link rel="Preview" href="file:///C:%5CUsers%5CBaba%5CAppData%5CLocal%5CTemp%5Cmsohtmlclip1%5C01%5Cclip_preview.wmf"><link rel="themeData" href="file:///C:%5CUsers%5CBaba%5CAppData%5CLocal%5CTemp%5Cmsohtmlclip1%5C01%5Cclip_themedata.thmx"><link rel="colorSchemeMapping" href="file:///C:%5CUsers%5CBaba%5CAppData%5CLocal%5CTemp%5Cmsohtmlclip1%5C01%5Cclip_colorschememapping.xml"><style> <!-- /* Font Definitions */ @font-face {font-family:"Cambria Math"; panose-1:2 4 5 3 5 4 6 3 2 4; mso-font-charset:162; mso-generic-font-family:roman; mso-font-pitch:variable; mso-font-signature:-1610611985 1107304683 0 0 415 0;} @font-face {font-family:Calibri; panose-1:2 15 5 2 2 2 4 3 2 4; mso-font-charset:162; mso-generic-font-family:swiss; mso-font-pitch:variable; mso-font-signature:-520092929 1073786111 9 0 415 0;} @font-face {font-family:Verdana; panose-1:2 11 6 4 3 5 4 4 2 4; mso-font-charset:162; mso-generic-font-family:swiss; mso-font-pitch:variable; mso-font-signature:-1593833729 1073750107 16 0 415 0;} @font-face {font-family:Georgia; panose-1:2 4 5 2 5 4 5 2 3 3; mso-font-charset:162; mso-generic-font-family:roman; mso-font-pitch:variable; mso-font-signature:647 0 0 0 159 0;} /* Style Definitions */ p.MsoNormal, li.MsoNormal, div.MsoNormal {mso-style-unhide:no; mso-style-qformat:yes; mso-style-parent:""; margin-top:0cm; margin-right:0cm; margin-bottom:10.0pt; margin-left:0cm; line-height:115%; mso-pagination:widow-orphan; font-size:11.0pt; font-family:"Calibri","sans-serif"; mso-ascii-font-family:Calibri; mso-ascii-theme-font:minor-latin; mso-fareast-font-family:Calibri; mso-fareast-theme-font:minor-latin; mso-hansi-font-family:Calibri; mso-hansi-theme-font:minor-latin; mso-bidi-font-family:"Times New Roman"; mso-bidi-theme-font:minor-bidi; mso-fareast-language:EN-US;} .MsoChpDefault {mso-style-type:export-only; mso-default-props:yes; mso-ascii-font-family:Calibri; mso-ascii-theme-font:minor-latin; mso-fareast-font-family:Calibri; mso-fareast-theme-font:minor-latin; mso-hansi-font-family:Calibri; mso-hansi-theme-font:minor-latin; mso-bidi-font-family:"Times New Roman"; mso-bidi-theme-font:minor-bidi; mso-fareast-language:EN-US;} .MsoPapDefault {mso-style-type:export-only; margin-bottom:10.0pt; line-height:115%;} @page Section1 {size:595.3pt 841.9pt; margin:70.85pt 70.85pt 70.85pt 70.85pt; mso-header-margin:35.4pt; mso-footer-margin:35.4pt; mso-paper-source:0;} div.Section1 {page:Section1;} --> </style> <p class="MsoNormal" style="line-height: 120%;"><span style="font-size: 22pt; line-height: 120%; font-family: "Georgia","serif"; color: rgb(204, 0, 0);">‘Osmanlı’nın yıkılışı en çok Araplara zarar verdi’</span></p> <p class="MsoNormal" style="line-height: 120%;"><b><span style="font-size: 12pt; line-height: 120%; font-family: "Georgia","serif"; color: black; letter-spacing: -0.55pt;">Londra’da yayımlanan El Arap gazetesi’nde Sair Duri imzasıyla çıkan bir makalede, Arapların Osmanlı’nın yıkılmasından en fazla zarar görenler olduğu ve Arap siyasilerin Batıyla işbirliği yaparak bu süreci kolaylaştırdığı yazıldı.</span></b></p> <table class="MsoNormalTable" style="width: 180pt;" border="0" cellpadding="0" cellspacing="0" width="300"> <tbody><tr style=""> <td style="padding: 0cm;"></td> </tr> </tbody></table> <p class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; line-height: 140%;"><span style="font-size: 8.5pt; line-height: 140%; font-family: "Verdana","sans-serif"; color: black;">Dr. Sair Duri *</span></p> <p class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; line-height: 140%;"><span style="font-size: 8.5pt; line-height: 140%; font-family: "Verdana","sans-serif"; color: black;">NTV-MSNBC</span></p> <p class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; line-height: 140%;"><span style="font-size: 8.5pt; line-height: 140%; font-family: "Verdana","sans-serif"; color: black;"> </span></p> <p class="MsoNormal" style="margin-bottom: 0.0001pt; line-height: normal;"><span style="font-size: 12pt; font-family: "Verdana","sans-serif"; color: black;">LONDRA - Erdoğan’ın Davos’ta yaptığını izler izlemez yanımdaki arkadaşa, ‘yeni liberal Arap aydınların düşman listesine biri daha eklendi’ demiştim. Zira Ahmedinejad, Hizbullah, Hamas, Irak direnişi ve Chavez’i kapsayan listeye Erdoğan da katıldı. Yeni liberaller bu düşüncemi boşa çıkarmadılar ve Erdoğan’ın, Cumhurbaşkanı Peres’e yönelik öfkesinin fırsatçı etkenlerini aramaya başladılar. Bazıları Erdoğan’ın seçim hedeflerinden dem vurdu. Bir kısmı dar parti çıkarları ve çekişmelerine işaret etti. Üçüncü bir kesim kendi çıkarları doğrultusunda, Türkiye’nin bölgenin jandarması rolünü oynamasını amaçlayan Amerikan komplosundan bahsetti. Bu kimselerle ilgilenmiyorum. Zira onlar Allah’ın kalplerini mühürlediği kör ve sağır kimselerdir. Sadece şu veya bu gazetenin ödediği küçük maddi çıkarlarından başka bir şeyden anlamazlar. Beni üzen Amerikan projesinde yer almayan onurlu insanların, bu iddiaların bir kısmını tekrarlaması.</span><span style="font-size: 12pt; font-family: "Times New Roman","serif";"> </span></p> <p class="MsoNormal" style="line-height: normal;"><a name="storyContinues"></a><span style="font-size: 12pt; font-family: "Verdana","sans-serif"; color: black;">Yıllar önce bir grup yaramaz çocuğun etrafında toplandığı ve yaraladıkları bir kediyi fark etmiştim. Darbelerin nerden geldiğini bilmez bir vaziyette, direnme gücü göstermeyip kaderine teslim olmuştu. Çocukları uzaklaştırdım ve yaralarını tedavi etmek amacıyla sokaktan eve getirmek için yaklaştım. Yalnız az önce bütün darbelere teslim olan kedi, kendisine yardım için uzanan eli tırmalayarak korkusunu ifade ediyordu. Birkaç kez tekrarladım ancak aynı saldırganlıkla hareket ediyordu. Çocukların eliyle acıyı tatması sonrası kendisine yardım için uzanan bir dost elini ayırmasının zorluğunu düşündüm ve kendi haline bırakarak yoluma devam ettim. <br> <br> Doğal olarak ne Araplar bu kedidir ve ne de Türkler destek olmak için uzanan el. Uluslararası ilişkilerin bu örnekle basitleştirilmesi mümkün değil. Fakat bir vizyona sahip olmayan, nereden geldiğini ve nereye gideceğini bilmeyen insan, bu kedi gibi hareket eder. Çünkü dostu düşmandan ayıramayan insan, korkulu ve gergin haldedir. Kendisine uzanan her eli, düşman eli sanır. <br> <br> </span><b><span style="font-size: 10pt; font-family: "Verdana","sans-serif"; color: black;">İTTİHAT VE TERAKKİ BATI İCADI</span></b><span style="font-size: 12pt; font-family: "Verdana","sans-serif"; color: black;"><br> Bu yüzden içimizden bazıları, Batı’nın Osmanlı devletini parçalamasının bir asır kadar ardından uzanan Türk elini, bu devletin mezalimliklerini hatırlatmak için feryatla karşıladı ve tarihi dönemleri birbirine karıştırdı. Zira Cemal Paşa, Osmanlı devleti tarihinin temsilcisi haline geldi. Oysa tarihi az biraz bilen sıradan biri, Cemal Paşanın mensubu olduğu ve 1909 yılında iktidarı ele geçiren İttihat ve Terakki Cemiyetinin Osmanlı devletine karşı Batı’nın bir icadı olduğunun farkındadır. <br> <br> Bazıları sorumluluğu Osmanlı devletine yüklemek için 1.Dünya savaşında yaşanan açlığı gündeme getirdi. Oysa bütün dünya çetin bir savaşa girmişti. Sonra bölge ve dünya tarihinde önemli rol oynamış bir ülkenin konumunu böylesine bir basitlikle tartışmak mümkün mü? Araplar ile Türkler arasındaki ilişki, sömüren ve sömürülen ilişkisine kadar indirilebilir mi? Oysa Erdoğan, Osmanlı torunu olduğunu ifade etme cesaretinde bulunan ilk Türk başbakanıdır. Kendisinden öncekiler Osmanlı devletinden uzak durdular. Doksanlı yıllarda bir Türk bakanın şu açıklamasını not etmiştim: ’ Bizler Osmanlı devletinin varisleri değiliz. Osmanlı devletinden ayrılıp bağımsız olan son devletiz.’ Tıpkı Yeltsin’in Sovyetler Birliğinden kendini uzak tutması ve Rusya’nın Sovyetler Birliğindeki ayrılıp bağımsız olan son devlet olduğunu açıklaması gibi… <br> <br> </span><b><span style="font-size: 10pt; font-family: "Verdana","sans-serif"; color: black;">ARAP VE TÜRKLER SİYAM İKİZİ GİBİ</span></b><span style="font-size: 12pt; font-family: "Verdana","sans-serif"; color: black;"><br> Araplar ve Türkler siyam ikizleri gibidir. Ortak tarihleri bin yıla uzanır. Aralarındaki ilişki ise Ukrayna ile Rusya arasındaki ilişkiden daha derindir. Fakat Batı, 1. Dünya Savaşı sonunda her ikisini ayırmak için amansız bir operasyonda bulundu ve bu operasyon iki milleti, minimum düzeyde yaşam sürdürmek için Batı’nın gıda ve oksijen tüplerine ihtiyaç duyan kötürüm iki millete çevirdi. <br> <br> </span><b><span style="font-size: 10pt; font-family: "Verdana","sans-serif"; color: black;">OSMANLI OLARAK MODERNLEŞSEK, DAHA İYİ OLMAZ MIYDI?</span></b><span style="font-size: 12pt; font-family: "Verdana","sans-serif"; color: black;"><br> 1917 yılında, Araplar ile Türkler arasındaki kopukluğu haklı çıkaracak ikna edici tek iç sebep Batı’nın, büyük parçaları yutulması kolay küçük parçalara bölme eğilimidir. Yolsuzluk ve yöneticilerin zulmüne dair bütün söylenenleri kabul etsek dahi, iktidar sorununu bir iç sorun ve çözümünü de Osmanlı içinde görme imkanımız yok muydu? Bu devletin geri kalmışlığıyla ilgili konuşmalara gelince; parçalanmak modernleşmenin şartı mı? İlişki kurulması imkansız kırılgan küçük birimlere bölünmek yerine büyük nüfusla birlikte geniş Osmanlı atmosferi içinde modernleşme kavgasına girmek daha güzel olmaz mıydı? Osmanlı devletinde kötü yönetimden yolsuzluğa ve iktidarı kötüye kullanmaya kadar bahsi geçen bütün sorunların, bağımsız ve kendi kaynaklarına iyi şekilde egemen olan büyük bir devlet içinde düzeltilmesi mümkün. <br> <br> </span><b><span style="font-size: 10pt; font-family: "Verdana","sans-serif"; color: black;">FRANSA-ALMANYA İLİŞKİSİ ÖRNEK OLMALI</span></b><span style="font-size: 12pt; font-family: "Verdana","sans-serif"; color: black;"><br> Her halükarda Batı’nın gözetiminde 1917 yılında olanlar oldu. Ancak Türkler, devletin merkezi ve kurumları ellerinde olduğu için kendi işlerini idare edebildiler. Tarihi şartlar sebebiyle Batı, modern Türk devletinin Sovyetler Birliği’nin önünde set olması için yeniden rehabilite edilimesini kabul etti, ancak buna karşın kendi Arap-İslam coğrafyasından tamamen izole etti. Hal böyleyken Arapların akıbeti Türklerin akıbetiyle ölçülemeyecek derecede daha kötüydü. Zira Batı, Araplara vaat ettiği ulus devletin üçte birini dahi vermedi. Onları parçaladı ve Siyonist oluşumu kalplerine ekti. <br> <br> Araplar Osmanlı devletinin yıkılmasından en fazla zarar görenlerdir ve Arap siyasileri Batıyla işbirliği yaparak bu devletin yıkılması için en fazla çaba sarf edenlerdir. Üstat Muin Beşur 1. Dünya Savaşı sonrası Arapların durumunu, hareket halindeki Türk lokomotifinden kopan tren vagonlarına benzetiyor. Vagonlar raylara atılmış vaziyette kalırken, lokomotif yoluna devam etti. <br> <br> Tarih geri gelmez ve geri getirmek girişimi boşunadır. Fakat buna karşın bozulmalar düzeltilebilir, dayatılan zorlamalara karşı çıkılabilir. Araplar ile Türkler arasında 1917’den bu yana yaşananlar, dayatılan zorlama bir süreç olup Arap ve Türk milletlerinin çıkarlarıyla hiçbir ilişkisi yoktur. Bu süreç komşular arasında yoğun ilişkiyi öngören hayatın mantığına aykırıdır. <br> <br> 1997 yılında bir gazeteci, Necmettin Erbakan’a Suriye ile Irak’la hayal ettiği ilişkinin şeklini sormuş ve Erbakan, ‘Fransızlar ile Almanlar arasında şimdiki ilişki gibi bir ilişki’ şeklinde yanıt vermişti. Almanya ile Fransa yaş ve kuruyu yakan bitirici savaşlara girdiler, ancak bugün aralarında AB sancağı altında birlik düzenine varan bir eşgüdümlü ilişki söz konusu. Ortada bireylerin, kültürün, malların ve sermayenin dolaşımına açık sınırlar var. İşte istediğimiz bu. Peki, bu birliktelik onlara reva da neden bize haram? Siyaseti bir yana bırakın ve Erdoğan’ın davranışını istediğiniz gibi açıklayın. Ancak Erdoğan’ın izole edilmesi çağrısı yapanlara bir sorumuz var: Acaba Anadolu’daki ihtiyar bir kadının kalbinin Kudüs için atmasını engelleme imkânının var mı? Şayet bunu yapabilirseniz, bizler izolasyon yolunda arkanızdan gitmeye hazırız.” </span></p> <p class="MsoNormal"> </p> <br clear="all"><br>-- <br>Arşiv: <br><a href="http://osmanlimodeli.blogspot.com">http://osmanlimodeli.blogspot.com</a><br> Anonymousnoreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-8361855677606747097.post-2178353571403775312009-12-19T01:27:00.001-08:002009-12-19T01:27:35.688-08:00İslam dünyasının liderliği ve Büyük Osmanlı<table border="0" cellpadding="1" cellspacing="1" width="440"><tbody><tr style="color: rgb(153, 0, 0);"><td colspan="2"><b><font size="4"><span class="mty">İslam dünyasının liderliği ve Büyük Osmanlı</span></font></b></td> </tr> <tr> <td colspan="2"> </td> </tr> <tr> <td colspan="2"><span class="mnb"><p id="habermetin"><br><br><br>Batılı güçlerin ve yerli uzantılarının çabalarıyla yıkılan <strong>Büyük Osmanlı Devleti</strong>’nden sonra birçok küçük parçaya bölünen İslam dünyası, gerek Batılı kolonyal güçler gerekse bu kolonyal güçlerin yerli uzantıları nedeniyle bir türlü belini doğrultamadı. İçimize yerleştirilen ‘Araplar Türkleri arkadan vurdu-Türkler Arapları sömürdü’ virüsü Allah’ın izniyle bugün yok oluyor artık. Afganistan’da, Filistin’de, Irak’ta, Somali’de, Keşmir’de, Doğu Türkistan’da ve daha birçok yerde yaşanan acılar, Müslümanları <strong>"birbiriyle uğraşmaktan"</strong> vazgeçirip, birlik olma fikrini aşılıyor. <br><br>Geçmişte dinî ve etnik nedenlerden dolayı birbirlerini boğazladıkları hâlde bugün bir araya gelen Hıristiyan Batı dünyası, Müslüman halklar arasında hiçbir sorun yokken yerli uzantıları aracılığıyla <strong>"mezhep ve ırk"</strong> virüsünü de İslam dünyasına empoze etmişti. Ancak çok şükür ki, Batılı laboratuarlarda geliştirilen bu "<strong>fitne virüsü"</strong>nün tesiri ortadan kalkıyor. Dünyanın herhangi bir yerinde Müslümanların duyduğu sevinci ya da acıyı bir başka yerindeki Müslüman da paylaşıyor. <br><br>İsrail’in baskılarına rağmen topraklarını terk etmeyen 48 Toprakları İslami Hareket Lideri Raid Salah’ın Cennet Mekân Sultan Abdülhamit’in tahttan indirileceğini bildiği halde İslam’ın emrine uyarak Filistin’i koruduğuna dair sözleri büyük manalar içeriyordu. Salah’ın <strong>“Siyonist proje Türkiye’den bitirilecektir”</strong> sözleri, Müslümanların Türkiye’ye duydukları muhabbet ve verdikleri önemin en açık göstergesi oldu.<br> <br>Dünyaya hak ve adaletin yeniden hâkim olması için <strong>İslam medeniyetinin yeniden şaha kalkması bir elzemdir.</strong> <br></p></span></td></tr></tbody></table><br clear="all"><br>-- <br>Arşiv: <br><a href="http://osmanlimodeli.blogspot.com">http://osmanlimodeli.blogspot.com</a><br> Anonymousnoreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-8361855677606747097.post-7566299420279955032009-12-19T01:23:00.001-08:002009-12-19T01:23:59.189-08:00Osmanlı'yı cihan devleti yapan 150 sır<table align="center" border="0" cellpadding="0" cellspacing="0" width="98%"><tbody><tr style="color: rgb(255, 0, 0);"><td><b><font size="6"><span class="mt">'Osmanlı'yı cihan devleti yapan 150 sır'</span></font></b></td> </tr> <tr> <td> </td> </tr> <tr> <td><span class="hbo">Eğitimci-yazar Ali Karaçam, siyasi, ekonomik, toplumsal, kültürel ve dini alanlarda yaptığı araştırmalar sonucu ortaya çıkardığı, Osmanlı Devleti'nin, üç kıtaya yayılarak güçlü bir devlet olmasındaki sırlarını, ''Osmanlı'yı Cihan Devleti Yapan 150 Sır'' kitabında topladı.</span></td> </tr> <tr> <td> </td> </tr> <tr> <td><img src="http://www.habervaktim.com/resim/resim95760_2.jpg" class="hbrm" align="right" height="240" width="240"><span class="mnb">Tarih eğitimi de alan Karaçam, Osmanlı'nın 60 farklı etnik grubu hoşgörü çerçevesinde yüzyıllarca bünyesinde barındırdığını, bunun doğru bir şekilde anlaşılması gerektiğini anlattı. <br> <br>Karaçam, bu amaçla, tarih alanında önemli çalışmalar yapan Halil İnalcık, Yusuf Halaçoğlu, İlber Ortaylı ve birçok tarihçinin kitabını okuduğunu ve harmanladığı bilgiyle böyle bir kitap yazmaya karar verdiğini ifade ederek, kitaptaki daha çok Osmanlı'nın büyük bir devlet olmasındaki sosyal, siyasal, dini ve kültürel sırları, açıklamalar ve anekdotlarla vermeye çalıştığını bildirdi. <br> <br>Ali Karaçam, ''Osmanlının üç kıtaya yayılarak güçlü bir devlet olmasındaki en önemli sır, himayesi altındaki etnik unsurlara hoşgörü çerçevesinde davranması ve onların dini özgürlüklerini kısıtlamamasıdır'' dedi. <br> <br> <strong>-PADİŞAH İSTEDİĞİNİ YAPAMAZDI- </strong><br> <br> Osmanlı'nın, klasik döneminde çeşitli soylardan gelen ve farklı inanç sistemlerine mensup insanların, barış içinde bir arada yaşamasının başarıldığı ve bu toplum düzenine ve barışına, ''Nizam-ı Alem'' adının verildiği anımsatılan kitapta, bütün Osmanlı yöneticilerinin bu ideal uğrunda fetihler yaptığı, zaferler kazandığı, Müslim ve gayrimüslim ayrımı yapmadan insanların uzun süre huzur içinde yaşadığı anlatılıyor. <br> <br>Osmanlı yöneticilerinde, ''Ölürsem şehit, kalırsam gaziyim'' düşüncesinin hakim olduğu, ''İlayı Kelimetullah'' yani ''Allah'ın adını yeryüzüne yayma davası'' uğruna üç kıtaya yayılma mücadelesi verildiği aktarılan kitapta, ''ufuk gibi, yaklaştıkça uzaklaşan mekanın söz konusu olmadığı'', bir ideal olan ''Kızıl Elma''nın Osmanlı'nın ''motor gücünü'' oluşturduğu kaydediliyor. <br> <br>Vatandaşın, padişahın yersiz bulduğu iradesine karşı çıkabildiği, padişahın hukuku çiğneyemediği, hiç kimsenin görevine müdahale edemediği belirtilen kitapta, şöyle bir anektoda yer veriliyor: <br> <br>''1812'de 2. Mahmud, bir ramazan gecesi sesini çok beğendiği bir imamın, Beylerbeyi Camisi'nde teravih namazını kıldırmasını ister. Bu durum sarayın yüksek dereceli memuru olan silahtar ağa tarafından caminin imamına iletilir. Cami imamı, 'Buranın imamlığı görevinde bulunduğum sürece, benden başka kimse namaz kıldıramaz' diyerek padişahın isteğini reddeder.''<br><br>(AA)</span></td></tr></tbody></table><br clear="all"><br>-- <br>Arşiv: <br><a href="http://osmanlimodeli.blogspot.com">http://osmanlimodeli.blogspot.com</a><br> Anonymousnoreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-8361855677606747097.post-9080865376731817252009-12-15T08:53:00.001-08:002009-12-15T08:53:04.682-08:00MALCOLM X (LAST DAY - SON GUNLER)<div xmlns='http://www.w3.org/1999/xhtml'><p><object height='350' width='425'><param value='http://youtube.com/v/Vf8_oZf7nRo' name='movie'/><embed height='350' width='425' type='application/x-shockwave-flash' src='http://youtube.com/v/Vf8_oZf7nRo'/></object></p></div>Anonymousnoreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-8361855677606747097.post-60563036850991822332009-12-12T05:18:00.001-08:002009-12-12T05:18:25.247-08:00Kürt Milliyetçiliği, Ermeni Milliyetçiliği ve Osmanlı<meta http-equiv="Content-Type" content="text/html; charset=utf-8"><meta name="ProgId" content="Word.Document"><meta name="Generator" content="Microsoft Word 12"><meta name="Originator" content="Microsoft Word 12"><link rel="File-List" href="file:///C:%5CUsers%5CBaba%5CAppData%5CLocal%5CTemp%5Cmsohtmlclip1%5C01%5Cclip_filelist.xml"><link rel="Preview" href="file:///C:%5CUsers%5CBaba%5CAppData%5CLocal%5CTemp%5Cmsohtmlclip1%5C01%5Cclip_preview.wmf"><link rel="themeData" href="file:///C:%5CUsers%5CBaba%5CAppData%5CLocal%5CTemp%5Cmsohtmlclip1%5C01%5Cclip_themedata.thmx"><link rel="colorSchemeMapping" href="file:///C:%5CUsers%5CBaba%5CAppData%5CLocal%5CTemp%5Cmsohtmlclip1%5C01%5Cclip_colorschememapping.xml"><style> <!-- /* Font Definitions */ @font-face {font-family:"Cambria Math"; panose-1:2 4 5 3 5 4 6 3 2 4; mso-font-charset:162; mso-generic-font-family:roman; mso-font-pitch:variable; mso-font-signature:-1610611985 1107304683 0 0 415 0;} @font-face {font-family:Calibri; panose-1:2 15 5 2 2 2 4 3 2 4; mso-font-charset:162; mso-generic-font-family:swiss; mso-font-pitch:variable; mso-font-signature:-520092929 1073786111 9 0 415 0;} /* Style Definitions */ p.MsoNormal, li.MsoNormal, div.MsoNormal {mso-style-unhide:no; mso-style-qformat:yes; mso-style-parent:""; margin-top:0cm; margin-right:0cm; margin-bottom:10.0pt; margin-left:0cm; line-height:115%; mso-pagination:widow-orphan; font-size:11.0pt; font-family:"Calibri","sans-serif"; mso-ascii-font-family:Calibri; mso-ascii-theme-font:minor-latin; mso-fareast-font-family:Calibri; mso-fareast-theme-font:minor-latin; mso-hansi-font-family:Calibri; mso-hansi-theme-font:minor-latin; mso-bidi-font-family:"Times New Roman"; mso-bidi-theme-font:minor-bidi; mso-fareast-language:EN-US;} a:link, span.MsoHyperlink {mso-style-priority:99; color:blue; text-decoration:underline; text-underline:single;} a:visited, span.MsoHyperlinkFollowed {mso-style-noshow:yes; mso-style-priority:99; color:purple; mso-themecolor:followedhyperlink; text-decoration:underline; text-underline:single;} p {mso-style-noshow:yes; mso-style-priority:99; mso-margin-top-alt:auto; margin-right:0cm; mso-margin-bottom-alt:auto; margin-left:0cm; mso-pagination:widow-orphan; font-size:12.0pt; font-family:"Times New Roman","serif"; mso-fareast-font-family:"Times New Roman";} .MsoChpDefault {mso-style-type:export-only; mso-default-props:yes; mso-ascii-font-family:Calibri; mso-ascii-theme-font:minor-latin; mso-fareast-font-family:Calibri; mso-fareast-theme-font:minor-latin; mso-hansi-font-family:Calibri; mso-hansi-theme-font:minor-latin; mso-bidi-font-family:"Times New Roman"; mso-bidi-theme-font:minor-bidi; mso-fareast-language:EN-US;} .MsoPapDefault {mso-style-type:export-only; margin-bottom:10.0pt; line-height:115%;} @page Section1 {size:595.3pt 841.9pt; margin:70.85pt 70.85pt 70.85pt 70.85pt; mso-header-margin:35.4pt; mso-footer-margin:35.4pt; mso-paper-source:0;} div.Section1 {page:Section1;} --> </style> <p class="MsoNormal"><b style=""><span style="font-size: 20pt; line-height: 115%; font-family: "Times New Roman","serif"; color: rgb(192, 0, 0);">Kürt Milliyetçiliği, Ermeni Milliyetçiliği ve Osmanlı</span></b></p> <p><span style="font-size: 18pt;">…</span></p> <p><span style="font-size: 18pt;">Abdülhamit döneminde, İstanbul'da bulunan Kürt şair Heci Qadir Koyi bir şiirinde şöyle der: </span></p> <p style="margin: 0cm 0cm 0.0001pt;"><span style="background: aqua none repeat scroll 0% 0%; font-size: 18pt; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous;">Xaki Cızir u Botan, ye'ni willati kurdan</span></p> <p style="margin: 0cm 0cm 0.0001pt;"><span style="background: aqua none repeat scroll 0% 0%; font-size: 18pt; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous;">Sed heyf u sed mıxabın deyken be Ermenistan</span></p> <p style="margin: 0cm 0cm 0.0001pt;"><span style="background: aqua none repeat scroll 0% 0%; font-size: 18pt; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous;">Hiç xireték nemawe sed car qesem be Qur'an</span></p> <p style="margin: 0cm 0cm 0.0001pt;"><span style="background: aqua none repeat scroll 0% 0%; font-size: 18pt; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous;">Peyda bé Ermenistan naméné yek le kurdan (Koyi, 82)</span><span style="font-size: 18pt;"> </span></p> <p style="margin: 0cm 0cm 0.0001pt;"><span style="font-size: 18pt;"> </span></p> <p style="margin: 0cm 0cm 0.0001pt;"><span style="background: yellow none repeat scroll 0% 0%; font-size: 18pt; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous;">Cizre ve Botan yani Kürtlerin Yurdunu</span></p> <p style="margin: 0cm 0cm 0.0001pt;"><span style="background: yellow none repeat scroll 0% 0%; font-size: 18pt; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous;">Ermenistan yapacaklar, yüzlerce kez yazık</span></p> <p style="margin: 0cm 0cm 0.0001pt;"><span style="background: yellow none repeat scroll 0% 0%; font-size: 18pt; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous;">Kur'an'a yüz kez ahd olsun ki hiç gayret kalmamış</span></p> <p style="margin: 0cm 0cm 0.0001pt;"><span style="background: yellow none repeat scroll 0% 0%; font-size: 18pt; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous;">Hele kurulsun Ermenistan, Kürtlerden tek kişi kalmaz.</span><span style="font-size: 18pt;"> </span></p> <p><span style="font-size: 18pt;">Oysa gerçek hiçte Heci Kadir Koyi'nin yakındığı gibi değildir. 1880′de isyan ederek ile Kürdistan'ı birleştirme ve bağımsızlaştorme teşebbüsünde bulunan Şeyh Übeydullah'ın bir Türk memuruna serzenişi bu ruh halini açıkça yansıtır; </span></p> <p><em><u><span style="font-size: 18pt;">"Bu duyduklarımda ne, Ermeniler Van'da bağımsız bir devlet kuracaklarmış ve Nesturiler de kendilerine İngiliz tebaası ilan edip İngiliz bayrağını yükselteceklermiş. Kadınları silahlandırmak zorunda kalsam da buna asla izin vermeyeceğim."</span></u></em><u><span style="font-size: 18pt;"> </span></u></p> <p><span style="font-size: 18pt;">Şeyh Ubeydullah'ın gösterdiği hassasiyeti ve tepkisel tavrını anlamak zor değildir. "Berlin Antlaşması ile Ermenilere vaat edilen iyileştirme reformlar muhtemel bir Kürt devletinin imkansızlığını ima ederken aynı topraklar üzerinde kurulacak Ermeni devletine dair olumlu izlenimler taşımaktadır (Jwaideh, 157). Osmanlılar ve Kürtleri dışlayarak Ermenilere beklenmedik şekilde ayrıcalıklar verilmesi Kürtlerin Hıristiyanlara ve reformların ve reformların garantörü hükümete karşı birleşmesini mümkün kılmıştır (Jwaideh,<strong> </strong>151). <em>Şeyh Ubeydullah bu zorluklardan çıkış yolunu bölgedeki Türk ve İran etkinliğinin kırılması ve Kürt- Hıristiyan (Kürt, Ermeni, Nesturi) yakın işbirliğinin kurulmasında görmektedir.</em> Ayrıca şeyh Kürtlerin aleyhine yapılan propagandadan da rahatsızdır. </span></p> <p><span style="font-size: 18pt;">Tüm bu sebeplerin bir araya geldiği ve etkili olduğu konjonktürde Şeyh Ubeydullah Kürdistan'ı birleştirerek bağımsız bir Kürt devleti kurmak için 1880′ de harekete geçti. Çünkü ona göre "Kürdistan hiçbir yıkıcı bahane ile ertelenmemesi gereken birleşme zorunluluğu ile karşı karşıyadır" (Şeyhin Dr. Cochran'a mektubu için bkz. Celil, 129). </span></p> <p class="MsoNormal"><span style="font-size: 18pt; line-height: 115%; font-family: "Times New Roman","serif";">…</span></p> <p class="MsoNormal"><span style="font-size: 10pt; line-height: 115%; font-family: "Times New Roman","serif";">Tamamı: </span></p> <p class="MsoNormal"><span style="font-size: 10pt; line-height: 115%; font-family: "Times New Roman","serif";"><a href="http://www.derindusunce.org/2009/02/18/kurt-milliyetciligi-ermeni-kurt-milliyetciligi-ve-osmanli">http://www.derindusunce.org/2009/02/18/kurt-milliyetciligi-ermeni-kurt-milliyetciligi-ve-osmanli</a></span></p> <p class="MsoNormal"><span style="font-size: 10pt; line-height: 115%; font-family: "Times New Roman","serif";"> </span></p> <p class="MsoNormal"><span style="font-size: 18pt; line-height: 115%; font-family: "Times New Roman","serif";"> </span></p> <br clear="all"><br>-- <br>Arşiv: <br><a href="http://osmanlimodeli.blogspot.com">http://osmanlimodeli.blogspot.com</a><br> Anonymousnoreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-8361855677606747097.post-90521772397218462762009-12-12T05:10:00.001-08:002009-12-12T05:10:46.475-08:00"Osmanlı'da Askeri İsyanlar ve Darbeler" ve Günümüz<meta http-equiv="Content-Type" content="text/html; charset=utf-8"><meta name="ProgId" content="Word.Document"><meta name="Generator" content="Microsoft Word 12"><meta name="Originator" content="Microsoft Word 12"><link rel="File-List" href="file:///C:%5CUsers%5CBaba%5CAppData%5CLocal%5CTemp%5Cmsohtmlclip1%5C01%5Cclip_filelist.xml"><link rel="Preview" href="file:///C:%5CUsers%5CBaba%5CAppData%5CLocal%5CTemp%5Cmsohtmlclip1%5C01%5Cclip_preview.wmf"><link rel="themeData" href="file:///C:%5CUsers%5CBaba%5CAppData%5CLocal%5CTemp%5Cmsohtmlclip1%5C01%5Cclip_themedata.thmx"><link rel="colorSchemeMapping" href="file:///C:%5CUsers%5CBaba%5CAppData%5CLocal%5CTemp%5Cmsohtmlclip1%5C01%5Cclip_colorschememapping.xml"><style> <!-- /* Font Definitions */ @font-face {font-family:"Cambria Math"; panose-1:2 4 5 3 5 4 6 3 2 4; mso-font-charset:162; mso-generic-font-family:roman; mso-font-pitch:variable; mso-font-signature:-1610611985 1107304683 0 0 415 0;} @font-face {font-family:Calibri; panose-1:2 15 5 2 2 2 4 3 2 4; mso-font-charset:162; mso-generic-font-family:swiss; mso-font-pitch:variable; mso-font-signature:-520092929 1073786111 9 0 415 0;} /* Style Definitions */ p.MsoNormal, li.MsoNormal, div.MsoNormal {mso-style-unhide:no; mso-style-qformat:yes; mso-style-parent:""; margin-top:0cm; margin-right:0cm; margin-bottom:10.0pt; margin-left:0cm; line-height:115%; mso-pagination:widow-orphan; font-size:11.0pt; font-family:"Calibri","sans-serif"; mso-ascii-font-family:Calibri; mso-ascii-theme-font:minor-latin; mso-fareast-font-family:Calibri; mso-fareast-theme-font:minor-latin; mso-hansi-font-family:Calibri; mso-hansi-theme-font:minor-latin; mso-bidi-font-family:"Times New Roman"; mso-bidi-theme-font:minor-bidi; mso-fareast-language:EN-US;} span.haberozet {mso-style-name:haber_ozet; mso-style-unhide:no;} .MsoChpDefault {mso-style-type:export-only; mso-default-props:yes; mso-ascii-font-family:Calibri; mso-ascii-theme-font:minor-latin; mso-fareast-font-family:Calibri; mso-fareast-theme-font:minor-latin; mso-hansi-font-family:Calibri; mso-hansi-theme-font:minor-latin; mso-bidi-font-family:"Times New Roman"; mso-bidi-theme-font:minor-bidi; mso-fareast-language:EN-US;} .MsoPapDefault {mso-style-type:export-only; margin-bottom:10.0pt; line-height:115%;} @page Section1 {size:595.3pt 841.9pt; margin:70.85pt 70.85pt 70.85pt 70.85pt; mso-header-margin:35.4pt; mso-footer-margin:35.4pt; mso-paper-source:0;} div.Section1 {page:Section1;} --> </style> <p class="MsoNormal" style="line-height: normal;"><b><span style="font-size: 24pt; font-family: "Times New Roman","serif"; color: rgb(192, 0, 0);">İstiklal Şairi'nden müthiş tespit</span></b></p> <p class="MsoNormal"><span style="font-size: 18pt; line-height: 115%; font-family: "Times New Roman","serif";">İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy "Kıssadan Hisse" isimli kısa şiirinde müthiş bir tespitte bulunuyor:</span><span class="haberozet"><span style="font-size: 18pt; line-height: 115%; font-family: "Times New Roman","serif";"></span></span></p> <p class="MsoNormal"><span class="haberozet"><b style=""><span style="font-size: 18pt; line-height: 115%; font-family: "Times New Roman","serif"; color: rgb(255, 192, 0);">Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey!</span></b></span><b style=""><span style="font-size: 18pt; line-height: 115%; font-family: "Times New Roman","serif"; color: rgb(255, 192, 0);"><br> <span class="haberozet">Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?</span><br> <span class="haberozet">"Tarih"i "tekerrür" diye tarif ediyorlar;</span><br> <span class="haberozet">Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?</span><br> </span></b><span style="font-size: 18pt; line-height: 115%; font-family: "Times New Roman","serif";"><br> <span class="haberozet">İbret alabilmek için öncelikle tarihi iyi bilmek, sebep ve sonuçlarını doğru analiz etmek ve güncel sorunların çözümü için onlardan dersler çıkarmak gerek.</span><br> <br> <span class="haberozet">"Osmanlı'da Askeri İsyanlar ve Darbeler" dizisi gerçekten çok ibretlik gerçekler içeriyor.</span><br> <br> <span class="haberozet">Bu incelemenin daha kapsamlı hali Ocak'ta kitap olarak da yayınlayacak.</span><br> <br> <span class="haberozet">Doç. Dr. Afyoncu ve doktora öğrencisi Uğur Demir, BUGÜN haber kanalında "Perde Arkası" programımın bu haftaki konuğuydu.</span><br> <br> <span class="haberozet">Yaptıkları araştırmanın sonuç ve detaylarını, yorumlarıyla birlikte paylaştılar.</span><br> <br> <span class="haberozet">Tüyler ürpertici ayrıntılar var. </span><br> <br> <span class="haberozet">36 Osmanlı Sultanı'ndan 12'si darbe ve askeri isyanlar sonucu değişmiş.</span><br> <br> <span class="haberozet">5 tanesi de darbeciler tarafından katledilmiş.</span><br> <br> <span class="haberozet">Yeniçeri ve Sipahiler, Fatih, Yavuz ve Kanuni döneminde bile isyana yeltenmiş.</span><br> <br> <span class="haberozet">Koca Fatih'i, kılıçlar arasında yürütmüş.</span><br> <br> <span class="haberozet">Ancak bu isyanlar başarıya ulaşmamış.</span><br> <br> <span class="haberozet">Çünkü güçlü sultanlar, isyanı ve darbeyi bastırmakta "tereddüt" etmemiş.</span><br> <br> <span class="haberozet">Zafiyet göstermemiş.</span><br> <br> <span class="haberozet">Bastırınca da suçluları en ağır şekilde cezalandırmış.</span><br> <br> <span class="haberozet">Zamanında alınan istihbarat, darbelerin önlenmesinde en önemli anahtar rolü oynamış.</span><br> <br> <span class="haberozet">"Fısıltı Gazetesi”nin merkezi kahvehaneleri bile düzenli takip ettirirmiş.</span><br> <br> <span class="haberozet">Bu arada darbeciler eskiden de uzun süre hazırlık yaparmış.</span><br> <br> <span class="haberozet">Patrona Halil bile 8 ay plan kurmuş.</span><br> <br> <span class="haberozet">Konaklarda "helva ziyafetleri" görüntüsü altında gizli toplantılar yapılmış.</span><br> <br> <span class="haberozet">Darbe sloganları bile önceden hazırlanıyormuş.</span><br> <br> <span class="haberozet">Hatta halkı sultana karşı kışkırtmak için kundaklama ve kaos eylemleri yaptıkları da oluyormuş.</span><br> <br> <span class="haberozet">Sultan ve saray, halk ve ulema desteğini kaybedince, darbeciler kazanmış.</span><br> <br> <span class="haberozet">Osmanlı, darbeleri önleyebilmek için askeri birimler arasında denge kurmuş.</span><br> <br> <span class="haberozet">Mesela, karacı Yeniçeriler süvari Sipahiler ile dengelenmiş.</span><br> <br> <span class="haberozet">Sekban ordusu da bu amaçla kurulmuş.</span><br> <br> <span class="haberozet">Düzeltme ihtimali görülmeyince de, yeni askeri yapılanmalar oluşturulmuş.</span><br> <br> <span class="haberozet">Doç. Dr. Afyonu’nun kapsamlı çalışmasında yaptığı tespitleri gördükçe, "50 yılda birçok darbe görmüş Türkiye, aslında geçmişinden ders almamış" dememek mümkün değil.</span><br> <br> <span class="haberozet">Yani Mehmet Akif sonuna kadar haklı;</span><br> <br> <span class="haberozet">"Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?.."</span><br> <br> <span class="haberozet">***</span><br> <br> <span class="haberozet">PKK'nın üstlenmesi neyi değiştirmez?</span><br> <br> <span class="haberozet">PKK terör örgütü garip bir şekilde 3 gün sonra hain saldırıyı kendisinin yaptığını fark etti!</span><br> <br> <span class="haberozet">Ya da üstlenmeye cesaret etti.</span><br> <br> <span class="haberozet">Görünen o ki PKK içerisinde etkin bir kanat, demokratik açılımı bitirmek, DTP'yi de kapattırmak ve hükümeti yıpratmak istiyor.</span><br> <br> <span class="haberozet">Böylece, kan deryasında varlığını sürdürmeyi planlıyor.</span><br> <br> <span class="haberozet">Tabii eylem kararı gerçekten örgüt ya da birimleri tarafından alındıysa...</span><br> <br> <span class="haberozet">PKK'nın dış güçlerin oyuncağı olduğu ve PKK lider kadrosunun Ergenekon'la ne tür temaslar kurduğu apaçık biliniyor.</span><br> <br> <span class="haberozet">Öcalan, Türkiye'ye getirildikten sonra verdiği ilk ifadesinde 9 farklı istihbarat örgütü ile ne tür temaslar kurduklarını anlatıyor.</span><br> <br> <span class="haberozet">Yine Öcalan, Cemil Bayık ve Murat Karayılan'la görüşme yaptıkları bilinen birçok Ergenekon sanığı, şu an tutuklu veya yargılanıyor.</span><br> <br> <span class="haberozet">O halde, "kukla" örgüt olarak PKK saldırıyı üstlense bile, emri verenin dış güçler olmadığı ya da Ergenekon olmadığını kim iddia edebilir?</span><br> <br> <span class="haberozet">Hal böyleyken zamanlaması son derece dikkat çekici bu saldırı ile ilgili sadece "tetiği çeken" PKK'ya odaklanmak, "tetiği çektiren karanlık odakları" yok saymak olur.</span><br> <br> <span class="haberozet">Resmin bütününü görmemek olur...</span></span></p> <br clear="all"><br>-- <br>Arşiv: <br><a href="http://osmanlimodeli.blogspot.com">http://osmanlimodeli.blogspot.com</a><br> Anonymousnoreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-8361855677606747097.post-12375278590027794542009-12-09T05:22:00.001-08:002009-12-09T05:22:03.515-08:00İTTİHATÇI BİR ARAP AYDINININ ANILARI<strong>İTTİHATÇI BİR ARAP AYDINININ ANILARI<br> </strong><u><strong>Bilal SÜRGEÇ<br></strong></u><div><div>Tarih bir ilim dalıdır. İnsanlığın hafızasıdır. Nasıl hafızasız insanın hayata tutunması mümkün değilse tarihsiz milletlerin de hayatiyetlerini sürdürmesi zordur. Tarihin hangi türü olursa olsun ister akademik dille yazılanı, ister öğretici dille yazılanı, isterse masalımsı dille yazılanı hangisi olursa olsun amaç tarihten ders çıkarmaktır. <br><br></div><div>Masallardan ders çıkarmak gerekir. Özellikle Televizyonların olmadığı yıllarda uzun kış gecelerinde Anadolu'da anlatılan masallar bir zamanı harcamak için değil, genelde toplumu eğitmek için anlatılırdı. Kelile Dimne'yi okuyan hikmetli ifadeleri anlayacaktır.<br><br></div></div> <div><br>Hatıra tarihe önemli bir kaynaktır. Bir özel tarihtir. <strong>Bu yazıda ele alacağımız hatırat. Emir Şekip Arslan’ın’dır. O, Son Osmanlı Mebusan Meclisi üyesi İttihat ve Teraki Partisi yöneticilerindendir..</strong>Klasik yayınlarda çıkan hatıra kitabı dışında başka değişik kaynaklarda şu bilgiler verilmektedir: “ Osmanoğulları’ndan daha fazla Osmanlı olmak isteyen” emîrü’l-beyân (belâgatın prensi) Şekip Arslan, 1869’da Lübnan’ın Şuveyfe köyünde, bir Dürzî ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası düşük dereceli bir mahalli memur idi. Arslan Ailesi, Cebel-i Lübnan’da Dürzî aşiretlerinin en şereflilerinden kabul edilmekteydi. XX. yüzyılın başlarında, ailenin bireylerinden kimi memur, kimi hariciyeci, kimi mebus, kimi de edip olmuştur. Şekip’in ailesi Dürzî kimliğini bırakıp İslam’a dönerek Arap-Osmanlı cemiyetinde isim yaptı.Büyük kardeşi Nesib (öl. 1927) edebiyat çevresi içinde yer alıp, Dünya Savaşı’ndan önce İttihat ve Terakki’nin faaliyetlerine karşı Arap protesto hareketine katıldı. Küçük kardeşi Adil Bey ise, İstanbul’da edebiyat fakültesini bitirdikten sonra 1914-16 yılları arasında Şuf kaymakamlığı, 1916-18 arasında Osmanlı Meclisi’nde mebusluk yaptı. 1925-26’da Suriyelilerin Fransızlara karşı verdiği bağımsızlık mücadelesine katıldı. 1946-49 yıllarında Suriye’nin ilk bağımsız hükümetinde bakanlık yaptı. 1954’te öldü.”( <a href="http://www.biyografi.net/" target="_blank"><u>www.biyografi.net</u></a>)</div><br><br><div>Türk Arap ilişkileri veya <strong>Filistin dramı söz konusu olduğunda hiç okumadan, araştırmadan bazıları bir ezberi geveler: “oh olsun Araplar da bizi arkadan vurmuştu”. </strong> Bu yanlış bilgiden ve politikadan şu anda uzaklaşılıyor . <strong>Bu</strong> politika <strong>ülkemizin yalnızlaşmasına</strong> neden olmaktadır<strong>.</strong> Durduk yere <strong>düşman kazanmasına sebep olmaktadır</strong>. Türkiye’ye hiçbir faydası yoktur; tıpkı “Türkün Türkten başka dostu yoktur “ ifadesinde olduğu gibi. Dostsuz milletler sorunlu milletlerdir.Sömürge politikası gütmeyen bir milletin neden bir zamanlar kader birliği yaptığı milletlerle sorunu olsun? Bir aydır TRT 2’de Osmanlı topraklarındaki milletlerin Osmanlılarla ilgili görüş ve düşüncelerini içeren çok faydalı bilgiler sunuluyor. Ancak Türk- Arap ilişkileri kötü gitmedi mi? Elbette gitti.Ama bu genel değildir. Mevziidir. <strong>İttihatçıların</strong> hatası vardır. <strong>Emperyalistlerin,</strong> <strong>Arap ülkelerini Osmanlıdan koparmak için uyguladıkları böl parçala yut politikasının bunda tesiri vardır.</strong> Emir Şekip Arslan’ın hatıraları yanlış bilgileri düzeltmekte önemli bir kaynaktır. </div> <br><br><div>“Lübnan’ın kendine özgü yapısı nedeniyle Fransa, İngiltere, Rusya, Almanya, Avusturya ve İtalya’dan oluşan altı devletin Osmanlı devleti ile yaptıkları anlaşma uyarınca Lübnan üzerinde gözetim hakkı vardı. Bu devletlerin ve özelikle Fransa ile İngiltere’nin Beyrut konsoloslukları, Lübnan’ın Osmanlı meşrutiyet yönetimine katılmasına ve İstanbul’a kendisini temsil edecek vekiller göndermesine şiddetle karşı çıkıyorlardı.” (shf 12) <br></div><br><div>Kanuni Esasi birleşmeye ve “işte siz tek bir ümmetsiniz”(23/52) ayeti gereğince hiçbir grubun üstünlük taslamadan yürümesine vesile olacağı yerde, yeni düzen sayesinde Osmanlı devletini meydana getiren değişik unsurların her biri mümkün olsun olmasın her türlü yola başvurup kendini devletten ayırmaya kalkışmıştır.” <br></div><br><div>İttihat ve Terakki’nin adamları iyi niyetli<strong>(?)</strong> olmalarına<strong>(?)</strong> rağmen çok tecrübesizlerdi. Liderlerinin çoğu olayları tecrübe etmemiş hadiselerin içinde yoğrulmamış gençlerdi.-Kendileri için dahi- hiç beklenmedik bir anda hükümetin, idaresini başarıyla ele geçirmeleri başlarını döndürmüş, zafer sarhoşluğuna kapılıp başkalarını hafife almışlar ve her şeyi yapabileceklerini düşünmeye başlamışlardı. Önlerindeki en büyük bela Avrupa devletlerinin oyunlarıydı. Her biri Osmanlı Devleti içerisinde gözünü diktiği yerdeki ahaliyi kışkırtıyordu. Bu artık kronik bir hastalık haline gelmişti: “Ne yabancılar bu emellerinden vazgeçiyorlar, ne de ülkelerinde bu devletlerin nüfuzunu görme sözü alan yerli halk vesveseler peşinde koşmayı bırakıyordu. Yabancıların etkisini kırabilmek için, devletin daha güçlü, gelişmiş ve mutlu, ayrıca ekonomik bakımdan bütün büyük devletlerden üstün olması gerekiyordu.” <br></div><br><div>Osmanlı Devleti’ni oluşturan unsurların her biri farklı amaçlar peşinde koşuyordu.Ülkede önemli bir yekün oluşturan Rumlar kadim uygarlıklarının peşindeydi, her <strong>hareketlerini, biricik hedefleri olan İstanbul işgalini başlatmak ve Türkleri Avrupa’dan kovmak için yapıyorlardı.</strong> Ermenilerin tek hedefi Anadolu’daki eski yönetimlerini geri kazanmaktı. Bulgar ise Makedonya’yı yeni Bulgaristan yönetimine katmak istiyorlardı. <br></div><br><div><strong>Müslümanlara gelince; Türk, Arap, Kürt, Arnavut ve Çerkezi bir Millet olarak bir araya getiren tek bağ din bağıydı. Bu bağ olmasa devlet asırlarca önce dağılırdı.</strong> <strong>Ancak bir tarafta içerideki kötü yönetim, diğer yandan dış devletlerin oyunları, Arap ve Arnavutları da din bağına rağmen Osmanlı Devletinden ayrılmak gibi bir düşüncveye kapılmaya sevk etti.</strong>( shf 35) </div><br><div>İttihatçılar batılılaşma eğilimli olduklarını gösterip dini meselelerde lakayt davranıyorlar, zaman zaman dine aykırı görüşler beyan ediyorlardı. (shf 37) <br></div><br><div><strong>OsmanlıDevleti aleyhine girişilecek her türlü hareketin Osmanlı Devletini zayıflatıp temellerini Sarsacağını, bunun da hem Araplara hem de Türklere zarar vereceğini düşünüyordum</strong>.(shf 45) <br></div><br><div><strong>Gittiğim her şehirde Türklerle Arapların birbirlerinden ayrılmalarının uygun olmadığını ve devlete sımsıkı yapışmaları gerektiğini söylüyordum.</strong> <strong>Kendi menfaatleri için istismar etmek ve bu bölgeleri işğal edip sömürgeleştirmek maksadıyla Araplarla Türkler arasına ayrılık tohumları ekmek isteyen yabancılara karşı halkı halkı uyarıyordum. Yabancı devletlerin Suriye, Filistin ve diğer Arap bölgelerini paylaşmak için anlaştıklarını anlatıyordum</strong>.(Shf 63) <br></div><br><div><strong>Arap bölgelerinin Fransa ve İngiltere arasında paylaşılacağından kuşku duymuyordum ama o gün kimseye bunu inandırmak mümkün değildi. </strong>(shf 64) <br></div><br><div>Devletin itibarının zedelenmesi sadece Türklere değil bütün Müslümanlara zarar veriyordu. <strong>Çünkü "nasyonalist" olduğumuzu göstermek için ne kadar uğraşsak</strong> <strong>da</strong> <strong>Avrupalıların gözünde tek bir millettik. Bu millete mensup kavimlerden birinin gözden düşmesi Avrupalılar tarafından bütün Milletin hakir görülmesi için yeterliydi. </strong>(shf 65) <br></div><br><div>Türkiye Çanakkale savaşında büyük orduları yendikten sonra, memlekette idareyi ele alanlar her istediklerini yapabileceklerini zannettiler. <strong>Öyle anlaşılıyordu ki Cemal Paşa ekibi Suriye’deki Arap ruhunun hakkından gelme sözü vermişlerdi. Bu yüzden benzeri görülmedik bir siyaset uygulamaya başladılar.</strong> </div><br><div><em><strong>Cemal Paşa bazı kişileri Kudüs’e bazı kişileri de Anadolu’ya sürmüştü. Ama çok geçmeden kendilerini af etmiş ve ülklelerine dönmelerine izin vermişti. Aradan bir yıl geçtikten sonra Cemal Paşa yeniden aynı uygulamayı başlattı.</strong> </em>(shf 98) <br></div><br><div>Sürgün olayına benzer bir durum Cemal Paşa’nın bazı kişileri idam etmesi olayıdır. Kanatimce Çanakkale zaferi olmasaydı Cemal Paşa böyle bir şey yapamazdı.(shf 99) <br></div><br><div><strong>Cemal Paşa’nın Suriye’de takip ettiği siyaset, Osmanlı Devleti ve İslam aleminin başına gelmiş en büyük felaketlerden biridir. Olayların birinci derecede sorumlusu Cemal Paşa’dır, ancak Talat ve Enver de ona istediklerini yapma fırsatını verdikleri için sorumludurlar</strong>.(shf101) <br></div><br><div>Çanakkale zaferi, İttihatçı yöneticiler arasında bir sarhoşluğa yol açmıştı. Bu <strong>sarhoşluk yüzünden hiç alışılmadık bazı kararlar aldılar</strong>. Kadınların peçe mecburiyetinin kaldırılması bunlardan biriydi. <strong>Suriye’nin Türkleştirilmesi ve Arap milliyetçiliğinin kökünün kazınması da bunlardan biriydi. Bunun için buldukları ilk yöntem, tanınmış bir çok ailenin kadınlı erkekli sürgüne gönderilmesi oldu. Böylece köklü aileleri güçten düşüreceklerini ve Suriye’yi Türkleştirme hedefini gerçekleştireceklerini zannediyorlardı.</strong>(shf 119) <br></div><br>Batı her zaman bölüyor iş odur ki Müslüman aklını kullana. <br><br><br><br><a href="http://www.kriter.org/index.php?option=com_content&task=view&id=615&Itemid=52">http://www.kriter.org/index.php?option=com_content&task=view&id=615&Itemid=52</a><br clear="all"> <br>-- <br>Arşiv: <br><a href="http://osmanlimodeli.blogspot.com">http://osmanlimodeli.blogspot.com</a><br> Anonymousnoreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-8361855677606747097.post-62863912484416333912009-12-09T05:20:00.001-08:002009-12-09T05:20:56.525-08:00Türkler geliyor artık!<div id="news_category_title"><font size="4">Yusuf Kaplan / YENİŞAFAK</font></div> <div id="news_category_title_footer"><font size="4">Erdoğan`ın Türkiye`si neresi, Yeni Faysal Abdullah`ın Arabistan`ı nereye düşer?.</font></div> <div id="news_category_title_footer2_date">07.12.2009</div> <img src="http://www.analizmerkezi.com/image/yazar/Yazar_1241560753.jpg" alt="" align="left" border="1" height="87" hspace="5" vspace="5" width="69"> <p><font class="yazarmetin">Türkiye, dünyanın en dinamik ve bir günü bir başka gününe uymayan en şizofrenik ülkelerinden biri olduğu için 11 gün gibi kısa bir süreliğine de olsa Türkiye`den uzak kalmak, Türkiye`de yaşananları takip etmeyi zorlaştırmaya yetebiliyor.</font></p> <p><font class="yazarmetin">Bu şizofreninin en çarpıcı göstergesi şu oldu benim için: Türkiye`ye döndüğümde, “açılım süreci”nin bir anda tersine doğru işlemeye başladığını; Türkiye`deki yargılama baronlarıyla medyadaki borazanlarının Türkiye`nin yükselen uluslararası güç trendine darbe vuracak tehlikeli bir süreci tetiklediklerini gözlemledim.</font></p> <p><font class="yazarmetin">Türkiye, yakın tarihimizin en büyük değişim süreçlerinden birinden geçiyor: Türkiye, kendini hatırlıyor; ne olduğunu ve ne olması gerektiğini; nerede durduğunu ve nerede durması gerektiğini sorguluyor, tartışıyor. Önündeki engelleri birer birer aşma iradesi gösteriyor… Ve kendine özgü tarihî “kurucu rol”ünü oynamaya başlayacağının sinyallerini veriyor…</font></p> <p><font class="yazarmetin">Fakat Türkiye`nin kıstırıldığı cendereden kurtulabilmesinin zorlu olacağı son iki üç haftada yaşanan ve Türkiye`nin kendini, tarihî kurucu rolünü hatırlama girişimlerini tersyüz etmeyi amaçlayan gelişmelerle doğrulanmış oldu.</font></p> <p><font class="yazarmetin">Türkiye, Selçuklu`dan, özellikle de Osmanlı`dan itibaren İslâm medeniyetinin hem kurucu, hem de koruyucu rolünü üstlenmiş ve bu rolü başarıyla yerine getirmiş tek tarihî aktördür: Türkiye`nin yaklaşık bin yıl boyunca üstlendiği medeniyet “kurucu”luk ve “koruyucu”luk rolü, yalnızca Müslümanlar için geçerli değildi; bütün gayr-i müslim unsurları da içine alıyordu. </font></p> <p><font class="yazarmetin">O yüzden Türkiye, bu derin tarihî tecrübesi ve tarihsel ben`iyle aslında geleceğin barışa, adalete ve hakkaniyete dayalı dünyasının da en güçlü aktörü olmayı hak eden ülkelerin başında geliyor: Türkiye, son birkaç yıl içinde gerçekleştirdiği küresel atılım ve açılımlarla insanlığın vicdanı olduğunu kanıtladı.</font></p> <p><font class="yazarmetin">Türkiye`nin bu kuruculuk ve koruyuculuk rolünü yeniden hatırlaması, hem Avrupa`yı, ABD`yi ve İsrail`i, hem de Türkiye`nin içindeki sağ ve sol laikçi, statükocu, teslimiyetçi, yabancılaşmış, tatlısu frengisi Beyaz Türkleri, güç odaklarını fena hâlde rahatsız ederken, sınırların açılmasına, barışın tesisine katkıda bulunduğu için dün Türkiye`nin sınırları içinde yer alan Mısır, Suudi Arabistan, Suriye, Irak ve diğer Arap ülkelerinde hiç de küçümsenmeyecek bir ümit ışığının belirmesine, geleceğimizi müştereken kendi derin/likli müştereklerimiz çerçevesinde yeniden kendimizin kurabileceğine ilişkin bir kıvılcımın çakılmasına imkân tanıdı.</font></p> <p><font class="yazarmetin">Bu kıvılcımın ipuçlarını en iyi Hac`da görmek mümkündü ve öyle de oldu: Karşılaştığım, tanıştığım, sohbet ettiğim en Mübarekçisinden en Baasçısına, en Kaddaficisinden en İhvancısına kadar istisnasız bütün müslümanlar, Türkiye`nin son yıllarda gerçekleştirdiği atılım ve açılımdan bir hayli etkilenmişlerdi ve hepsi de ortaklaşa olarak “bizi yeni bir Osmanlı yeniden bir araya toplayabilir ve ayağa kaldırabilir” diyorlardı.</font></p> <p><font class="yazarmetin">Tabanda gözlenen bu kurucu ve koruyucu Türkiye / Osmanlı ruhu özlemi, tavanda, elitler düzleminde de aynen kendini gösteriyor… Arabistan Kralı Abdullah`ın davetlisi olarak gittiğimiz için çeşitli ülkelerden gelen asker, yüksek bürokrat, elit kişilerle yaptığımız görüşmeler bu açıdan hepimizi heyecanlandırdı ve ümitlendirdi.</font></p> <p><font class="yazarmetin">Başbakan Erdoğan`ın Davos`taki “one minute!” çıkışı; Dışişleri Bakanı Davutoğlu`nun Balkanlardan Kafkaslara, Ortadoğu`dan Afrika`nın ücra köşelerine kadar gerçekleştirdiği, kurucu ve koruyucu rolümüzü hatırlatan incelikli mekik diplomasileri, İslâm dünyasında derin dalgalanmaların ve <b><font size="4">“Türkler geliyor artık!” </font></b>beklentisinin oluşmasına yol açmış…</font></p> <p><font class="yazarmetin">Türkiye`nin gerçekleştirdiği atılım ve açılımlara bölge ülkeleri de karşı açılım ve atılımlarla cevap veriyorlar: Sözgelişi, Arabistan Kralı Abdullah, Arabistan`ın Yeni Faysal`ı olduğunu gösteren işlere imza atıyor: Bir yandan ülke içindeki sosyal adaleti, kardeşlik ve barış ortamını yaygınlaştırmaya çalışırken, öte yandan da Türkiye ve bölge ülkeleriyle derin, uzun vadeli ve kalıcı ilişkiler kuruyor ve Batılılara mesafeli duruyor. </font></p> <p><font class="yazarmetin" size="4">Bunun en somut örneği, 2006 Haziran`ın da Batılıların ve onların içerideki uzantıları olan tatlısu frengisi “Beyaz Türkler”in, Türkiye`nin ekonomisini çökertmeye dönük operasyonlarını önlemek amacıyla Kral Abdullah`ın art arda iki kez Türkiye`ye ziyaret yapması ve 20 milyar dolar nakit para getirerek bu operasyonu püskürtmemize yardımcı olmasıdır.</font></p> <p><font class="yazarmetin">Bu, sadece bir örnek… Eğer Türkiye neresi olduğunu, Arabistan ve diğer komşu ülkeler de nereye ait olduklarını hatırlar ve ona göre hareket ederlerse, gelecek bizimdir, bizim olacaktır vesselam…</font></p><br clear="all"><br>-- <br>Arşiv: <br><a href="http://osmanlimodeli.blogspot.com">http://osmanlimodeli.blogspot.com</a><br> Anonymousnoreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-8361855677606747097.post-60671897865963456522009-12-06T05:24:00.001-08:002009-12-06T05:24:52.059-08:00DEVLET YIKILDIKTAN SONRA!..<meta http-equiv="Content-Type" content="text/html; charset=utf-8"><meta name="ProgId" content="Word.Document"><meta name="Generator" content="Microsoft Word 12"><meta name="Originator" content="Microsoft Word 12"><link rel="File-List" href="file:///C:%5CUsers%5CBaba%5CAppData%5CLocal%5CTemp%5Cmsohtmlclip1%5C01%5Cclip_filelist.xml"><link rel="Edit-Time-Data" href="file:///C:%5CUsers%5CBaba%5CAppData%5CLocal%5CTemp%5Cmsohtmlclip1%5C01%5Cclip_editdata.mso"><link rel="themeData" href="file:///C:%5CUsers%5CBaba%5CAppData%5CLocal%5CTemp%5Cmsohtmlclip1%5C01%5Cclip_themedata.thmx"><link rel="colorSchemeMapping" href="file:///C:%5CUsers%5CBaba%5CAppData%5CLocal%5CTemp%5Cmsohtmlclip1%5C01%5Cclip_colorschememapping.xml"><style> <!-- /* Font Definitions */ @font-face {font-family:"Cambria Math"; panose-1:2 4 5 3 5 4 6 3 2 4; mso-font-charset:1; mso-generic-font-family:roman; mso-font-format:other; mso-font-pitch:variable; mso-font-signature:0 0 0 0 0 0;} @font-face {font-family:Verdana; panose-1:2 11 6 4 3 5 4 4 2 4; mso-font-charset:162; mso-generic-font-family:swiss; mso-font-pitch:variable; mso-font-signature:-1593833729 1073750107 16 0 415 0;} /* Style Definitions */ p.MsoNormal, li.MsoNormal, div.MsoNormal {mso-style-unhide:no; mso-style-qformat:yes; mso-style-parent:""; margin:0cm; margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; font-size:12.0pt; font-family:"Times New Roman","serif"; mso-fareast-font-family:"Times New Roman";} .MsoChpDefault {mso-style-type:export-only; mso-default-props:yes; font-size:10.0pt; mso-ansi-font-size:10.0pt; mso-bidi-font-size:10.0pt;} @page Section1 {size:595.3pt 841.9pt; margin:70.85pt 70.85pt 70.85pt 70.85pt; mso-header-margin:35.4pt; mso-footer-margin:35.4pt; mso-paper-source:0;} div.Section1 {page:Section1;} --> </style> <div align="center"> <table class="MsoNormalTable" style="width: 90%;" border="0" cellpadding="0" cellspacing="3" width="90%"> <tbody><tr style=""> <td style="padding: 0.75pt; background: rgb(204, 204, 51) none repeat scroll 0% 0%; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous;"> <p class="MsoNormal" style="text-align: center;" align="center"><b><span style="font-family: "Verdana","sans-serif"; color: rgb(51, 51, 0);">DEVLET YIKILDIKTAN SONRA!..</span></b><span style="font-family: "Arial","sans-serif";"></span></p> </td> </tr> <tr style=""> <td style="padding: 0.75pt;"> <p class="MsoNormal"><span style="font-size: 10pt; font-family: "Verdana","sans-serif"; color: rgb(51, 51, 0);">Birinci Dünyâ harbinin başladığı günlerdi!.. Dâhiliye nâzırı Talat Paşa ile harbiye nazırı Enver Paşa ne düşündülerse, sabık pâdişâh ikinci Abdülhamîd Han'ın mesele hakkındaki malûmatına, bilgi ve tecrübesine başvurmayı uygun buldular. Bu maksatla İshak Paşa’yı Beylerbeyi Sarayı’na gönderdiler. Otuz üç sene gibi uzun bir müddet Avrupa siyasetine hâkim olmuş sultan ikinci Abdülhamîd Han, cevabında; "Bu vaziyette artik benim verebileceğim bir fikir, tavsiye edebileceğim bir tedbir kalmamıştır. Zira bu zavallı devlet, harbi umumîye sürüklendiği gün münkariz olmuştur. Sizi bana gönderenler harbe girmeden önce göndermeli idiler. Dünyanın karalarına ve denizlerine hâkim olan devletlerine karşı Almanya ve Avusturya ile birleşip ateşe atılmak, tarihîn ender kaydettiği hatalardandır" demiştir. Her hâlde bu konuşmasından tatmin olmayan Enver Paşa’yı da Beylerbeyi Sarayı’na davet ederek nasihatlerde bulunmuş ve şöyle demiştir: "33 senelik saltanatımda, ferdin hürriyetine taraftardım. Lâkin gelişi güzel bir hürriyet ve serbestîyi hiç bir zaman istemedim. Meşrutiyeti ben îlân ettim. Ama mebuslarımızın kifayetsizliğini görerek kapattım. Meclisi meb'ûsânın 93 harbinde verdiği kararın bize neye mâl olduğunu bilirsiniz. Balkanları kaybettik, İstanbul’a gelen Ruslar ile şerefsiz bir antlaşma imzalamaya mecbur olduk. Antlaşma imza ederken Safvet Paşa’nın ağladığını işitince ben de ağladım. Ama göz yaşı dertlere deva olmuyor. Şimdi siz de acele ile bir harbe girmiş bulunuyorsunuz. İnşâallah hayırlı ve şerefli olur. Fakat Allah göstermesin ya felâketle biterse... İster misin bu da Anadolu'nun kaybına mâl olsun. Her devirde devletin düşmanı olmuştur. Siz de bu düşmanlarla işin iç yüzünü bilmeden birleştiniz. Hareket ordusu ile İstanbul’a geldiniz. İktidarı ele aldınız. İstediğiniz makama geçtiniz. Yapmak istediklerinizi niye yapmıyorsunuz. Bunlara güvenme oğlum, insani bugün alkışlayanlar, yarın onun aleyhine dönüp parçalamasını da bilirler. Dikkatli ol!" Ne var ki büyük hayaller peşinde koşan Enver Pasa ve Ittihâd ve Terakki ileri gelenleri bu mühim nasihatlere de kulak asmayarak bildikleri yolda yürüdüler. Böylece devletin yıkılmasına sebep oldukları gibi, millete kan ve gözyaşından başka bir şey bırakmadılar. Ayrıca târihe kötülükleriyle yâd edilen kimseler olarak geçtiler. </span><span style="font-family: "Arial","sans-serif";"></span></p> </td> </tr> </tbody></table> </div> <p class="MsoNormal"> </p> <br clear="all"><br>-- <br>Arşiv: <br><a href="http://osmanlimodeli.blogspot.com">http://osmanlimodeli.blogspot.com</a><br> Anonymousnoreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-8361855677606747097.post-76578736940257914462009-12-06T05:23:00.001-08:002009-12-06T05:23:38.658-08:00Fatih'in darbecilere verdiği ceza<span id="ctl00_Contentplaceholder2_LtrDetay" class="haber_ozet"><b>Askerin ilk isyanı Fatih'e karşı oldu</b><br><br>(Bu yazı dizisi Uğur Demir ve Ahmet Önal ile birlikte hazırladığımız ve 2010 başlarında Yeditepe yayınları arasında piyasaya çıkacak "Osmanlı İmparatorluğu’nda Askeri İsyanlar ve Darbeler" isimli kitabımıza dayanmaktadır.)<br><br>Osmanlı padişahlarının 3’te biri askerin müdahalesiyle tahtından oldu. İlk isyan Fatih Sultan Mehmed’e karşı Edirne’de yapıldı. İstanbul’un fatihi, ikinci kez tahta oturduktan sonra kendisine kazan kaldıran Yeniçerilerin ağasını falakaya yatırıp alaşağı etti.<br><br>Cumhuriyet döneminde demokrasinin işleyişi sık sık darbelerle kesildi. Aslında bu bizim eski ve olumsuz bir geleneğimiz. Osmanlı döneminde asker değişik sebeplerle birçok defa isyan ederek yönetime müdahale etti. Osmanlı padişahlarının yaklaşık üçte biri askerin müdahalesiyle değiştirildi. İlk isyan Osmanlı tarihinin en büyük ismi Fatih Sultan Mehmed’e karşı Edirne’de meydana gelmişti.<br><br><b>İSYANLAR VE İSTANBUL</b><br><br>İstanbul, Osmanlı başkenti olmasından sonra büyüklü küçüklü birçok isyana tanık oldu. Bu isyanlar o kadar ileri boyutlara ulaşıyordu ki, bazen padişahın mutlak vekili olan sadrazamların kelleleri alınırken, bazen de bizzat padişahlar tahtan zorla indiriliyor ve daha sonra da öldürülüyorlardı. İsyan patlak verdikten sonra önünü almak oldukça güçtü ve isyancılar, birkaç istisna hariç genelde istedikleri kişilerin kellelerinin meydanlarda sallandırılmasını sağlıyorlardı.<br><br>Bazen saatlerce, bazen de günler hatta aylarca devam eden isyanlar İstanbul halkına korkulu günler yaşatıyor, günlük hayat tamamen felç oluyordu. Özellikle Atmeydanı, Osmanlı devri isyanları ile âdeta özdeşleşen bir mekân olmuştu.<br><br>Hem Bizans, hem de Osmanlılar döneminde eğlencelerin yapıldığı ve törenlerin düzenlendiği önemli bir yer olan meydan, kozların paylaşıldığı, hanedanın meşruiyetinin tartışıldığı, idarecilerin icraatlarının yüksek sesle eleştirildiği ve şehrin kapılarının kapatılmasından sonra askerî grupların farklı unsurlarının birbirlerine kılıçlarını çekip, silahlarını boşalttığı; karşılık fetvalarının birbirinin hükmünü hükümsüz kıldığı; tüm bunlar bazen bir padişahın tahttan indirilmesine ve hatta öldürülmelerine kadar ileri gider; bazı devlet adamlarının canlarına mâl olurken, bazıları için ise ikbal kapılarının ardına kadar açıldığı; özetle her şeyin "devletin bekası ve adaletin temini için yapıldığı", kozların paylaşıldığı bir mekândı.<br><br><b>BUÇUK TEPE VAK'ASI</b><br><br>Tarih boyunca isyanların hemen hemen tamamı İstanbul’da meydana gelirken ilk isyanın mekânı Edirne olmuştu. İkinci Murad, 1444’te Varna Savaşı’nı kazandıktan sonra Manisa’ya çekilmişti. Ancak Veziriazam Çandarlı Halil Paşa, İkinci Murad’ın tekrar tahta çıkmasını arzulamaktaydı. İkinci Mehmed’i destekleyen Şehabeddin, Saruca ve Zağanos paşalarla anlaşamıyordu. Çandarlı’nın barışçı siyasetine karşılık, diğer vezirler İkinci Mehmed’i fetihlere, özellikle de İstanbul’un fethine teşvik ediyorlardı.<br><br>İkinci Mehmed’in ilk hükümdarlığı sırasında, yeniçeriler paranın değerinin düşürülmesini bahane ederek ayaklanıp, Şehabeddin Paşa’nın evini yağmaladıktan sonra Edirne’nin doğusunda bir tepeye çekildiler. İsyan, yeniçerilerin maaşlarına yarım (buçuk) akçe zam yapılarak yatıştırılabildi. Ayaklanmanın asıl sebebi ise Çandarlı Halil Paşa’nın, İkinci Murad’ı tekrar tahta geçirmek istemesiydi. Nitekim isyan karşısında genç hükümdarın zor duruma düşmesi üzerine, İkinci Murad Manisa’dan gelerek, yeniden Osmanlı tahtına çıktı ve oğlunu da Manisa’ya vali olarak gönderdi. Yeniçerilerin ilk isyanları olan 1446’daki "Buçuk Tepe Vak’ası" yeniçerilerin daha sonraki tarihlerde sıkça rol oynadıkları hükümdar değişiklikleri yüzünden iktidara müdahale ile ortak olma sürecinin ilk adımıydı.<br><br><b>YENiÇERi KILIÇLARININ ALTINDAN GEÇEN SULTAN</b><br><br>Fatih Sultan Mehmed tahta çıktıktan sonra Karaman seferine çıktı. Osmanlı ordusunu karşısında gören Karamanoğlu aman dileyince Fatih, Osmanlı topraklarına geri döndü. Genç sultan Bursa’da iken yeniçeriler sefer bahşişi isteriz diye kazan kaldırdılar. Yolun iki tarafında silahlı saf tutan yeniçeriler, Fatih’e "Padişahımızın ilk seferidir, kullara ihsan gerek" dediler. Askerin bu davranışından oldukça rahatsız olup, incinen Fatih 10 kese akçeyi askere dağıtıp ortalığı sakinleştirdi. Ardından Yeniçeri Ağası Kurtçu Doğan’ı falakaya yatırtıp, görevinden azletti. Yerine Mustafa Bey’i yeniçeri ağası yaptı. Yeniçeri subayları da Fatih’in öfkesinden nasiplerini aldılar. Yayabaşlarını çağırıp, "Bu edepsizlik sizin aklınızın kusurudur" diyerek onlara yüzer sopa vurdurup, görevlerinden azletti. Yeniçerileri kontrol altında tutmak için kendisine bağlı birkaç bin doğancı ve sekbanı aralarına kattı. Fatih’in askerin isyanına verdiği bu tepki ve yeni düzenlemeler yüzünden yeniçeriler onun saltanatı boyunca birçok zorlukla karşılaşmalarına rağmen bir daha seslerini çıkaramadılar.<br><br><b>OSMANLI ORDUSU</b><br><br>Osmanlı Devleti’nin ilk dönemlerinde asker ihtiyacı daha çok uç beylerinden ve halktan gelen gönüllülerden sağlanmaktaydı. Orhan Bey döneminde fetihler artığından düzenli bir orduya ihtiyaç duyuldu ve Türk gençlerinden bir araya getirilen yaya ve müsellem askeri grubu oluşturuldu. Edirne fethedilip, Rumeli yönünde devlet hızla yayılmaya başlayınca yaya ve müsellemler asker ihtiyacını karşılayamaz oldu. Devlet de giderek merkezi bir yapı kazandığından merkezde daimi olarak bulunarak hükümdarı koruması gereken bir askeri gruba ihtiyaç duyulmaya başlandı.<br><br><b>KAPIKULLARI</b><br><br>Rumeli yönünde fetihlerin artmasıyla elde edilen esirlerin sayısı da hızla artmıştı. Üçüncü Osmanlı padişahı Birinci Murad’ın veziri Çandarlı Kara Halil ile devlet adamlarından Kara Rüstem devletin ihtiyaç duyduğu merkezi orduyu bu esirlerden meydana getirmeyi düşündüler. Kanun gereği esirlerin beşte biri devletin hakkı olduğundan uç beylerine aldıkları esirlerin beşte birinin padişaha gönderilmesi emredildi. Esirler merkeze gönderilmeden önce hizmet edebilecek duruma gelmeleri için Anadolu’daki Türk ailelerine verilerek burada İslamiyet’in esasları ve Türkçe öğretildi.<br><br>Burada üç dört yıl gibi bir sürede istenilen kıvama gelen esirler Kapıkulu Ocakları’nın temellerini oluşturdular. 1402’deki Ankara Savaşı mağlubiyetinden sonra fazla seferin olmaması yüzünden ele geçen esirler azaldığı için Türk tarihinde yeni bir uygulama olan "devşirme sistemi" hayata geçirildi. Bu sistemde Osmanlı devleti sınırları içindeki Hristiyan çocuklarının devşirilmesi yoluna gidildi. Bu usül Çelebi Mehmed döneminde (1413-1421) uygulanmaya başlandıysa da kanunlaşıp bir sisteme kavuşması Fatih Sultan Mehmed’in babası İkinci Murad’ın hükümdarlığı döneminde (1421-1451) oldu. Kapıkullarının en çok bilineni piyade olarak savaşan yeniçerilerdir.<br><br>Önce Edirne’de daha sonra da İstanbul’da bulunan yeniçeriler Osmanlı tarihin en önde gelen askeri grubu oldular. Kanunî döneminde meydana gelen Şehzâde Bâyezid isyanından sonra İstanbul’un dışındaki şehirlere de asayişi sağlamak için Yeniçeriler yerleştirildi. İlk başta ok ve kılıçla savaşan yeniçeriler, Fatih döneminden itibaren tüfek kullanmaya başladılar ve ateşli silahlar sayesinde Osmanlı ordusunun en vurucu gücü oldular. Yeniçerilerin yanı sıra Kapıkullarının ismi fazla bilinmeyen ama oldukça etkili olan kısmı ise Kapıkulu süvarileridir. Kapıkulu süvarileri derece ve maaş itibarıyla yeniçerilerden daha üst bir konumdaydılar.<br><br>Padişahın en yakınında bulunup, onun savaş ve barışta güvenliğini sağlamakla görevli olan süvarilerin nüfuzları da bu nispetle fazlaydı. Süvariler atlı birlikler olduğundan İstanbul içinde atlarına bakmaları çok zordu. Bu yüzden İstanbul’un dışında veya Edirne, Bursa gibi meraların bol olduğu yerlerde yerleşmişlerdi. Ancak Kapıkulu süvarilerilerinin ileri gelenleri, padişahın sürekli yanında olması gerekenler ve bekâr olan süvariler İstanbul’da yaşarlardı.<br><br><b>TiMARLI SiPAHiLER</b><br><br>Osmanlı ordusunun en önemli kısmı ise timarlı sipahilerden oluşuyordu. Timar sistemi sayesinde, devlet kalabalık bir askerî gücü merkezî hazineye yük olmaksızın finanse edebiliyordu. Timar bir kısım asker ve memurlara, icra ettikleri belirli bir vazife ve hizmet karşılığında imparatorluğa ait devlet topraklarından kendi nam ve hesaplarına vergi toplama yetkisinin verilmesiydi. Sayısı 80 bini bulan timarlı sipahiler 16. yüzyılın sonlarına kadar Osmanlı ordusunun en etkili askerî gücüydü. 16. yüzyılın sonlarına doğru Avrupa’daki askeri sistemler değişti. Bu dönemde atlı askerler yerine tüfekli pi-yade ön plana çıktı.<br><br>Osmanlılar, 1593-1606 yılları arasında Avusturya ile yaptıkları savaşlarda timarlı sipahilerin silah ve çarpışma şekilleri açısından artık uygun olmadığını fark ettiler. Devrin şartlarına cevap vermeyen timarlı sipahilerin yerlerini tüfekli askerler aldı. Yeniçeri sayısı arttı. Kanunî döneminde 24 bin olan Kapıkulu askeri sayısı 17. yüzyılın başlarında 40 bine ulaştı. Aynı dönemde timarlı sipahi sayısı ise 80 binden 20 bine düştü. Kapıkulu sayısını artırmanın yanı sıra sarucasekban adı altında Anadolu’dan ücretli tüfekli asker toplandı. Eyalet valileri savaşlara paralı askerlerle gelmeye başladılar.</span><br clear="all"><br>-- <br>Arşiv: <br><a href="http://osmanlimodeli.blogspot.com">http://osmanlimodeli.blogspot.com</a><br> Anonymousnoreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-8361855677606747097.post-12215766214598294612009-12-02T06:30:00.001-08:002009-12-02T06:30:20.489-08:00Deportivo'nun sahasında hep bir Türk bayrağı bulunuyor. Hiç düşündünüz mü? İşte hikayesi<meta http-equiv="Content-Type" content="text/html; charset=utf-8"><meta name="ProgId" content="Word.Document"><meta name="Generator" content="Microsoft Word 12"><meta name="Originator" content="Microsoft Word 12"><link rel="File-List" href="file:///C:%5CUsers%5CBaba%5CAppData%5CLocal%5CTemp%5Cmsohtmlclip1%5C01%5Cclip_filelist.xml"><link rel="Edit-Time-Data" href="file:///C:%5CUsers%5CBaba%5CAppData%5CLocal%5CTemp%5Cmsohtmlclip1%5C01%5Cclip_editdata.mso"><link rel="themeData" href="file:///C:%5CUsers%5CBaba%5CAppData%5CLocal%5CTemp%5Cmsohtmlclip1%5C01%5Cclip_themedata.thmx"><link rel="colorSchemeMapping" href="file:///C:%5CUsers%5CBaba%5CAppData%5CLocal%5CTemp%5Cmsohtmlclip1%5C01%5Cclip_colorschememapping.xml"><style> <!-- /* Font Definitions */ @font-face {font-family:"Cambria Math"; panose-1:2 4 5 3 5 4 6 3 2 4; mso-font-charset:1; mso-generic-font-family:roman; mso-font-format:other; mso-font-pitch:variable; mso-font-signature:0 0 0 0 0 0;} @font-face {font-family:Verdana; panose-1:2 11 6 4 3 5 4 4 2 4; mso-font-charset:162; mso-generic-font-family:swiss; mso-font-pitch:variable; mso-font-signature:-1593833729 1073750107 16 0 415 0;} @font-face {font-family:"Trebuchet MS"; panose-1:2 11 6 3 2 2 2 2 2 4; mso-font-charset:162; mso-generic-font-family:swiss; mso-font-pitch:variable; mso-font-signature:647 0 0 0 159 0;} /* Style Definitions */ p.MsoNormal, li.MsoNormal, div.MsoNormal {mso-style-unhide:no; mso-style-qformat:yes; mso-style-parent:""; margin:0cm; margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; font-size:12.0pt; font-family:"Times New Roman","serif"; mso-fareast-font-family:"Times New Roman";} h2 {mso-style-unhide:no; mso-style-qformat:yes; mso-style-link:"Başlık 2 Char"; margin-top:24.55pt; margin-right:0cm; margin-bottom:0cm; margin-left:0cm; margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; mso-outline-level:2; font-size:19.0pt; font-family:"Trebuchet MS","sans-serif"; color:#333333; font-weight:bold;} p {mso-style-unhide:no; mso-margin-top-alt:auto; margin-right:0cm; mso-margin-bottom-alt:auto; margin-left:0cm; mso-pagination:widow-orphan; font-size:12.0pt; font-family:"Times New Roman","serif"; mso-fareast-font-family:"Times New Roman";} span.Balk2Char {mso-style-name:"Başlık 2 Char"; mso-style-unhide:no; mso-style-locked:yes; mso-style-link:"Başlık 2"; mso-ansi-font-size:19.0pt; mso-bidi-font-size:19.0pt; font-family:"Trebuchet MS","sans-serif"; mso-ascii-font-family:"Trebuchet MS"; mso-hansi-font-family:"Trebuchet MS"; color:#333333; font-weight:bold;} .MsoChpDefault {mso-style-type:export-only; mso-default-props:yes; font-size:10.0pt; mso-ansi-font-size:10.0pt; mso-bidi-font-size:10.0pt;} @page Section1 {size:595.3pt 841.9pt; margin:70.85pt 70.85pt 70.85pt 70.85pt; mso-header-margin:35.4pt; mso-footer-margin:35.4pt; mso-paper-source:0;} div.Section1 {page:Section1;} --> </style> <h2 style="background: white none repeat scroll 0% 0%; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous;"><span style="font-size: 14.5pt;">Deportivo'nun sahasında hep bir Türk bayrağı bulunuyor. Hiç düşündünüz mü? İşte hikayesi:</span></h2> <p style="background: white none repeat scroll 0% 0%; text-align: justify; line-height: 16.8pt; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous;"><span style="font-size: 9pt; font-family: "Verdana","sans-serif"; color: rgb(51, 51, 51);">İspanya ligindeki maçları izlerken dikkat ettiniz mi, Deportivo'nun sahasında hep bir Türk bayrağı bulunuyor. Ya tribünlerde ya da stadın başka bir yerinde.</span></p> <p style="background: white none repeat scroll 0% 0%; text-align: justify; line-height: 16.8pt; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous;"><span style="font-size: 9pt; font-family: "Verdana","sans-serif"; color: rgb(51, 51, 51);">Neden dersiniz? Hiç düşündünüz mü? İşte hikâyesi: Deportivo La Coruna´nın kale arkasındaki Türk bayrağının anlamı, Galesia bölgesinin takımıdır, eskiden Türklerin orada yasadığı rivayet edilir!</span></p> <p style="background: white none repeat scroll 0% 0%; text-align: justify; line-height: 16.8pt; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous;"><span style="font-size: 9pt; font-family: "Verdana","sans-serif"; color: rgb(51, 51, 51);">Deportivo'lu taraftarlar ile Celta Vigo´lu taraftarlar birbirlerini hiç sevmiyorlarmış. Aşağı yukarı 20 yıl önce Celta Vigolular bu nedenle Deportivolular'a Türk demeye başlamışlar, ama hakaret anlamında. Deportivolu taraftarlar bunu hiç hakaret diye algılamamışlar. Hatta kendi deyimleri ile ´Türk gibi güçlü´ görünmekten cok hoşlanmışlar.</span></p> <p style="background: white none repeat scroll 0% 0%; text-align: justify; line-height: 16.8pt; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous;"><span style="font-size: 9pt; font-family: "Verdana","sans-serif"; color: rgb(51, 51, 51);">İşte bu yüzden her maçlarında en az bir Türk bayrağı açıyorlar. Bir daha baktığınızda dikkat edin, yüzde yüz görürsünüz.</span></p> <p style="background: white none repeat scroll 0% 0%; text-align: justify; line-height: 16.8pt; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous;"><span style="font-size: 9pt; font-family: "Verdana","sans-serif"; color: rgb(51, 51, 51);">Konuyla alakalı 25 Aralık 2005 tarihli hürriyet gazetesindeki Mehmet çiftçinin haberi şöyleydi.</span></p> <p style="background: white none repeat scroll 0% 0%; text-align: justify; line-height: 16.8pt; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous;"><span style="font-size: 9pt; font-family: "Verdana","sans-serif"; color: rgb(51, 51, 51);">Celta Vigo ile Deportivo La Coruna'nın karşı karşıya geldiği ve 3-0 kazandığı maçta kendilerini Türk olarak gören 5 bin Deportivo taraftarı, "En büyük Türkiye" diye bağırarak komşu Vigo kentini inletti. </span></p> <p style="background: white none repeat scroll 0% 0%; text-align: justify; line-height: 16.8pt; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous;"><span style="font-size: 9pt; font-family: "Verdana","sans-serif"; color: rgb(51, 51, 51);">GEÇTİĞİMİZ hafta sonu İspanya'da çok ilginç bir derbi maçı vardı. Galicia bölgesinin iki güçlü takımı, Celta Vigo ile Deportivo La Coruna karşı karşıya geldi. Bu derbiyi ilginç kılan olay ise, iki kentin taraftarlarının yüzyıllardır birbirleri ile çekişmeleri, kin beslemeleri... Celta Vigo'lular, Deportivo'lulara, Türklere verdikleri destek nedeniyle, Deportivo'lular da Celta'lılara Portekiz'lilere yakınlıklarından dolayı, "hain" yakıştırması yapıyorlar.</span></p> <p style="background: white none repeat scroll 0% 0%; text-align: justify; line-height: 16.8pt; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous;"><span style="font-size: 9pt; font-family: "Verdana","sans-serif"; color: rgb(51, 51, 51);">İspanya'nın kuzeyinde Portekiz sınırına yakın olan iki kent insanı, bu yakıştırmadan son derece memnun. Vigo kentinin takımı Celta'da çok sayıda Portekiz taraftar derneği var. Buna karşılık La Coruna'nın takımı Deportivo'da Türkleri, Türk bayrağını göndere çekecek kadar ateşli Türk dernekleri kurulmuş. Bu yüzden olsa gerek, Deportivo La Coruna'nın her oynadığı maçta sahaya asılmış çok sayıda Türk bayrağı görebilirsiniz. Ayrıca Deportivo'lu futbolseverlere, "Türkler" adı takılmış.</span></p> <p style="background: white none repeat scroll 0% 0%; text-align: justify; line-height: 16.8pt; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous;"><span style="font-size: 9pt; font-family: "Verdana","sans-serif"; color: rgb(51, 51, 51);">Biz de bu ilginç hikayeyi hem dinlemek, hem de bu tarihe malolmuş derbiyi izlemek için Vigo kentine geldik. Stadı dolduran 20 bin kişinin 5 bini Deportivo La Coruna taraftarıydı. Yani Celta taraftarlarına göre 5 bin Türk ile 15 bin Portekiz'li takımlarına destek veriyordu.</span></p> <p style="background: white none repeat scroll 0% 0%; text-align: justify; line-height: 16.8pt; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous;"><span style="font-size: 9pt; font-family: "Verdana","sans-serif"; color: rgb(51, 51, 51);">Karşılaşmanın başlamasına az bir süre kala bu hikaye ile ilgili çok sayıda yazı yazmış gazeteci Alberto Torres ve Türk taraftar derneklerinden birinin kurucusu olan Ricardo (La Pasion Turca) ile söyleşiye oturduk...</span></p> <p style="background: white none repeat scroll 0% 0%; text-align: justify; line-height: 16.8pt; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous;"><span style="font-size: 9pt; font-family: "Verdana","sans-serif"; color: rgb(51, 51, 51);">Alberto, La Coruna taraftarlarının nasıl Türk olduklarını anlatmaya başladı:</span></p> <p style="background: white none repeat scroll 0% 0%; text-align: justify; line-height: 16.8pt; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous;"><span style="font-size: 9pt; font-family: "Verdana","sans-serif"; color: rgb(51, 51, 51);">Barboros Hayrettin Paşa, Akdeniz'e hükmettiği sıralarda İspanya sahillerine kadar ulaşmış. O sırada İspanya'da yiğitliği ile ünlü Galicia bölgesinin delikanlıları, Barboros'a büyük destek vermişler. Bu işbirliğini içlerine sindiremeyen komşu kent Vigo'nun halkı ise La Coruna'ya Türklerle ortaklığa girmelerinden dolayı, onlara "Türkler" adını takmışlar. Bu ad sporda, özellikle de futbolda günümüzde büyük bir rekabete dönüşmüş. Buna karşılık, La Coruna halkı da Celta Vigo taraftarlarına yakınlığı ve iyi ilişkileri nedeniyle Portekiz'li yakıştırması yapmışlar. </span></p> <p style="background: white none repeat scroll 0% 0%; text-align: justify; line-height: 16.8pt; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous;"><span style="font-size: 9pt; font-family: "Verdana","sans-serif"; color: rgb(51, 51, 51);">La Coruna'da</span><span style="font-size: 9pt; font-family: "Verdana","sans-serif"; color: rgb(51, 51, 51);"> çok sayıdaki taraftar derneklerinden biri olan La Pasion Turca derneğinin başkanı Ricardo ise Türk bayrağına sahip çıkmaktan duyduğu memnuniyeti dile getiriyor. Ricardo, Deportivo La Coruna'nın Şampiyonlar Ligi'nde Yunan takımı Panathinaikos'la oynadığı maçta açtıkları 20 metreyi aşan Türk bayrağını anlatırken, "İnanın Riazor Stadı'nda yüzlerce Türk bayrağı vardı. Stadın bir ucundan diğer ucuna bir Türk bayrağı astık. Yunanlılar sahaya çıktıklarında dev Türk bayrağının yanı sıra yüzlerce ateşli taraftarın ellerindeki ay yıldızlı bayrakları görünce neye uğradıklarını şaşırdılar. Dünyanın hiçbir yerinde kendi ulusunun bayrağının dışında, başka ülke bayrağına bu kadar çok sahip çıkan bir taraftar grubu bulamazsınız" dedi.</span></p> <p style="background: white none repeat scroll 0% 0%; text-align: justify; line-height: 16.8pt; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous;"><span style="font-size: 9pt; font-family: "Verdana","sans-serif"; color: rgb(51, 51, 51);">Ricardo ayrıca Türk bayrağına Deportivo Kulübü yaşadıkça sahip çıkacaklarını ve Celta'nın Deportivo ile 2. yarıda oynayacağı maçta Türk bayrakları ile tam bir gövde gösterisi yaparak stadı "Türkiye" diye inleteceklerini söyledi.</span></p> <p style="background: white none repeat scroll 0% 0%; text-align: justify; line-height: 16.8pt; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous;"><span style="font-size: 9pt; font-family: "Verdana","sans-serif"; color: rgb(51, 51, 51);">Alberto ile Ricardo'yu dinledikten sonra Celta'nın Deportivo taraftarlarına ayırdığı bölüme geçtim. İnsan kendini adeta milli maçta hissediyordu. Celta'lılar "Türkler dışarıya" diye tezahürat yaparken, Deportivo'lular da sürekli "En büyük Türkiye" diye bağırıyordu. Onlara Türkiye'den geldiğimi söyleyince birden etrafımda yüzlerce La Coruna taraftarının beni selamlamak için elini uzattığını gördüm. Karşılaşmayı Deportivo, yani Türkler 3-0 kazandı. Sevinç sokaklara taştı. Türk bayrakları bu kez Vigo kentinde dalgalanmaya başlamıştı.</span></p> <p style="background: white none repeat scroll 0% 0%; text-align: justify; line-height: 16.8pt; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous;"><span style="font-size: 9pt; font-family: "Verdana","sans-serif"; color: rgb(51, 51, 51);">Konuyla alkalı resim görmek isterseniz.</span></p> <p style="background: white none repeat scroll 0% 0%; text-align: justify; line-height: 16.8pt; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous;"><span style="font-size: 10pt; font-family: "Verdana","sans-serif";"><img src="file:///C:/Users/Baba/AppData/Local/Temp/msohtmlclip1/01/clip_image001.jpg" height="200" width="600"></span><span style="font-size: 9pt; font-family: "Verdana","sans-serif"; color: rgb(51, 51, 51);"></span></p> <p style="background: white none repeat scroll 0% 0%; text-align: justify; line-height: 16.8pt; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous;"><span style="font-size: 9pt; font-family: "Verdana","sans-serif"; color: rgb(51, 51, 51);"><a href="http://www.wowturkey.com/forum/viewtopic.php?t=4327">http://www.wowturkey.com/forum/viewtopic.php?t=4327</a></span></p> <p class="MsoNormal"> </p> <br clear="all"><br>-- <br>Arşiv: <br><a href="http://osmanlimodeli.blogspot.com">http://osmanlimodeli.blogspot.com</a><br> Anonymousnoreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-8361855677606747097.post-33050530327217414042009-12-02T06:28:00.001-08:002009-12-02T06:28:14.089-08:00Bu bir Osmanlı savaş fermanıdır.<meta http-equiv="Content-Type" content="text/html; charset=utf-8"><meta name="ProgId" content="Word.Document"><meta name="Generator" content="Microsoft Word 12"><meta name="Originator" content="Microsoft Word 12"><link rel="File-List" href="file:///C:%5CUsers%5CBaba%5CAppData%5CLocal%5CTemp%5Cmsohtmlclip1%5C01%5Cclip_filelist.xml"><link rel="themeData" href="file:///C:%5CUsers%5CBaba%5CAppData%5CLocal%5CTemp%5Cmsohtmlclip1%5C01%5Cclip_themedata.thmx"><link rel="colorSchemeMapping" href="file:///C:%5CUsers%5CBaba%5CAppData%5CLocal%5CTemp%5Cmsohtmlclip1%5C01%5Cclip_colorschememapping.xml"><style> <!-- /* Font Definitions */ @font-face {font-family:"Cambria Math"; panose-1:2 4 5 3 5 4 6 3 2 4; mso-font-charset:1; mso-generic-font-family:roman; mso-font-format:other; mso-font-pitch:variable; mso-font-signature:0 0 0 0 0 0;} @font-face {font-family:Verdana; panose-1:2 11 6 4 3 5 4 4 2 4; mso-font-charset:162; mso-generic-font-family:swiss; mso-font-pitch:variable; mso-font-signature:-1593833729 1073750107 16 0 415 0;} @font-face {font-family:"Trebuchet MS"; panose-1:2 11 6 3 2 2 2 2 2 4; mso-font-charset:162; mso-generic-font-family:swiss; mso-font-pitch:variable; mso-font-signature:647 0 0 0 159 0;} /* Style Definitions */ p.MsoNormal, li.MsoNormal, div.MsoNormal {mso-style-unhide:no; mso-style-qformat:yes; mso-style-parent:""; margin:0cm; margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; font-size:12.0pt; font-family:"Times New Roman","serif"; mso-fareast-font-family:"Times New Roman";} h2 {mso-style-unhide:no; mso-style-qformat:yes; mso-style-link:"Başlık 2 Char"; margin-top:24.55pt; margin-right:0cm; margin-bottom:0cm; margin-left:0cm; margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; mso-outline-level:2; font-size:19.0pt; font-family:"Trebuchet MS","sans-serif"; color:#333333; font-weight:bold;} p {mso-style-unhide:no; mso-margin-top-alt:auto; margin-right:0cm; mso-margin-bottom-alt:auto; margin-left:0cm; mso-pagination:widow-orphan; font-size:12.0pt; font-family:"Times New Roman","serif"; mso-fareast-font-family:"Times New Roman";} span.Balk2Char {mso-style-name:"Başlık 2 Char"; mso-style-unhide:no; mso-style-locked:yes; mso-style-link:"Başlık 2"; mso-ansi-font-size:19.0pt; mso-bidi-font-size:19.0pt; font-family:"Trebuchet MS","sans-serif"; mso-ascii-font-family:"Trebuchet MS"; mso-hansi-font-family:"Trebuchet MS"; color:#333333; font-weight:bold;} .MsoChpDefault {mso-style-type:export-only; mso-default-props:yes; font-size:10.0pt; mso-ansi-font-size:10.0pt; mso-bidi-font-size:10.0pt;} @page Section1 {size:595.3pt 841.9pt; margin:70.85pt 70.85pt 70.85pt 70.85pt; mso-header-margin:35.4pt; mso-footer-margin:35.4pt; mso-paper-source:0;} div.Section1 {page:Section1;} --> </style> <h2 style="background: white none repeat scroll 0% 0%; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous;"><i style=""><span style="font-size: 22pt;">Bu bir Osmanlı savaş fermanıdır.</span></i></h2> <p style="background: white none repeat scroll 0% 0%; text-align: justify; line-height: 16.8pt; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous;"><i style=""><span style="font-size: 14pt; color: rgb(51, 51, 51);">Bir tekerlemedir bilirsiniz, “parayla değil sırayla” derler. Bu, benim anlatacağım kahramanlık ne parayla olur, ne sırayla! Çatal yürekle, iman gücüyle, yüksek karakterle ve heyecanla olacak bir şeydir bu.</span></i></p> <p style="background: white none repeat scroll 0% 0%; text-align: justify; line-height: 16.8pt; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous;"><i style=""><span style="font-size: 14pt; color: rgb(51, 51, 51);">*</span></i></p> <p style="background: white none repeat scroll 0% 0%; text-align: justify; line-height: 16.8pt; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous;"><i style=""><span style="font-size: 14pt; color: rgb(51, 51, 51);">Şimdi size bir kahramanlık hikâyesi anlatacağım. Öylesine sade, öylesine saf, öylesine temiz bir kahramanlık ki bir yandan “AB’ye Hayır” denilen, bir yandan AB’den “proje” karşılığı yüz binlerce euroların alındığı ve bu paraları alan profesörlerin kahramanlaştırıldığı bir ülkede, anlaşılamama tehlikesi var. Siz gene de bu saf, temiz, sade kahramanlar gibi sesinizi yükseltin!</span></i></p> <p style="background: white none repeat scroll 0% 0%; text-align: justify; line-height: 16.8pt; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous;"><i style=""><span style="font-size: 14pt; color: rgb(51, 51, 51);">*</span></i></p> <p style="background: white none repeat scroll 0% 0%; text-align: justify; line-height: 16.8pt; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous;"><i style=""><span style="font-size: 14pt; color: rgb(51, 51, 51);">Yıl 1912. İngilizler Hindistan’ı işgal eder. Raca, Osmanlı’dan yardım ister. Yıllardır savaş içinde olan Osmanlı bu yardımı karşılıksız bırakmamakla birlikte ancak 350 kişilik bir birliği Hindistan’a gönderebilir. Bu askerlerden 20 kadarı yolda hastalanarak şehit olur. Kalanlar Hindistan’a çıkarlar ve savaşmaya başlarlar. Mühimmat açısından sınırlı olan Osmanlı askerleri, sonuçta İngilizlere yenik ve esir düşerler. Kalanı da şehit olur.</span></i></p> <p style="background: white none repeat scroll 0% 0%; text-align: justify; line-height: 16.8pt; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous;"><i style=""><span style="font-size: 14pt; color: rgb(51, 51, 51);">Savaş bittikten sonra kalan 40 askerimizi İngilizler gemilerde çalıştırmaya başlarlar. Bir İngiliz gemisi, Avustralya’ya geldiğinde iki askerimiz gemiden kaçarak Avustralya’ya çıkar. Biri Karadenizli Menteşoğlu Abdullah, baba mesleği olan dondurmacılığa; öbürü de Karahisarlı Tarakçıoğlu Mehmet’tir, o da babası gibi kasaplığa başlar.</span></i></p> <p style="background: white none repeat scroll 0% 0%; text-align: justify; line-height: 16.8pt; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous;"><i style=""><span style="font-size: 14pt; color: rgb(51, 51, 51);">Şimdi hikâyeye devam edeceğim ama dikkatimi ve hayranlığımı çeken bir şeye de parmak basmadan edemeyeceğim. Bu askerler dil bilmez, uzaktadırlar, pasaportları veya başka kimlik belgeleri yoktur. Nasıl olup da bu işlere girişip üstelik başarılı da olurlar. Gerçek bir “Dondurmam Gaymak” hikâyesi yani. Niye filmcilerimiz bu güzel hikâyeleri film yapmazlar bilmem!</span></i></p> <p style="background: white none repeat scroll 0% 0%; text-align: justify; line-height: 16.8pt; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous;"><i style=""><span style="font-size: 14pt; color: rgb(51, 51, 51);">*</span></i></p> <p style="background: white none repeat scroll 0% 0%; text-align: justify; line-height: 16.8pt; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous;"><i style=""><span style="font-size: 14pt; color: rgb(51, 51, 51);">1918’de Avustralya Çanakkale’ye asker çıkarır. Bizim askerler bu işi duyar ve birbirlerini ararlar.</span></i></p> <p style="background: white none repeat scroll 0% 0%; text-align: justify; line-height: 16.8pt; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous;"><i style=""><span style="font-size: 14pt; color: rgb(51, 51, 51);">“Biz Osmanlı askeriyiz ve ülkenizde yaşıyoruz. Avustralya devleti bizim devlete savaş ilan etmiş. Çanakkale’ye asker göndermiş. Biz de Avustralya devletine savaş açalım” derler ve şu istidayı yazarlar:</span></i></p> <p style="background: white none repeat scroll 0% 0%; text-align: justify; line-height: 16.8pt; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous;"><i style=""><span style="font-size: 14pt; color: rgb(51, 51, 51);">“Sayın Avustralya Başkanı Ekselans Hz.</span></i></p> <p style="background: white none repeat scroll 0% 0%; text-align: justify; line-height: 16.8pt; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous;"><i style=""><span style="font-size: 14pt; color: rgb(51, 51, 51);">“Biz iki Osmanlı askeri, ülkenizde bulunuyoruz. Duyduk ki devletiniz Osmanlı’ya savaş açmış ve Çanakkale’ye asker göndermiş. Bundan dolayı biz de iki Osmanlı askeri olarak Avustralya devletine savaş açmış bulunuyoruz. Bu bir Osmanlı savaş fermanıdır. Ekselanslarının bilgilerine sunulur.”</span></i></p> <p style="background: white none repeat scroll 0% 0%; text-align: justify; line-height: 16.8pt; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous;"><i style=""><span style="font-size: 14pt; color: rgb(51, 51, 51);">Sonra, Sidney’in 250 km. uzağında Karlıdağlar denilen bölgede, önce virajlarda tren raylarını sökerek üç tren devirirler. Üçüncü trende askeri mühimmat vardır, onlarla silahlanırlar, 8 karakol basarlar.</span></i></p> <p style="background: white none repeat scroll 0% 0%; text-align: justify; line-height: 16.8pt; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous;"><i style=""><span style="font-size: 14pt; color: rgb(51, 51, 51);">Ne olduğunu bir türlü anlayamayan Avustralya’nın aklına sonradan, iki Osmanlı askerinin yazdığı mektup gelir. Mektubun atıldığı bölgeye 250 asker yollarlar. Birkaç günlük araştırmadan sonra çıkan sıcak çatışmada iki Osmanlı askeri Karlı Avustralya dağlarında şehit düşer.</span></i></p> <p style="background: white none repeat scroll 0% 0%; text-align: justify; line-height: 16.8pt; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous;"><i style=""><span style="font-size: 14pt; color: rgb(51, 51, 51);">Şehitlerin mezarı halen orada. Fotoğraf çekmek yasak. Avustralya’ya “iki Osmanlı askeriyle savaştık” demek ağır geldiği için, bunlara Hindistanlı derler. Bu bilgi, Hindistan büyükelçiliğinin açıklamasından alınmıştır.</span></i></p> <p style="background: white none repeat scroll 0% 0%; text-align: justify; line-height: 16.8pt; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous;"><i style=""><span style="font-size: 14pt; color: rgb(51, 51, 51);">*</span></i></p> <p style="background: white none repeat scroll 0% 0%; text-align: justify; line-height: 16.8pt; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous;"><i style=""><span style="font-size: 14pt; color: rgb(51, 51, 51);">Gördüğünüz gibi kahramanlık parayla, olmuyor. Vatan için bir şeyler yapma adına vatanı pazarlamak, Hıristiyan kulüplerine girmek, o kulüplerden, vatanın içini oymak için proje üretip para almak, dini lightlaştırmaya da gerek yok. Hutbelerden, “Allah indinde din İslâm’dır” âyetini çıkarmaya da gerek yok. Vatanı misyonerlerle doldurmak ve bir sürü Müslüman’ı bunlara kaptırmak yetmemiş gibi, bir de bunları, Vakıflar Kanunu’nu değiştirerek, yeni vakıflar açmalarına izin vererek güçlendirmeye de gerek yok. Cemaatsiz bölgelerde yetim haklarını kullanarak devlet parasıyla kilise restore etmeye hiç gerek yok. Ülke topraklarını satarak o bölgelerde Norveç kenti, Alman kenti vs kenti açmaya hele hiç gerek yok. Bunlar emekli Norveçliler ve Almanlar içinmiş. Siz bunu benim şapkama anlatın. Tarımı alt üst etmeye, en önemli “KİT”lerimizi peşkeş çekmeye, hele hele gerek olmadığı gibi, tehlike var. Kıbrıs’tan taviz vermeye, Türkmenleri unutmaya... Aman Allah’ım, ne çokmuş satılanlar ve kaybedilenler! İşte bir gazete haberi:</span></i></p> <p style="background: white none repeat scroll 0% 0%; text-align: justify; line-height: 16.8pt; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous;"><i style=""><span style="font-size: 14pt; color: rgb(51, 51, 51);">“Fransa Ortodoks Piskoposlar Asamblesi Başkanı ve Fener Rum Patrikhanesi’nin AB nezdindeki temsilcisi Metropolit Emmanuel, Papa’nın Türkiye ziyareti ile gerçekleştirilmek istenen hedefin ‘ekümenik bir ziyaret’ olduğunu söyledi.”</span></i></p> <p style="background: white none repeat scroll 0% 0%; text-align: justify; line-height: 16.8pt; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous;"><span style="font-size: 9pt; font-family: "Verdana","sans-serif"; color: rgb(51, 51, 51);">AFET ILGAZ</span></p> <p class="MsoNormal"> </p> <br clear="all"><br>-- <br>Arşiv: <br><a href="http://osmanlimodeli.blogspot.com">http://osmanlimodeli.blogspot.com</a><br> Anonymousnoreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-8361855677606747097.post-76988293601524045382009-11-21T07:43:00.001-08:002009-11-21T07:43:45.107-08:00Bir Salkım Üzüm ve Geldiğimiz Nokta!<meta http-equiv="Content-Type" content="text/html; charset=utf-8"><meta name="ProgId" content="Word.Document"><meta name="Generator" content="Microsoft Word 12"><meta name="Originator" content="Microsoft Word 12"><link rel="File-List" href="file:///C:%5CUsers%5CBaba%5CAppData%5CLocal%5CTemp%5Cmsohtmlclip1%5C01%5Cclip_filelist.xml"><link rel="themeData" href="file:///C:%5CUsers%5CBaba%5CAppData%5CLocal%5CTemp%5Cmsohtmlclip1%5C01%5Cclip_themedata.thmx"><link rel="colorSchemeMapping" href="file:///C:%5CUsers%5CBaba%5CAppData%5CLocal%5CTemp%5Cmsohtmlclip1%5C01%5Cclip_colorschememapping.xml"><style> <!-- /* Font Definitions */ @font-face {font-family:"Cambria Math"; panose-1:2 4 5 3 5 4 6 3 2 4; mso-font-charset:1; mso-generic-font-family:roman; mso-font-format:other; mso-font-pitch:variable; mso-font-signature:0 0 0 0 0 0;} @font-face {font-family:Verdana; panose-1:2 11 6 4 3 5 4 4 2 4; mso-font-charset:162; mso-generic-font-family:swiss; mso-font-pitch:variable; mso-font-signature:-1593833729 1073750107 16 0 415 0;} /* Style Definitions */ p.MsoNormal, li.MsoNormal, div.MsoNormal {mso-style-unhide:no; mso-style-qformat:yes; mso-style-parent:""; margin:0cm; margin-bottom:.0001pt; mso-pagination:widow-orphan; font-size:12.0pt; font-family:"Times New Roman","serif"; mso-fareast-font-family:"Times New Roman";} .MsoChpDefault {mso-style-type:export-only; mso-default-props:yes; font-size:10.0pt; mso-ansi-font-size:10.0pt; mso-bidi-font-size:10.0pt;} @page Section1 {size:595.3pt 841.9pt; margin:70.85pt 70.85pt 70.85pt 70.85pt; mso-header-margin:35.4pt; mso-footer-margin:35.4pt; mso-paper-source:0;} div.Section1 {page:Section1;} --> </style> <div align="center"> <table class="MsoNormalTable" style="width: 90%;" border="0" cellpadding="0" cellspacing="3" width="90%"> <tbody><tr style=""> <td style="padding: 0.75pt; background: rgb(204, 204, 51) none repeat scroll 0% 0%; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous;"> <p class="MsoNormal" style="text-align: center;" align="center"><em><b><span style="font-size: 13.5pt; color: rgb(51, 51, 0);">BIR SALKIM ÜZÜM</span></b></em><span style="font-family: "Arial","sans-serif";"></span></p> </td> </tr> <tr style=""> <td style="padding: 0.75pt;"> <p class="MsoNormal"><em><span style="font-size: 13.5pt; color: rgb(51, 51, 0);">Avrupa Hıristiyanları, Papa’nın kışkırtması ile bir araya gelip Osmanlı topraklarına saldırmaya teşebbüs edince, yeryüzünün sultâni Kanunî Sultan Süleyman Han, ordusu ile sefere çıktı. Târihlere san veren ordu ağır ağır ilerliyor, hedefine bir an önce ulaşmak için gayret sarf ediyordu. Havalar da iyice ısınmıştı. Bir Hıristiyan beldesinden geçerken, yolun dar olması sebebiyle, askerlerden kimisi üzüm bağlarından yürümek mecburiyetinde kaldı. Olgunlaşan üzümler susuzluktan dudağı çatlamış askerlere; "Al beni, ye beni" dercesine duruyordu. Askerlerden biri dayanamayıp, sahibinin haberi olmadan bir salkım üzüm kopardı. Yerine de bir keseye koyduğu parayı bağladı. Üzümü de yedi. Çok geçmeden mola verildi. Ordunun arkasından, kanter içinde Hıristiyan bir köylünün geldiği görüldü. Köylüyü komutana götürdüler. Çok heyecanlı olan köylü, komutanın eline mi, ayağına mı kapanacağını bilemedi. Bir asker, kendi bağından kopardığı üzümün yerine para bırakmıştı. Bağında başka bir zarar yoktu. Böyle bir askere ve komutanına, elbette teşekkür etmeliydi. Ama komutan bu habere hiç sevinmedi. Bir askerinin başkasının malini izinsiz almasını bir türlü kabul edemiyordu. Tellâllar çağırtılıp, o asker bulundu. Bu arada Sultan da hâdiseyi öğrenmişti. Hemen o askerin ordudan atılmasını emretti ve "Kursağında haram lokma bulunan bir askerin bulunduğu ordu ile zafer ve nusret müyesser olmaz" demekten kendini alamadı. Hıristiyan köylü, üzümü alan askeri taltif ettirmek için geldiğini, hâlbuki isin tersine döndüğünü arz edince, komutan; "Eğer o asker parayı bağlamamış olsaydı, bu ordunun adi zâlimler ordusu olurdu. İşte o zaman, kellesi de giderdi. Parayı asmaya bağlamakla kellesini kurtardı. Ama sahibinden izinsiz mal almakla da, seferden men cezasına çarptırıldı" dedi ve kahraman ordu yoluna devam etti. </span></em><i><span style="font-size: 13.5pt; color: rgb(51, 51, 0);"><br> <br> <em>Orduya Belgrat yakınlarında bir yerde konaklama emri verildi. Askerler, çevredeki su ve çeşmelerden istifâde edip, abdest tazelemeye, susuzluklarını gidermeye çalışıyorlardı. Çeşmelerden birinin yakınlarında bir manastır vardı. Manastırın rahibi, Osmanlı askerinin durumunu öğrenip, haçlı askerlerini haberdâr etmek için, manastırdaki rahibelerden birkaçını süsleyip, ellerine verdiği testilerle çeşmeye gönderdi. Rahibelerin geldiğini gören Osmanlı askerleri, hemen çeşme başından ayrılıp, rahibelere sırtlarını döndüler. Rahibeler testilerini doldurup gidinceye kadar kimse dönüp bakmadı. Rahibeler gelip durumu anlatınca; koparılan üzümlerin yerlerine para bırakıldığını duy an Rahip, bu kadarını beklemiyordu. Bunlar ne biçim insanlardı. Malda mülkte gözleri yoktu, kadına kıza iltifat etmiyorlar, memleketlerinden günlerce uzak yerlere kadar geliyorlar, korkmadan ve endişe etmeden canlarını veriyorlardı. Hemen kâğıt kalem istedi. Osmanlı askerlerinin karşısına çıkmak için hazırlanan haçlı orduları komutanına şunları yazdı; "Ey haçlı kumandanları! Siz bu ordu ile nasıl basa çıkabilirsiniz? Bu insanlar canlarını düşünmeden Allah yolunda komutanları emrinde çekinmeden can veriyorlar. Biliyorlar ki, gidecekleri yer Cennet'tir. Kadına kıza ehemmiyet vermiyorlar, yanlarına gönderdiğim rahibelere sırtını döndüler. Mala mülke de önem vermiyorlar. Bütün mal ve mülklerini terk ederek cihada çıkıyorlar. Herkese karşı iyi davranıp, kimseye zulmetmiyorlar. Ey haçlı kumandanları! Siz, onlardaki bu hasletleri ortadan kaldırmadan karşılarına çıkıp savaşmaya kalkışırsanız elinize binlerce askerinizin canına mal olacak acı bir tecrübeden başka bir şey geçmez. Buna rağmen haçlı kumandanları, kahraman Türk askerlerinin kılıçlarına yem olmak için adetâ birbirleriyle yarış ettiler. Türk askerine yeni zaferler kazandırdılar. <b style=""><u>Avrupalılar, kendi kötü hasletlerini Osmanlılara aşıladıkları zaman, onları yenebileceklerini yıllar sonra anladılar ve faaliyetlerini bu yönde yoğunlaştırdılar.</u></b></em></span></i><span style="font-size: 10pt; font-family: "Verdana","sans-serif"; color: rgb(51, 51, 0);"> </span><span style="font-family: "Arial","sans-serif";"></span></p> </td> </tr> </tbody></table> </div> <p class="MsoNormal"> </p> <br clear="all"><br>-- <br>Arşiv: <br><a href="http://osmanlimodeli.blogspot.com">http://osmanlimodeli.blogspot.com</a><br> Anonymousnoreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-8361855677606747097.post-59474818948918069022009-11-21T07:36:00.001-08:002009-11-21T07:36:37.545-08:00Filistinlilerden Osmanlıya 'vefa'<div dir="ltr"><span style="font-family: 'times new roman'; font-size: 16px;"><div style="background-repeat: no-repeat; min-height: 36px; color: rgb(235, 39, 0); padding-left: 19px; display: block; line-height: 36px;"> </div><div style="border-left: 1px solid rgb(193, 190, 190); border-right: 1px solid rgb(193, 190, 190); padding: 10px; font-family: Verdana; font-size: 12px; line-height: 1.4em;"> <p>Ürdün'ün başkenti Amman'ın ücra mahallelerinde ya da mülteci kamplarında yaşamlarını sürdüren <a href="http://www.porttakal.com/haberleri/filistin/" style="text-decoration: none; color: rgb(0, 0, 0);" target="_blank">Filistin</a>liler, Osmanlı Devleti'nce baba ve dedelerine verilen kimlik belgesi ve evrakları hala saklıyorlar.</p> <p>Osmanlı Devleti döneminde ''seçkin ahaliler'' arasında yer alan<a href="http://www.porttakal.com/haberleri/filistin/" style="text-decoration: none; color: rgb(0, 0, 0);" target="_blank">Filistin</a>liler bugün ya çeşitli ülkelerdeki mülteci kamplarında ya da silah sesleri ve şiddetin yıllardır eksik olmadığı <a href="http://www.porttakal.com/haberleri/filistin/" style="text-decoration: none; color: rgb(0, 0, 0);" target="_blank">Filistin</a> topraklarında yaşamlarını sürdürüyorlar.</p> <p>Birleşmiş Milletler verilerine göre, sadece Ürdün, Lübnan, <a href="http://www.porttakal.com/haberleri/suriye/" style="text-decoration: none; color: rgb(0, 0, 0);" target="_blank">Suriye</a> ile Batı Şeria ve Gazze'deki 58 mülteci kampında 4 milyon 562 bin<a href="http://www.porttakal.com/haberleri/filistin/" style="text-decoration: none; color: rgb(0, 0, 0);" target="_blank">Filistin</a>li yaşıyor.</p> <p>Herhangi bir ülkede <a href="http://www.porttakal.com/haberleri/vatandas/" style="text-decoration: none; color: rgb(0, 0, 0);" target="_blank">Vatandaş</a>lıkları olmadığı için siyasi ve medeni haklardan mahrum çeşitli ülkelerde mülteci olarak yaşayanların sayısı da on binlerle ifade ediliyor.</p> <p>Sadece Ürdün'ün Jerash kentindeki mülteci kampında herhangi bir ülkenin <a href="http://www.porttakal.com/haberleri/vatandas/" style="text-decoration: none; color: rgb(0, 0, 0);" target="_blank">Vatandaş</a>ı olmayan 27 bin<a href="http://www.porttakal.com/haberleri/filistin/" style="text-decoration: none; color: rgb(0, 0, 0);" target="_blank">Filistin</a>li'nin bulunduğuna dikkat çekiliyor.</p> <p>Osmanlı Devleti döneminde yaşadıkları barış ve huzurun özlemini arayan <a href="http://www.porttakal.com/haberleri/filistin/" style="text-decoration: none; color: rgb(0, 0, 0);" target="_blank">Filistin</a>liler, bugün baba ve dedelerine Osmanlı Devleti'nce verilen ve kimlik belgesi yerine geçen tezkereler ile bazı evrakları hala saklıyorlar.</p> <p>Ürdün'ün başkenti Amman'da mülteci olarak hayatını sürdüren 50 yaşındaki <a href="http://www.porttakal.com/haberleri/filistin/" style="text-decoration: none; color: rgb(0, 0, 0);" target="_blank">Filistin</a>li Abdulhalim Hammad, AA muhabirine yaptığı açıklamada, baba ve amcasının Osmanlı ordusuna yıllarca hizmet verdiğini söyledi.</p> <p>Babasının Osmanlı ordusundaki anılarıyla çocukluk döneminin geçtiğini ifade eden Hammad, ''Biz Osmanlı'nın büyüklüğünü baba ve dedelerimizden öğrendik. Osmanlı bizim için çok değerlidir. Osmanlı gittikten sonra Orta Doğu çok karıştı. Osmanlı Devleti yıkıldı, bütün İslam toplumları da onunla birlikte yıkıldı. Bu nedenle çocukluğumdan itibaren Osmanlı'ya ve Türklere karşı içimizde büyük bir sevgi var'' dedi.</p> <p>1981 yılında 93 yaşındayken vefat eden babasının Türkçe de bildiğine dikkati çeken Hammad, ''Babamdan kalan Osmanlı evraklarını kız kardeşim, Osmanlı Devleti'nce babama verilen tezkereyi de ben saklıyorum. Bugün Osmanlı olmasa da o evraklar bizim için çok değerli'' diye konuştu.</p> <p>- ''TÜRKİYE, FİLİSTİNLİLERE SAHİP ÇIKMALI'' -</p><p><a href="http://www.porttakal.com/haberleri/filistin/" style="text-decoration: none; color: rgb(0, 0, 0);" target="_blank">Filistin</a>lilerin <a href="http://www.porttakal.com/haberleri/turkiye/" style="text-decoration: none; color: rgb(0, 0, 0);" target="_blank">Türkiye</a> ile tarihi ve kültürel bağlarının bulunduğuna işaret eden Hammad, şöyle devam etti:</p> <p>''Bu nedenle <a href="http://www.porttakal.com/haberleri/turkiye/" style="text-decoration: none; color: rgb(0, 0, 0);" target="_blank">Türkiye</a>'nin bir parçası gibiyiz. Türk Devleti'ne ç<a href="http://www.porttakal.com/haberleri/agri/" style="text-decoration: none; color: rgb(0, 0, 0);" target="_blank">ağrı</a>m Türk topraklarına giren her <a href="http://www.porttakal.com/haberleri/filistin/" style="text-decoration: none; color: rgb(0, 0, 0);" target="_blank">Filistin</a>li'ye pozitif ayrımcılık yapılmasıdır. Çünkü <a href="http://www.porttakal.com/haberleri/filistin/" style="text-decoration: none; color: rgb(0, 0, 0);" target="_blank">Filistin</a>li hiçbir zaman Osmanlı'ya ihanet etmemiştir her zaman Osmanlı ile birlikte hareket etmiştir. <a href="http://www.porttakal.com/haberleri/turkiye/" style="text-decoration: none; color: rgb(0, 0, 0);" target="_blank">Türkiye</a>, geçmişte Osmanlı ile irtibatını göz önünde bulundurarak bugün en azından çocuklarımıza sahip çıkmalıdır. <a href="http://www.porttakal.com/haberleri/filistin/" style="text-decoration: none; color: rgb(0, 0, 0);" target="_blank">Filistin</a>liler arasında kökenleri Türk olanlar da var. Özellikle <a href="http://www.porttakal.com/haberleri/egitim/" style="text-decoration: none; color: rgb(0, 0, 0);" target="_blank">eğitim</a> konusunda<a href="http://www.porttakal.com/haberleri/turkiye/" style="text-decoration: none; color: rgb(0, 0, 0);" target="_blank">Türkiye</a>, <a href="http://www.porttakal.com/haberleri/filistin/" style="text-decoration: none; color: rgb(0, 0, 0);" target="_blank">Filistin</a>lilere sahip çıkmalı.''</p> <p>Hammad, Ürdün Üniversitesine giden çocuklarının <a href="http://www.porttakal.com/haberleri/vatandas/" style="text-decoration: none; color: rgb(0, 0, 0);" target="_blank">Vatandaş</a>lıkları olmadığı için yabancı öğrenci statüsünde<a href="http://www.porttakal.com/haberleri/egitim/" style="text-decoration: none; color: rgb(0, 0, 0);" target="_blank">eğitim</a> gördüklerini, bunun da <a href="http://www.porttakal.com/haberleri/egitim/" style="text-decoration: none; color: rgb(0, 0, 0);" target="_blank">eğitim</a> masraflarını 3-4 kat artırdığını söyledi.</p> <p>İnsan Hak ve Hürriyetleri (İHH) İnsani Yardım Vakfı aracılığıyla oğlu Abed Alfattah Hammad'ın yükseköğrenim için <a href="http://www.porttakal.com/haberleri/turkiye/" style="text-decoration: none; color: rgb(0, 0, 0);" target="_blank">Türkiye</a> gittiğini ifade eden Hammad, ''Oğlum Türkçeyi öğrendikten sonra oradaki Yabancı <a href="http://www.porttakal.com/haberleri/ogrenci/" style="text-decoration: none; color: rgb(0, 0, 0);" target="_blank">Öğrenci</a><a href="http://www.porttakal.com/haberleri/sinav/" style="text-decoration: none; color: rgb(0, 0, 0);" target="_blank">sınav</a>ı'na (YÖS) girecek. Eğer kazanırsa da yüksek öğrenimine başlayacak. Oğlumun barınma ve kurs masraflarını da İHH İnsani Yardım Vakfı karşılıyor'' dedi.</p> <p>- OSMANLI TEZKERESİ -</p><p><a href="http://www.porttakal.com/haberleri/ataturk/" style="text-decoration: none; color: rgb(0, 0, 0);" target="_blank">Atatürk</a> Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Enver Konukçu ise <a href="http://www.porttakal.com/haberleri/filistin/" style="text-decoration: none; color: rgb(0, 0, 0);" target="_blank">Filistin</a>lilerin ellerinde bulunan Osmanlı tezkeresinin o dönem kimlik belgesi yerine geçtiğini söyledi.</p> <p><a href="http://www.porttakal.com/haberleri/filistin/" style="text-decoration: none; color: rgb(0, 0, 0);" target="_blank">Filistin</a>lilerin Osmanlı döneminde seçkin ahaliler arasında yer aldığına dikkati çeken Prof. Dr. Konukçu, şunları kaydetti:</p> <p>''Osmanlı zamanında sınırsız haklara sahip olan <a href="http://www.porttakal.com/haberleri/filistin/" style="text-decoration: none; color: rgb(0, 0, 0);" target="_blank">Filistin</a>liler, kendilerini temsillen milletvekili bile seçmişlerdir. Bugün ise <a href="http://www.porttakal.com/haberleri/israil/" style="text-decoration: none; color: rgb(0, 0, 0);" target="_blank">İsrail</a>'in saldırgan tutumu <a href="http://www.porttakal.com/haberleri/filistin/" style="text-decoration: none; color: rgb(0, 0, 0);" target="_blank">Filistin</a>liler ve bölge üzerinde inanılmaz sonuçlar meydana getirdi. Bugün<a href="http://www.porttakal.com/haberleri/filistin/" style="text-decoration: none; color: rgb(0, 0, 0);" target="_blank">Filistin</a>liler, dünya üzerinde en çok hakkı yenilen toplum olarak tarihteki yerini aldılar.''</p> <p></p><p><b></b><a rel="nofollow" href="http://www.zaman.com.tr/" style="text-decoration: none; color: rgb(0, 0, 0);" target="_blank"><br></a></p></div></span><br>-- <br>Arşiv: <br><a href="http://sivilinisiyatif.blogspot.com" target="_blank"></a> <a href="http://osmanlimodeli.blogspot.com" target="_blank">http://osmanlimodeli.blogspot.com</a><br> </div> Anonymousnoreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-8361855677606747097.post-31495080236963490182009-11-21T07:35:00.001-08:002009-11-21T07:35:58.797-08:00"Bedeli Çanakkale`de altın olarak tesviye olunacaktır." <h2 style="background: white none repeat scroll 0% 0%; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous;"><span style="font-size: 12pt;">"Bedeli Çanakkale`de altın olarak tesviye olunacaktır."</span></h2> <p style="background: white none repeat scroll 0% 0%; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous; line-height: 16.8pt;"><span style="color: rgb(51, 51, 51);">Galatasaray lisesinin geçmişinde önemli bir yer tutan tarihe altı çizili bir not bırakan Mehmet Muzaffer’in Destanı vardır Gazeteci Ziyad Ebuzziya olayı şöyle dile getiriyor:</span></p> <p style="background: white none repeat scroll 0% 0%; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous; line-height: 16.8pt;"><span style="color: rgb(51, 51, 51);">Üç aylık bir talimden sonra Mehmet Muzaffer "zabit namzedi" olarak Çanakkale’de idi. ( Mart 1916) müttefik İngiliz ve Fransız kuvvetleri, Çanakkale’ de uğradıkları mağlubiyetlerden ve verdikleri yüzellibin zayiattan sonra Boğaz ’ı aşamayacaklarını anlamışlar , 1915’in son haftasıyla 1916’nın ilk haftasında bütün hatları tahliye edip çıkıp gitmişlerdi.</span></p> <p style="background: white none repeat scroll 0% 0%; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous; line-height: 16.8pt;"><span style="color: rgb(51, 51, 51);">Muzaffer Çanakkale’ye vardığında harp durmuştu. Zaman zaman İmroz ve Bozcaada’da üslenmiş düşman gemileri ve uçakları bombardımanda bulunuyorlarsa da 1915 Nisan ’ın da Aralık sonuna kadar sekiz ay süren kanlı boğuşmalarla kıyasla bu bombardımanlar hiç mesabesindeydi. Çanakkale’de ki birliklerin büyük bir kısmı Kafkas, Irak, ve Filistin cephelerine sevk edeceklerdi. Hazırlanma ve noksanlarına ikmal emri aldılar. Muzaffer birliğinin alay karargahında görevliydi. Alay ’ın kamyon ve otomobil lastiği ile diğer bir takım malzemeye ihtiyacı vardı. Bunlar ise ancak İstanbul’dan sağlanabilirdi. O devirlerde bu gibi basit mübayalar için arttırma yapmak ilanlarda bulunmak ne adetti, ne de bunları kaybedilecek vakit vardı. Her şey itimat ile yürürdü. Muzaffer açıkgözlü ve becerikli İstanbul çocuğu olduğundan Karargah, gerekli malzemenin temin ve mübayaasına onu memur etti. İcabeden paranın kendisine itası içinde Erkan-ı Harbiye Riyaseti’ne hitaben yazılı bir tezkereyi eline verdiler.</span></p> <p style="background: white none repeat scroll 0% 0%; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous; line-height: 16.8pt;"><span style="color: rgb(51, 51, 51);">O yıllarda İstanbul’da otomobil ve kamyon nadir rastlanan vasıtalardı. Bunların lastikleri de yok denecek kadar azdı ve karaborsaydı. Muzaffer aradı,uğraştı,nihayet Karaköy’ de bir Yahudi de istediklerini buldu. Fiyatlar pek fahişti , ama yapacak başka bir şey yoktu. Anlaşmaya vardı. Lazım gelen parayı almak üzere Erkan-ı Harbiye’ye gitti. Elindeki tezkereyi tediye merciine havale ettiler. Muzaffer az sonra yaşlı b,r kaymakam Yarbay ’ın huzurundadır. Kaymakam uzatılan tezkereyi okudu. Karşısında hazırol da duran ihtiyat zabitine baktı. İsteyeceği paranın miktarını sormadan ,Ne alınacak dedi. Oto kamyon lastiği cevabını verilince bir an durdu. Sonra Muzaffer’e dik dik baktı :</span></p> <p style="background: white none repeat scroll 0% 0%; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous; line-height: 16.8pt;"><span style="color: rgb(51, 51, 51);">bana bak oğlum! Ben askerin ayağına postal sırtına kaput alacak parayı bulamıyorum. Sen otomobil lastiğinden bahsediyorsun. Haydi yürü git ,insanı günaha sokma para mara yok!...</span></p> <p style="background: white none repeat scroll 0% 0%; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous; line-height: 16.8pt;"><span style="color: rgb(51, 51, 51);">Muzaffer selamı çaktı dışarı çıktı. Harbiye Nezareti’nin ( bugünkü hukuk fakültesi binası) bahçesinden dışarıya ağır ağır yürürken ne yapacağını düşünüyordu. Malzemelere Alay ’ın ihtiyacı vardı. Elindeki( Almanların verdiği) iki Mercedes Benz kamyon ve iki binek arabası lastiksizdi. Diğer malzemelerde mutlaka lazımdı. Kendisi bulur alır diye görevlendirilmişti. Malzemeyi bulmuştu fakat para yoktu. Eli boş dönemezdi ,bir çaresini bulmak lazımdı...</span></p> <p style="background: white none repeat scroll 0% 0%; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous; line-height: 16.8pt;"><span style="color: rgb(51, 51, 51);">Muzaffer bunları düşüne düşüne Beyazıt Meydanı’na vardı birden durdu. Kendi kendine gülmüştü aradığı çareyi bulmuştu.</span></p> <p style="background: white none repeat scroll 0% 0%; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous; line-height: 16.8pt;"><span style="color: rgb(51, 51, 51);">Doğru tüccar Yahudi’ nin yanına gitti:</span></p> <p style="background: white none repeat scroll 0% 0%; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous; line-height: 16.8pt;"><span style="color: rgb(51, 51, 51);">Paranın tediye muamelesi akşamüstü bitecek,ezandan sonra gelip malları alamam . gece kaldıracak yerim yok. Yarın öğleden evvel vapur Çanakkale’ye kalkıyor, yetiştirmem lazım. Onun için sabah ezanında geleceğim malları mutlaka hazır edin...</span></p> <p style="background: white none repeat scroll 0% 0%; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous; line-height: 16.8pt;"><span style="color: rgb(51, 51, 51);">Tüccar peki dedi. Muzaffer tam ayrılırken ilave etti.</span></p> <p style="background: white none repeat scroll 0% 0%; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous; line-height: 16.8pt;"><span style="color: rgb(51, 51, 51);">Altın para vermiyorlar kağıt para verecekler Yahudi yine peki dedi. Ertesi sabah Muzaffer Merkez Kumandanlığından sağladığı araba ve neferlerle ezan vakti Yahudi’nin kapısındaydı. Ortalık henüz ışıyordu. Tüccar malları hazırlamıştı. Hava gazı fenerinin yarım yamalık aydınlattığı loşlukta mallar arabaya yüklendi. Muzaffer bir yüzlük kaime ( yüz liralık kağıt para) verdi. Araba dörtnal Sirkeci ’ye yollandı. Malzeme şat’a oradan dubada bağlı gemiye aktarıldı. Az sonra da gemi Çanakkale yolunu tutmuştu.</span></p> <p style="background: white none repeat scroll 0% 0%; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous; line-height: 16.8pt;"><span style="color: rgb(51, 51, 51);">Üç gün sonra Yahudi elindeki yüzlük kaimeyi bozdurmak üzere Osmanlı Bankası’na gitti. Bozmadılar zira elindeki para sahte idi.</span></p> <p style="background: white none repeat scroll 0% 0%; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous; line-height: 16.8pt;"><span style="color: rgb(51, 51, 51);">Muzaffer, evrak-ı nakdiyelerin basımında kullanılan kağıtın aynını Karaköy kırtasiyecilerinden tedarik etmiş bütün gece oturmuş çini mürekkebi ve boya ile gerçeğinden bir bakışta ayırt edilemeyecek nefasette taklit bir para yapmıştı. Tüccara verdiği ve yutturduğu para buydu. O devrin hakiki paralarının üzerindeki yazılar arsında bir de şu ibare bulunuyordu: “ Bedeli Dersaadet’te altın olarak tesviye olunacaktır. Muzaffer yaptığı taklit paradaki bu ibareyi değiştirerek şöyle yazmıştı:</span></p> <p style="background: white none repeat scroll 0% 0%; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous; line-height: 16.8pt;"><span style="color: rgb(51, 51, 51);">Bedeli Çanakkale`de altın olarak tesviye olunacaktır.</span></p> <p style="background: white none repeat scroll 0% 0%; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous; line-height: 16.8pt;"><span style="color: rgb(51, 51, 51);">Onun burada altın dediği Çanakkale’de Mehmetçiğin akıttığı, altından daha kıymetli kanı idi.</span></p> <p style="background: white none repeat scroll 0% 0%; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous; line-height: 16.8pt;"><span style="color: rgb(51, 51, 51);">Sahte paraya gelince...</span></p> <p style="background: white none repeat scroll 0% 0%; -moz-background-clip: border; -moz-background-origin: padding; -moz-background-inline-policy: continuous; line-height: 16.8pt;"><span style="color: rgb(51, 51, 51);">Yahudi tüccar bunu mesele yapmadı. Yapmak mı istemedi, yapmaktan mı çekindi bilinemez. Ancak olay bütün İstanbul’da yayıldı. Dünyada emsali olmayan ve olmayacak olan bu hadise Şehzade Halim Efendi ’nin kulağına kadar gitti. Şehzade hemen lalasını göndererek Yahudi tüccarı buldurdu. Yüzlük taklit evrak-ı nakdiyeyi bedelini altın olarak ödeyip aldı. Çok zarif sedef kakmalı, içi kadifeli bir mücevher çekmecesine yerleştirip, İstanbul polis okulundaki emniyet müzesine hediye etti. Bu emsalsiz parça müzede şeref mevkiinde muhafaza olundu.</span></p> <br clear="all"><br>-- <br>Arşiv: <br><a href="http://osmanlimodeli.blogspot.com" target="_blank">http://osmanlimodeli.blogspot.com</a><br> Anonymousnoreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-8361855677606747097.post-51200203141633244992009-11-15T10:29:00.001-08:002009-11-15T10:29:43.184-08:00"SENİ KANUNA ŞİKAYET EDERİZ...""SENİ KANUNA ŞİKAYET EDERİZ..." <br>. <br> <br><br>Kul hakkına özen gösteren Sultan Süleyman, bu konuya duyduğu titizlik nedeniyle "Kanuni" lakabını almıştır.<br><br>Budin Seferinden dönen ordu, yolların darlığı sebebiyle tarlalardan geçmek zorunda kalmıştı. Bu sırada bir köylü, elindekini padişahın atının geçtiği yere fırlatınca at ürkmüş, köylü de yakalanarak padişahın huzuruna getirilmişti.<br> <br>Sultan Süleyman köylüye :<br>-Derdin nedir de böyle yaptın? diye sorunca, köylü:<br><br>-Biz fakir köylüleriz. Askerlerinizden bazıları, bizim yeni ektiğimiz tarlalardan geçtiler. Ya bu zararı ödersiniz, ya da sizi şikayet ederim. demiş.<br> <br>Bunun üzerine Kanuni köylüye:<br><br>-Peki bizi kime şikayet edeceksiniz? diye sormuş. Köylü:<br><br>-Siz Kanuni değil misiniz? Sizi kanuna şikayet ederiz. deyince Sultan Süleyman çok memnun olmuş ve hemen köylülerin zararlarını hesaplattırıp zararı ödemiş.<br clear="all"> <br>-- <br>Arşiv: <br><a href="http://osmanlimodeli.blogspot.com">http://osmanlimodeli.blogspot.com</a><br> Anonymousnoreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-8361855677606747097.post-81099890036868184862009-11-15T10:28:00.001-08:002009-11-15T10:28:30.605-08:00İLK TELGRAF HATTIİLK TELGRAF HATTI <br>. <br> <br><br>İlk telgraf hattı 9 Eylül 1855 yılında Edirne-Varna-Kırım arasında kuruldu. Kırım'dan İstanbul'a çekilen ilk telgrafta Kırım şehri olan Sivastopol'un Rus işgalinden kurtarıldığı bildirilmekteydi. <br clear="all"> <br>-- <br>Arşiv: <br><a href="http://osmanlimodeli.blogspot.com">http://osmanlimodeli.blogspot.com</a><br> Anonymousnoreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-8361855677606747097.post-56043202366030145002009-11-15T10:26:00.000-08:002009-11-15T10:27:01.625-08:00İLK TÜRK UÇAĞININ UÇUŞUİLK TÜRK UÇAĞININ UÇUŞU <br>. <br> <br><br>İlk Türk uçağının uçuşu, Sultan Mehmed Reşad'ın 27 Nisan 1912 tarihindeki cülus töreninde yapılmıştır.<br><br>Bir Fransız Okulu olan Bleriot uçuş okulundan 1912 yılında mezun olan Yüzbaşı Feza ve Teğmen Kenan Bey, Tayyare mektebinde göreve başlamışlardı. Bu iki pilotun, Fransa'dan yeni alınan Deperdessin marka iki adet çift kişilik bir uçakla deneme uçuşu yapmalarına karar verilmişti. Fakat şiddetli bir fırtına sonucu Yeşilköy'de bulunan uçakların üzerindeki sundurmalar yıkılarak, uçaklar kullanılmayacak hale gelmişti. Bu nedenle alınan bu ilk uçaklar uçurulamamış, bunun üzerine birkaç ay sonra, Fransız uçak fabrikasıyla yapılan sözleşmeyle 30.000 franka yeni bir uçak satın alınmıştı. Uçağın 27 Nisan'da yapılacak olan cülus törenindeki şenliklere katılması isteniyordu. 26 Nisan'da pilot Gordon Bell idaresinde İstanbul'a gelen uçak, Yeşilköy'den havalanarak İstanbul üzerinde 45 dakikalık bir deneme uçuşu yaptı. Cülus törenine katılmak için gelen Mehmed Reşad, törenin yapılacağı yer olan Hürriyet-i Ebediye tepesine (Okmeydanı) ulaştığında, Gordon Bell tarafından kullanılan uçak da 13.20'de Yeşilköy'den havalanmış, 13.30'da tören alanına ulaşarak tören kıtaları üzerinde resmi geçite katılmıştır. <br clear="all"> <br>-- <br>Arşiv: <br><a href="http://osmanlimodeli.blogspot.com">http://osmanlimodeli.blogspot.com</a><br> Anonymousnoreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-8361855677606747097.post-22122059550712237422009-11-15T10:25:00.001-08:002009-11-15T10:25:44.368-08:00OSMANLI İMPARATORLUĞU'NDA ERMENİLER<table border="0" cellpadding="2" width="94%"><tbody><tr><td bgcolor="#e6e7cb" width="99%"><font color="#800000" face="Times New Roman"><b><big>OSMANLI İMPARATORLUĞU'NDA ERMENİLER</big></b></font></td> <td width="2%"><br></td> </tr> <tr> <td width="2%"><font color="#ffffff">.</font></td> <td width="99%"><br></td> <td width="2%"><br></td> </tr> <tr> <td width="2%"><br></td> <td width="99%"><table border="0" cellpadding="0" cellspacing="0"> <tbody><tr> <td width="100%"><small><strong><font face="Arial">Osmanlı İmparatorluğu'nda diğer tüm azınlıklar ve gayrimüslimler gibi Ermenilerde hoşgörü ve serbestlik ortamını her zaman yaşamış bir topluluktur. Ermeniler iddia edildiği gibi soykırıma uğrayan bir topluluk değil devletin her kademesinde, her meslekte önemli yerler edinmiş bir grup olmuştur.</font></strong></small></td> <td width="100%"> <p align="center"><a href="http://www.ermenisorunu.gen.tr/" target="_blank"><img src="http://www.osmanli700.gen.tr/tr_images/osm1.gif" alt="ERMENİ SORUNU" border="0" height="47" width="323"></a><br> <a href="http://www.ermenisorunu.gen.tr/" target="_blank"><img src="http://www.osmanli700.gen.tr/tr_images/osm2.gif" border="0" height="38" width="324"></a><br> <a href="http://www.ermenisorunu.gen.tr/" target="_blank"><small><font face="Arial">Ermeni Sorunu ve Osmanlı-Ermeni ilişkileri hakkında detaylı bilgi için tıklayınız.</font></small></a> </p></td> </tr> </tbody></table> <p style="text-align: justify;"><small><strong><font face="Arial">İşte bu konuda fikir verebilecek bir tablo:</font></strong></small></p> <b><p align="CENTER"><font color="#800000" face="Times New Roman">OSMANLI DEVLETİNDE GÖREV ALAN B</font><font color="#800000">AZI <font face="Times New Roman">ERMENİLER</font></font></p></b> <table border="1" cellpadding="4" cellspacing="1" width="100%"> <tbody><tr> <td valign="TOP" width="32%"><strong><small><font face="Arial">Agop Gırcikyan</font></small></strong></td> <td valign="TOP" width="68%"><p style="text-align: justify;"><font face="Arial" size="2">Osmanlı imparatorluğunun ilk elçisi (Paris) <br> Reşid Paşa’nın müşaviri<br> Osmanlı imparatorluğunun Paris’teki Elciliğinin Maslahatgüzarı (1834-)</font></p></td> </tr> <tr> <td valign="TOP" width="32%"><strong><font face="Arial" size="2">Krikor Agaton</font></strong></td> <td valign="TOP" width="68%"><font face="Arial" size="2">Osmanlı PTT Umumi Müdürü (1864)<br> Hariciye Vekaletinde görevli (1848-1850)</font></td> </tr> <tr> <td valign="TOP" width="32%"><strong><font face="Arial" size="2">Sahak Abro</font></strong></td> <td valign="TOP" width="68%"><font face="Arial" size="2">Hariciye Vekaleti Umumi Katibi (1850-)</font></td> </tr> <tr> <td valign="TOP" width="32%"><strong><font face="Arial" size="2">Sebuh Laz Minas</font></strong></td> <td valign="TOP" width="68%"><font face="Arial" size="2">Paris Türk Elçiliği’nde Katip (1863)</font></td> </tr> <tr> <td valign="TOP" width="32%"><strong><font face="Arial" size="2">Krikor Odyan</font></strong></td> <td valign="TOP" width="68%"><font face="Arial" size="2">Hariciye Muhakemat Müdürü (1870)</font></td> </tr> <tr> <td valign="TOP" width="32%"><strong><font face="Arial" size="2">Serkis Efendi</font></strong></td> <td valign="TOP" width="68%"><font face="Arial" size="2">Hariciye’de Baş Sır Katibi (1870-1871)</font></td> </tr> <tr> <td valign="TOP" width="32%"><strong><font face="Arial" size="2">Ovakim K. Reisyan</font></strong></td> <td valign="TOP" width="68%"><font face="Arial" size="2">İstanbul Vize kasabasının Mahkeme Reisi (1879)<br> Sakız Adası İhzari Mahkeme Reisi (1885)<br> Rodos Adası İhzari Mahkeme Reisi (1887)</font></td> </tr> <tr> <td valign="TOP" width="32%"><strong><font face="Arial" size="2">Artin Dadyan Paşa</font></strong></td> <td valign="TOP" width="68%"><font face="Arial" size="2">Hariciye Müsteşarı (1880)</font></td> </tr> <tr> <td valign="TOP" width="32%"><strong><font face="Arial" size="2">Diran Aleksan Bey </font></strong></td> <td valign="TOP" width="68%"><font face="Arial" size="2">Belçika’da Türk Sefiri (1862)<br> PTT Müfettişi</font></td> </tr> <tr> <td valign="TOP" width="32%"><strong><font face="Arial" size="2">Yetvart Zohrab Efendi </font></strong></td> <td valign="TOP" width="68%"><font face="Arial" size="2">Londar Sefiri (1838-1839)</font></td> </tr> <tr> <td valign="TOP" width="32%"><strong><font face="Arial" size="2">Hırant Düz Bey</font></strong></td> <td valign="TOP" width="68%"><font face="Arial" size="2">Mesine (İtalya) Sefiri (1900-1907)</font></td> </tr> <tr> <td valign="TOP" width="32%"><strong><font face="Arial" size="2">Hovsep Misakyan Efendi</font></strong></td> <td valign="TOP" width="68%"><font face="Arial" size="2">La Haye’de Elçi (1900-1907)</font></td> </tr> <tr> <td valign="TOP" width="32%"><strong><font face="Arial" size="2">Sarkis Balyan</font></strong></td> <td valign="TOP" width="68%"><font face="Arial" size="2">Kardağ’da ve İtalya’da Türk Konsolosu (1900-)</font></td> </tr> <tr> <td valign="TOP" width="32%"><strong><font face="Arial" size="2">Azaryan Manuk Efendi</font></strong></td> <td valign="TOP" width="68%"><font face="Arial" size="2">Hariciye Müsteşarı</font></td> </tr> <tr> <td valign="TOP" width="32%"><strong><font face="Arial" size="2">Kapriyel Noradunkyan</font></strong></td> <td valign="TOP" width="68%"><font face="Arial" size="2">Gazi Ahmet Muhtar Paşa Kabinesi’nde Hariciye Nazırı (1912)</font></td> </tr> <tr> <td valign="TOP" width="32%"><strong><font face="Arial" size="2">Agop Kazazyan Paşa</font></strong></td> <td valign="TOP" width="68%"><font face="Arial" size="2">Maliye Nazırı/Hazine-i Hassa Nazırı</font></td> </tr> <tr> <td valign="TOP" width="32%"><strong><font face="Arial" size="2">Mikael Portugal Paşa</font></strong></td> <td valign="TOP" width="68%"><font face="Arial" size="2">Maliye Nezareti Müşaviri (1886)<br> Ziraat Bankası Genel Müdürü/Hazine-i Hassa Nazırı (1891)</font></td> </tr> <tr> <td valign="TOP" width="32%"><strong><font face="Arial" size="2">Sakız Ohannes Paşa</font></strong></td> <td valign="TOP" width="68%"><font face="Arial" size="2">Hariciye Vekaleti Umumi Katibi (1871)<br> Hazine-i Hassa Nazırı (1897)</font></td> </tr> <tr> <td valign="TOP" width="32%"><strong><font face="Arial" size="2">Garabet Artin Davut Paşa</font></strong></td> <td valign="TOP" width="68%"><font face="Arial" size="2">Viyana Sefiri (1856-1857)<br> Lübnan Valisi (1861)<br> PTT ve Nafia Nezaretlerinde Nazır (1868)</font></td> </tr> <tr> <td valign="TOP" width="32%"><strong><font face="Arial" size="2">Krikor Sinapyan</font></strong></td> <td valign="TOP" width="68%"><font face="Arial" size="2">Nafia Nazırı</font></td> </tr> <tr> <td valign="TOP" width="32%"><strong><font face="Arial" size="2">Krikor Ağaton</font></strong></td> <td valign="TOP" width="68%"><font face="Arial" size="2">PTT Umumi Müdürü (1864)</font></td> </tr> <tr> <td valign="TOP" width="32%"><font face="Arial" size="2"><strong>Jorj Serpos Efendi</strong></font></td> <td valign="TOP" width="68%"><font face="Arial" size="2">Türkiye Telgrafları Umum Sekreteri (1868)</font></td> </tr> <tr> <td valign="TOP" width="32%"><strong><font face="Arial" size="2">Osgan Mardikyan</font></strong></td> <td valign="TOP" width="68%"><font face="Arial" size="2">PTT Nezareti Nazırı (1913)</font></td> </tr> <tr> <td valign="TOP" width="32%"><strong><font face="Arial" size="2">Tomas Terziyan,<br> Nişan Guğasyan,<br> Tavit Çıracıyan</font></strong></td> <td valign="TOP" width="68%"><font face="Arial" size="2">Mülkiye hocaları</font></td> </tr> <tr> <td valign="TOP" width="32%"><strong><font face="Arial" size="2">Krikor Zohrap,Bedros Hallacıyan</font></strong></td> <td valign="TOP" width="68%"><font face="Arial" size="2">İstanbul Mebusları</font></td> </tr> </tbody></table> <p><font size="2"><b><font face="Arial">Kaynak :</font></b><font face="Arial"> Türk Devleti Hizmetinde Ermeniler (1453-1953), Rahip Komidos Çarkçıyan, İstanbul.</font></font></p><p> <font size="2"> <b><font face="Arial">Temel Kaynaklar:</font></b><font face="Arial"><br> British Documents on Ottoman Armenians (4 cilt),1983,1989,1990,Türk Tarih Kurumu</font></font></p> <font size="2"> </font><p><font size="2"><font face="Arial">Osmanlı İdaresinde Ermeniler,Nejat Göyünç,1983</font></font></p> <font size="2"> </font><p><font size="2"><font face="Arial">Tarih Boyunca Türklerin Ermeni Toplumu ili İlişkileri Sempozyumu, Atatürk Üniversitesi,1985</font></font></p> <font size="2"> </font><p><font size="2"><font face="Arial">Türk Tarihinde Ermeniler(Tebliğler ve Panel konuşmaları),9 Eylül Üniversitesi,1985</font></font></p> <font size="2"> </font><p><font size="2"><font face="Arial">Osmanlı Ermenileri,Bilal Şimşir, 1986</font></font></p> <font size="2"> </font><p><font size="2"><font face="Arial">Osmanlı Arşivleri ve Ermeni Sorunu,Türkkaya Ataöv,1989</font></font></p></td></tr></tbody></table><br clear="all"><br>-- <br>Arşiv: <br><a href="http://osmanlimodeli.blogspot.com">http://osmanlimodeli.blogspot.com</a><br> Anonymousnoreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-8361855677606747097.post-63009291193089855092009-11-08T12:41:00.001-08:002009-11-08T12:41:11.845-08:00İşte Abdülhamid'in hanımıyla yapılmış tek söyleşi MUSTAFA ARMAĞANİşte Abdülhamid'in hanımıyla yapılmış tek söyleşi <img style="margin: 5px;" src="http://medya.zaman.com.tr/zamantryeni/pics/yazarlar-detay/mustafaarmagan.jpg" align="left" border="0"> <span class="griyazi">MUSTAFA ARMAĞAN</span><br> <span class="griyazi"></span><br><br><br> Kapağında sarışın bir ecnebi artistin yer aldığı eski "Hayat" dergilerinden birinde Yassıada mahkemesi haberlerini okuyup sayfayı çevirmemle irkilmem bir oldu: Bu feleğin bütün iyi ve kötü çizgilerini cömertçe serdiği çehre bana bir şeyler fısıldamak için adeta çırpınıyordu.<br> <p> Kimdi ve bir magazin dergisinde nasıl yer bulmuştu bu 94 yaşındaki kadın? </p><p>Okurlara "uzun yaşamanın sırları"nı anlatacak olan bu asırlık hanımefendi, Sultan II. Abdülhamid'in kollarında son nefesini verdiği Müşfika Kadınefendi'den başkası değildi. </p><p>Müthiş bir keşifti benim için. Zira yalnız Abdülhamid'in bir hanımıyla değil, bir padişah hanımıyla yapılıp da yayınlanmış tek söyleşiydi bulduğum. Kim bilir neler neler anlatmıştı? </p><p>İştahla okumaya koyuldum. Lakin bir hayal kırıklığı bekliyordu beni. Abdülhamid yerine ne yiyip içtiğinden, günlük hayatından, velhasıl havadan sudan konuşmuşlardı. Halbuki bulmuşsunuz bir padişah hanımını, adam gibi konuşturun, değil mi? Biz böyle düşünebiliriz ama unutmayın ki, harem kadınlarının ağızları mühürlüdür. Sarayda olan bitenlerden, hele Padişah'tan söz etmek haramdır onlara. </p><p>Yine de çok ilginç noktalar yakaladım söyleşide. Bunların bir kısmını gözlerinize emanet ediyorum. Tam metnini ise yakında çıkacak kitabımda okuyabilirsiniz. </p><p>Önce mekânı gözümüzde canlandıralım: Beşiktaş'taki Serencebey yokuşunda ahşap bir bina düşünün; odanın köşesindeki yayvan sedir üzerinde, atlas kaplı kuş tüyü bir şilteye oturmuştur. Arkasında çiçekli atlas yastıklar... Biraz ötesinde namaz pöstekisi asılı. Arkasındaki talik levhada "Gönül tahtına senden özge sultan olmaya Ya Rab" yazılıdır. </p><p>Sonra zaman: Ziyaret tarihi Aralık 1960 olmalı. Kızı Ayşe Osmanoğlu'nu kaybetmenin acısı henüz yüzünde tütmektedir. </p><p>Ve insan: Tam 30 yıldır, diyor, bu konaktan dışarıya adımımı atmadım. Muhabirin neden dışarıya çıkmadığı sorusunu ustaca geçiştiren Müşfika Kadınefendi, babasının Plevne gazisi olduğunu, kızkardeşiyle birlikte saraya verildiklerini, "Efendim" dediği Abdülhamid'le 16 yaşındayken evlendiğini anlatıyor. </p><p>Muhabirin dikkati uzun yaşamasının sırrına odaklanmıştır bir kere. "Bu kadar sıhhatli ve sağlam kalmanızda ayrı bir beslenme rejimi veya dikkatli davrandığınız başka hususlar var mı?" diye sorar. Müşfika Hanım'ın cevabı gayet sade ve nettir: </p><p>"Ben daima çok az yerim. Sabahları kalkınca, aç karnına mutlaka bir fincan adaçayı içerim. Bunun peşinden içine biraz kahve katılmış bir bardak sütle biraz peynir, bir ince dilim ekmek yerim. Öğle yemeğinde az, çok az haşlama et, biraz sebze, varsa az pilav veya muhallebi alırım. Akşam yemeklerim sadece yoğurttur. Midemde ekşime yapmaması için içine biraz şeker karıştırılmış yoğurdu yerim. Kırk yıldan beri akşam yemeklerimin listesi değişmemiştir. Yalnız şekerli yoğurt." </p><p>İçinizden, 'Canım kadın 90 yaşında, daha ne yesin?' diyenleriniz çıkabilir. Ancak dikkat: "Ben daima çok az yerim." diyor Müşfika Hanım, "Az yemek mutadımdır". Demek ki sarayda da böyleydi. Saray hayatı mutlaka israf cenneti değil, o zenginlik içinde iktisatlı yaşamak da demektir. Zira Abdülhamid, mütevazı yaşamayı hareme yeniden kazandırmıştır. Malum, kendisi de az yer, düzenli yaşar ve sağlığına özen gösterirdi. </p><p>Muhabir sorar merakla: "30 yıldır kapıdan çıkmadığınıza göre vücut hareketiniz çok az oluyor demektir. Hiç rahatsızlık çekmiyor musunuz?" </p><p>Müşfika Hanım'ın cevabı, yanı başına astığı talik levhadaki sözleri selamlar gibidir: </p><p>"Namaz kılıyorum evladım. Beş vakit namaz beni hem Allah'ıma yaklaştırıyor, hem de sıhhat kazandırıyor. Namazdan iyi hareket olur mu?" </p><p>Öte yandan muhabirin "Her şeye rağmen yaşamanın tadına doyum olmuyor değil mi efendim?" sorusuna kadere boyun eğmiş kimselerin edasıyla cevap vermiştir: "Evet ama, insan sevdikleriyle birlikte yaşarsa." </p><p>Son sözü söylerken gözleri derinlere kaçan sular gibi zamanın girdabına kapılıp gitmiştir Müşfika Kadınefendi'nin. Kim bilir gözlerinde hangi sahneler dalgalanmıştır. Belki Efendisi'nin komaya girmesi üzerine 24 saatliğine devleti yönettiği o sırat köprüsünü andıran günü de hatırlamıştır. </p><p>Gerçi dergiye Abdülhamid'le ilgili hiçbir şey anlatmamıştır ama bir aile dostuna başka bir vesileyle emanet ettiği hatırası unutulacak gibi değildir: </p><p>Bir sabah Abdülhamid yataktan kalkmak istediğinde kendisinde bir kırıklık hissediyor. Çoraplarını ayağına geçirecek hali dahi yoktur. Hemen Müşfika Hanım çorapları alıp karyolanın önünde yere çömelerek Padişah'ın ayaklarına güzelce giydiriyor. Eşinin bu samimi ve candan alakasından pek mütehassis olan Abdülhamid, "Kadınım çok zahmet ettin, eksik olma, hakkını helâl et!" diye helallik istiyor. Müşfika Hanım hiç beklemediği bu sözlerden pek şaşırıyor ve cevaben "Aman efendimiz! Hakkımı helâl ettirecek ne yaptım ki?" diyorsa da Abdülhamid ısrar ediyor: "Hayır, bir kadının kocasına karşı hakları büyüktür. Kadınım, bu hizmetine mukabil hakkını helâl et." Müşfika Hanım ne söylediyse, Abdülhamid'e bunun normal bir hareket olduğunu bir türlü kabul ettiremiyor. Sonuçta bu cüz'i hizmetinden dolayı koca bir Hünkâr'a karşı hakkını helâl etmek mecburiyetinde kalıyor. </p><p>O günkü söyleşiden Müşfika Hanım'ın tarihe dalan gözleri ve yandaki mahzun görüntü kalmış. Bu arada yanına oturduğu çinili soba da Abdülhamid'in yadigârıdır. <b><a href="mailto:m.armagan@zaman.com.tr">m.armagan@zaman.com.tr</a></b></p><br clear="all"><br>-- <br>Arşiv: <br><a href="http://sivilinisiyatif.blogspot.com">http://sivilinisiyatif.blogspot.com</a><br> <a href="http://osmanlimodeli.blogspot.com">http://osmanlimodeli.blogspot.com</a><br> Anonymousnoreply@blogger.com